BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

2 Haziran 2009 Salı

VATAN GAZETESİ ALINTI 20/02/2009

HAYATA DAİR - 21
Zülfü Livaneli / 20.02.2009 / Vatan Doğa açısından insanoğlunun tek önemi türünü devam ettirmesi. Joseph Campbell bu yüzden "Çocuğu olduktan sonra bir insan doğa bakımından ölü sayılır" diyor. Ne acı değil mi!Ama bunları bilmek insanın yaşam coşkusunu azaltmıyor. Tam tersine, dünyaya, evrene ve kendisine daha doğru bakmasını gerekli kılıyor.Yani gazeteleri kaplayan kavga gürültünün ne kadar geçici olduğunu kavramamızı sağlıyor; Delphi tapınağında yazan "Kendini Tanı!" öğüdünü bir kez daha hatırlatıyor. Ömür dilimimiz içinde birbirimizi kırıp dökmenin saçmalığını ortaya çıkarıyor.Ve bizi huzura yaklaştırıyor.Dostluğun, insancıllığın, sanatın ve bilimin kalıcı değer ölçülerini vurguluyor. Bunca tedirginlik ve kıvranma içinde huzur bulabilmenin tek yolu bu ölçekte düşünebilmek.Yunus Emre bu bilince erişmeden "Bir ben vardır bende benden içeri" dizelerini yazabilir miydi dersiniz? ***Adlarını anmadan 20. Yüzyıl'ı tanımlayamayacağımız kişiler vardır. Geçmiş yüzyılın vazgeçilmez figürleridir onlar. Gelecek yüzyıllardaki kuşaklar, o çağı bu kişiler aracılığıyla tanıyacaktır. Aralarında iyisi de çıkmıştır kötüsü de.Charlie Chaplin ve Adolf Hitler 20. Yüzyıl'ın iki önemli figürüydü. Her ikisi de yüzyıla damgasını vurdu. İkisi de aynı yıl, aynı ayda, dört gün farkla doğdu. Birbirlerine benziyorlardı. Renkleri, ufak tefek oluşları, badem bıyıkları...Şarlo'nun, Hitler'i canlandırdığı "Diktatör" filminde ona ne kadar benzediğini hatırlayın. Her ikisinde de büyük kitleleri etkileme yeteneği vardı. İnsan yığınlarını peşlerine düşürebiliyorlardı.Hitler, Almanya'ya davet edilmiş olan Şarlo'nun ülkeye girişine izin vermemiş, bütün filmlerini yasaklatmıştı. Yakınlarına "O bir artist değil, politikacı..." diyordu. Şarlo'nun Hitler hakkındaki yorumu ise şöyleydi: "Hitler çağımızın en büyük oyuncusu." O zamanlar, politikayla oyunculuğu bir arada yürüten iki adamdan birisi, gücünün doruğunda ülkeler zapteden bir ordunun komutanı, öteki ise dünya halklarını güldüren bir palyaçoydu.Hitler'in yıldırım orduları, SS'leri, savaş uçakları, gaz fırınları vardı. Hiç yıkılmayacak gibi görünen bir dünya düzeninin başında, mağrur ve muzaffer duruyordu.Şarlo'nun ise başı beladaydı. Filmleri yasaklanıyor, hatta ünlü Amerikan Aleyhtarı Faaliyetler Komisyonu onu suçluyordu. Suçlama nedeni ise belliydi: Kışkırtıcılık. Onlara göre Şarlo bir provokatördü. Şarlo komisyona bir telgraf çekmişti: "Evet! Ben bir kışkırtıcıyım, bir barış kışkırtıcısı." Hitler yüzyılın en büyük felaketini hazırlarken, dünya savaşını kışkırtarak alkışlanıyor, Şarlo ise hiçbir gücü olmayan bir sanatçı olarak barışı savunduğu için suçlanıyordu.Şimdi 21. Yüzyıl'ın başlangıcında duruma bakıyoruz. Geleceğe devredeceğimiz miras, Şarlo denen o ufak tefek adamın varlığıyla onurlanıyor. Şarlo insanlığın onur anıtlarından, büyük klasiklerinden biri oldu. Hitler ise sonsuza kadar "sapık bir katil" olarak damgalandı. Orduları, üniformaları, hükmettiği mahkemeleri onu kurtarmaya yetmedi. İşte size iki insanın öyküsü... Birbirine çok benzeyen iki insanın. Bugün Şarlo'nun olağanüstü gücüyle, Hitler'in zavallılığını yan yana getirebilir misiniz hiç? İşte bu mucizeyi sağlayan şey insanoğlunun vicdanı. İmparatorlukları, zulüm krallıklarını deviren mekanizma, insanın, daha iyiye, daha güzele ve daha doğruya olan inancı. Eğer böyle olmasaydı, Hitler'ler hep başımızda kalırdı. Şarlo'lar da hep sürünürdü. İyi ki öyle değil. Bugün insanlık Şarlo'nun önünde eğiliyor.Hitler'e gelince... Ona gülmüyor bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !