BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

2 Haziran 2009 Salı

“Benim Ülkem”miş! - Nihat Behram

Benim Ülkem”miş! - Nihat Behram 25/02/2009 08:00 Neden senin ülken? ‘Benim düşmanım!’ derken yapılması gereken her şeyi yapıyorsun, sonra da çıkıp, ‘Benim ülkem!’ diyorsun! Ülkeyi parselleyip satan sen değil misin? ‘Benim işim satmak, para getirecek ne varsa parayı verene satarım!’ diyen sen değil misin? Limanları, emperyalizmin zehir ve silah yüklü çelik canavarlarına açan sen değil misin? Ormanları siyanürle dağlayanları davet eden sen değil misin? Yağmacıların önünde el pençe duran sen değil misin? En azılı tekellere ülkeyi peşkeş çeken sen değil misin? ‘Benim ülkem’miş! Evine Amerikalı coniyi buyur ediyor musun? Evinin odalarına, Batılı tekelllerin sanayi artığını yığıyor musun? Eşinin, kızının türbanıyla yağmacının terini siliyor musun? Oğlunun gemisine, gelininin kuyumcusuna bomba atıyor musun? Torununun suyunu zehirliyor musun? Babanın cebindeki parayı çalıyor musun? Ananı kovalıyor musun? Kızını sokakta polise tekmeletiyor musun? Yapmazsın, çünkü onlar senin. Yapsan da beni ilgilendirmez! “Benim ülkem!” dediğin yerde, senin dilinde konuşayım: biraz duracaksın, yoksa adamı hoplatırlar! En başta da, iki sözün biri, klasik ve tipik bir Nazi üslubu olan ‘komünizme küfür’ le ağzına doladığın o komünistler var ya, işte onlar hoplatır! Çünkü, parsel parsel sattığın, gaspına, satışına aracılık yaptığın ‘mal’ın sahibi, herkesten önce gerçek yurtsever ve gerçek anti-faşist olan komünistlerdir. Sahiplerinden olduğum yer üstünde konuşuyorsun! Aklını başına alacaksın! Neden senin ülkenmiş? Efelendin de, 2B yi çıkarıp ormanlarımızı yağmalama pususuna yatanların karşısına mı dikildin? Ardıçları kesenleri Kaz Dağları’ndan mı kovaladın? İşsizliği mi bitirdin? Yoksulluğu mu dindirdin? Hırsızın, arsızın, sahtecinin dokunulmazlığını mı kaldırdın? Körpecik beyinlere çağdaş eğitim mi sağladın? Ne yaptın da senin ülken? Softayı, yobazı koruduğun için mi? Cezaevlerini gencecik insanlarla doldurduğun için mi? Cinayet mahallinin mülkü amirlerini daha yüksek mevkilere getirdiğin için mi? Nehirlere kadar ülkeyi yağmaya açtığın için mi? Kravatına sümkürüyor musun? Evinin mutfağını dışkınla sıvıyor musun? Burnunu karıştırıp, eşinin yemeğine ufalıyor musun? Ailenin özel eşyalarını kapının önünde, ‘satılık’ diye sergiliyor musun? Bacadan evine giren hırsıza, ‘Buyur şunu da al!’ diyor musun? Onlar senin, yapsan da, başkasına zarar vermedikçe, istediğini yap! Umurumda olmaz! Ama çocuğunu, eşini, evindeki kediyi tekmelemen, bahçendeki ceviz ağacını kesmen bile beni ilgilendirir. Zarar verdiğin yerde, anlayacağın dilde konuşurum! Unutma: evrakı toplayıp gitme restinde ‘antrenmanlı’ olman da işe yaramayacak! ‘Benim ülkem!’ diyene bak! Neresi için diyor? Bahreyn için mi, Katar için mi, tarikat şeyhi Fettullah’ın barınağı ABD için mi? Buyruğunda olduğu yerler için mi, kuyruğunda olduğu yerler için mi, uyruğunda olduğu yer için mi? Diğerleri beni ilgilendirmez, ama, ‘Benim!’ diye sahiplendiğin yer Anadolu ise, ‘Van minüt!’ duracaksın! Sormamız gereken şeyler var! O Anadolu’dan gurbete düşmüş binlerce, onbinlerce insanı, din örtüsü altında, ‘Bul karayı al parayı!’ misali söğüşlemiş, ve bu iş, o ülkelerde mahkeme kararıyla kanıtlanmış ‘islami derin devlet mafyası’nın yakasına mı yapıştın? 1 Mayıs’ta emekçilere, aydınlara, gencecik insanlara kan ve zulüm yaşatan polis şeflerinden hesap mı sordun? Narenciyesi dalında, fındığı dibinde helâk olmuş çiftçiye omuzdaş mı oldun? Kürt sorununa, yeri ğöğü bombalatmanın dışında çözüm mü buldun? Ülkede çirit atan CIA ajanlarını mı toplatıp kovaladın? Topraksız köylüye toprak mı dağıttın? Emeğinin hesabını soran işçinin direnişine saygı mı duydun? Ne yaptın da senin ülken? Puccini’nin ‘La Bohemê’ operasında, şair, kış soğuğunda, gösterişli giysiler içindeki seçkin zümre kadınlarına ezik bir duyguyla bakan, yoksul, çıplak sevgilisine, ‘Üzülme, sen hepsinden güzelsin, unutma ki melekler de çıplaktı!’ der. Ülkeni bu duyguyla mı sevdin de, senin ülken olsun? Nâzım’ın, “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanmış bu memleket bizim” duygusuyla mı kalbinde taşıdın da, senin ülken olsun? Karacaoğlan gibi, genç kızlarının perçemlerine, zülüflerine gün ışığı vursun istedinde mi, bu ülke senin? Hadi ordan! Şili ne kadar Pinoche’nin, İtalya ne kadar Mussolini’nin, Küba ne kadar Batista’nın ülkesiydiyse Türkiye de o kadar Kenan Evren’in ülkesiydi! O kadar da senin! İnsanın, ‘Benim!’ dediği şey, ülkesiyse eğer, canından daha değerlidir; arkasında canıyla durur! Dalı incinecek olsa, panter kesilir! Açlığını, acısını kendi sarınır, sevincini şölenini ona bırakır! Fidel’e, ‘Neyin var?’ diye sorduklarında, ‘Ülkem, Küba!” diyor. Ve dünya alem biliyor ki, Küba onundur, o Küba’nın! Benim ülkem duygusu böyle yaşanır! Dindaşlık zırıltısı yurttaşlık telinde akort tutmaz. ‘Benim ülkem’ duygusu senin teline göre değil! Din örtüsü altında, ‘Bas parayı al burayı!’ türü siyaset yapanın, komünisti ‘öcü’ gibi görmesi doğal! Hani, ‘Allah’ için, ‘küfür sana yakışmıyor’ da diyemem; ama, yurtseverlik taslama, o sırıtır! Kusura bakma Başbakan, senin o ‘Benim ülkem!’ sözün de, Davos’taki efeliğin kadar kurmaca!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !