BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

30 Eylül 2009 Çarşamba

AİHM

AİHM'den Türk alehine karar
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bugün bir Yunan vatandaşının açtığı davada Türkiye aleyhine karar aldı. AİHM, Yannis Fokas adlı bir Yunan vatandaşının, İstanbul'da ailesinden miras kalan mülklerine ulaşamadığı gerekçesiyle açtığı davayla ilgili bugün aldığı kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin mal ve mülkiyet hakkının korunması konusunda 1. protokolün 1. maddesinin Türkiye tarafından ihlal edildiğine hükmetti. Öte yandan Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) aldığı kararın önemli olduğunu söyledi. Bakoyanni, yaptığı yazılı açıklamada, AİHM'nin Yannis Fokas'ın, İstanbul'da ailesinden miras kalan mülklerine ulaşamadığı gerekçesiyle açtığı davaya değindi. AİHM'nin aldığı kararın, ''mülkiyet haklarının çiğnendiğini belirlemesinin önemli olduğunu'' ifade eden Bakoyanni, söz konusu kararla Yunan vatandaşlarının İstanbul'daki mülklerine ilişkin haklarının tanınmış olduğunu ve benzeri davalar için olumlu sonuçlara giden yolun açıldığını kaydetti. Daha önceki benzeri davalarda olduğu gibi bunda da Yunan hükümetinin faal bir biçimde müdahil olduğunu söyleyen Bakoyanni, ''Bize iletilmiş ve müdahil olduğumuz olan askıdaki diğer davalarda da olumlu sonuçlar alacağımız konusunda iyimseriz'' dedi. Açıklamada, Yunan hükümetinin konuya müdahalesinin, Yunan vatandaşlarının, ''Türkiye tarafından tanınmayan'' İstanbul'daki mülklerine ilişkin hakları konulu yazılı gözlemlerini sunması biçiminde olduğu da kaydedildi. 30 Eylül 2009

İLHAM KARINCADAN

Karıncalardan ilham aldılar
Araştırmacılar, yeni nesil bilgisayar antivirüs yazılımını geliştirmek için karıncaların davranış biçiminden yararlanıyor. Kolonileri tehdit altındayken karıncaların verdiği savunma tepkisi, programcılara bilgisayar virüslerine karşı yeni silah geliştirmede ilham kaynağı oldu. Karıncalardan biri herhangi bir tehdit tespit ettiğinde, düşmanı yenmek için diğerleri hemen bir araya toplaşıyor. ABD'deki Wake Forest Üniversitesinden bir ekip, karıncaların bu stratejisini deneme halindeki bir güvenlik yazılımına adapte ediyor. Daily Telegraph'taki habere göre, bu çerçevede "dijital karıncalar" bilgisayar ağlarında dolaşarak, "işgalci" olup olmadığına bakacak. Bir karınca herhangi bir işgalci belirlediğinde savaşa katılması için takviye "asker" çağıracak. Araştırmacılar, bu yeni karınca temelli sistemin, yeni virüsleri tespit etmek için sürekli güncelleştirme gerektiren geleneksel güvenlik programlarından daha hızlı çalışacağını düşünüyor. Araştırmacı Glenn Fink, "Düşüncemiz, her biri bir tehdit olup olmadığını araştıran 3 bin farklı türde dijital karınca oluşturmak. Bunlar şebekede dolaşırken, doğadaki karıncaların diğerlerini yönlendirmek için arkalarında koku bırakmasına benzer şekilde dijital izler bırakacak. Dijital karınca, tehdit belirlediğinde arkasında güçlü bir iz bırakacak şekilde programlandı" dedi.

PATATES

Patatesin genetik haritası çıkartılıyor
Dünyanın çeşitli ülkelerinden araştırmacılar, patatesin genetik haritasının çıkarılması konusunda önemli adım attı. Patates Gen Dizilimi Konsorsiyumunda yer alan 16 enstitüde görevli 50'den fazla araştırmacının çalışmalarının sonunda, patatesin gen haritasının yüzde 95'inin taslağı hazırlandı. Araştırmacılar, 12 kromozomdan oluşan patatesin gen haritası sayesinde daha dayanıklı ve besleyici olacağını, çabuk üretiminin sağlanabileceğini vurguladı. Projede görev alan Michigan Üniversitesi bilim adamı Robin Buell, bunun çok önemli bir gelişme olduğunu, çünkü patatesin 6,3 milyarlık dünya nüfusunun beslenmesinde büyük yer tuttuğunu söyledi. İlk olarak 7 bin yıl kadar önce Güney Amerika'da yetiştirilen, şu anda da Antarktika hariç tüm kıtalarda yetiştirilebilen patates; mısır, pirinç ve buğdaydan sonra dünyanın en çok üretilen gıda maddeleri arasında dördüncü sırada bulunuyor. Araştırmacılar 1999-2005 yılları arasındaki çalışmalarının sonunda pirincin gen haritasını çıkarmış, geçen yıl da mısırın gen haritasının tamamlanmak üzere olduğunu açıklamıştı.

BİLİM TEKNİK

Dünya internete alıştı
Bu yılın sonunda, dünyadaki her 100 evden 20'sinde sabit geniş bant internet erişimi olacağı belirtildi. Gartner araştırma şirketinin konuyla ilgili raporundan derlenen bilgilere göre, ekonomik kriz dolayısıyla yavaşlayan iletişim sektörü, yeniden atağa geçti. Mobil internet erişiminden farklı olarak bu yıl sonunda 442 milyon evden sanal dünyaya erişileceği bildirilen raporda, bu rakamın 2008 yılında 382 milyon olarak hesaplandığı, 2013 yılında 580 milyonu geçmesinin beklendiği ifade edildi. Batı Avrupa ülkelerinde geçen yıl 99 milyon olan sabit geniş bant internet abone ev sayısı, 6 milyon daha artarak bu yıl sonunda 105 milyona ulaşacak. Bu ülkelerden Hollanda, küçük bir ülke olmanın avantajını sonuna kadar kullanacak. Hollanda'da 2013 yılın kadar evlerin yüzde 88'inin geniş bant internet erişimine sahip olacağı tahmin ediliyor. Geçen yıl sonu itibarıyla tüm evlerin en az yüzde 50'sinde sabit geniş bant internet hizmeti bulunan ülke sayısı, 21 olarak belirlendi. Güney Kore yüzde 86 ile ilk sırada, Endonezya ise yüzde 1 ile son sırada yer aldı. Gartner'ın araştırması, DSL, kablo modem, FTTH/FTTP/Ethernet ve benzeri yüksek hızlı internet teknolojileri üzerine yapıldı.
Bu uzay turisti başka
Rus Soyuz roketiyle yarın uzaya gönderilecek olan, Kanada'nın ilk uzay turisti ve ünlü Cirque du Soleil'in kurucusu Guy Laliberte, 12 günlük seyahat sırasında bilimsel deneyler yapan önceki uzay turistlerinin aksine, yörüngeye farklı bir hava getirecek. 350 km uzaklıktaki Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) 9 Ekimde dünyanın yörüngeden ilk düşünsel eğlence gösterisine ev sahipliği yapacak ve çeşitli ülkelerden 14 kentin katılacağı bu şovu yönetecek olan 50 yaşındaki milyarder Guy Laliberte, gösterisinde, insanların dikkatini küresele ısınma ve su tasarrufu konusuna çekmeyi hedefliyor. Kazakistan'ın Baykonur uzay merkezinden yarın fırlatılacak Soyuz TMA-16 roketiyle uzaya gidecek Laliberte ile Rus komutan Maksim Surayev ve Amerikalı uçuş mühendisi Jeff Williams'ı taşıyan kapsül, cuma günü UUİ ile kenetlenecek. Seyahatine 35 milyon dolar ödeyen, eski "ateş yutucu ve ip cambazı" Laliberte, 9 Ekimde UUİ'den, 14 kentin katılımıyla yöneteceği şovunda, aralarında eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, Kanadalı astronot Julie Payette, U2, Shakira, Quebecli şarkıcı Garou, kompozitör A.R. Rahman, Quebecli biyolog Jean Lemire, şarkıcı Peter Gabriel ve Cirque du Soleil çalışanlarının bulunduğu ünlüler ve çevrecilerle sanat gösterileri sahneleyecek ve şiirler okuyacak. Montreal, Moskova, Santa Monica, New York, Johannesburg, Mumbai, Marakeş, Sidney, Tokyo, Tampa, Meksika, Rio, Paris ve Londra'dan ünlülerin katılacağı şov, Kanada Yayın Kuruluşu RDI'nin Fransızca yayın yapan tüm kanallarıyla Laliberte'nin hayır kuruluşunun web sitesi "onedrop.org"dan naklen gösterilecek. Kanada ve Quebec bayraklarının yer aldığı uzay giysisiyle Laliberte, aylardır uzay seyahati için hazırlanıyordu.

ÇİZGİDEN

27 Eylül 2009 Pazar

OLMALI

İncelik Belde değil ,
Dilde Olmalı..!
Doğruluk Sözde değil ,
Özde Olmalı...!
Güzellik Yüzde değil ,
Yürekte Olmalı........!

25 Eylül 2009 Cuma

BASKI TOPLUMU

"Baskıyla demokratik toplum olmaz"
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın Kürt açılımı sürecine ilişkin söylediği ''Hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım'' sözlerine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, ''Baskıyla hazmettirmeye kalkarsanız o toplum demokratik toplum olmaz'' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu,Türkiye İşçi Emeklileri Derneği (TİED) Genel Başkanı Kazım Ergün'ü derneğin genel merkezinde ziyaret etti. Görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu ve Ergün basın açıklaması yaptı.
TİED'in Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Sayın Ergün'e bayramda bir kart atmıştım. Oraya da bir not düşmüştüm, 'Sesinizi biraz yükseltin' diye. Fakat Başkan bu kartı almadan bazı medya kuruluşlarının eline geçmiş. Başkan 'Biz bu kartı almadık' dedi. Ben de 'Kabul ederseniz ben geleyim medyanın önünde aynı şeyleri söyleyeyim' dedim'' sözleriyle ziyaret nedenini anlattı.
Emeklilerin AKP iktidarı tarafından ikinci sınıf yurttaş durumuna getirildiğini belirten Kılıçdaroğlu, emeklilere milli gelir artışından pay verilmemesinin kanunla hükme bağlanmasını eleştirdi.
Emekli aylıklarına yapılan yüzde 1,83'lük zammın ardından temel ihtiyaç maddelerine, suya, elektriğe, doğalgaza, akaryakıta da zam yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Emekli sesini çıkarmayacak mı? Hem emekliyi ikinci sınıf yurttaş konumuna getireceksiniz hem de emekliye verdiğiniz 1,83 zammı, yaptığınız yüzde 200, 300, 500 oranında zamlarla emeklinin cebinden çekip alacaksınız. Hastaneye giderken de ayrıca katkı payı ödemesini isteyeceksiniz. 9 milyon emekli... Sonuç, Türk-İş'in verilerinden yola çıkarak söylüyorum, 7 milyon 172 bin 983 işçi, çiftçi ve esnaf emeklisi açlık sınırının altında kaldı.
Emeklilerin bilinçlenmesi, kendilerine bu zulmü reva gören iktidardan da bunun hesabını sorması gerekir. Bu nedenledir ki emeklilerimizin her zamandan daha fazla seslerini biraz daha gür çıkarmaları gerekiyor. Bu zamlardan sonra herhalde emeklilerin sesi de çıkamayacak diye endişeye kapıldım. O nedenle dedim ki (Sayın Başkan sesinizi biraz yükseltin).''
Kılıçdaroğlu, ''yandaş medya kuruluşlarının bu sözlerini yayınlamayacağını'' belirterek ''Çünkü onlar gerçeği iktidarın gözünden görüyorlar. Gerçek farklıdır'' dedi.
Emekliye, işçiye, memura, alın teriyle geçinen kişilere katkı veren iktidarlara saygı duyacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Ama emekliyi ikinci sınıf yurttaş görüp, yaratılan katma değerden bile pay vermeyi yasal olarak yasaklayan bir siyasal iktidara emeklilerin (dur) demesi lazım. Bu nedenle emekli arkadaşlarımın seslerini biraz daha gür çıkarmaları gerekiyor'' diye konuştu.
''Muhalefeti teker olarak görüyorlar"
Kılıçdaroğlu, açıklamasının ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, demokratik açılıma ilişkin söylediği ''Hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım'' sözlerinin hatırlatılması ve değerlendirmesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bir ay önce ''Türkiye'nin süratle örtülü faşizme doğru gittiğini'' söylediğini hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Medya üzerinde kurulan baskılar, toplumun yoksullaştırılması, demokrasi diye hukuk dışı yargılama sürecinin AKP destekli olarak götürülmesi gibi pek çok olay Türkiye'de büyük ölçüde demokrasinin askıya alındığını gösteriyor. Sayın Başbakan, söyleminde adeta bunu kanıtlıyor. 'Hazmettire hazmettire, bastıra bastıra biz bunu yapacağız' diyor. Hani bu Başbakan demokrattı, hani demokrasi istiyordu? Topluma baskıyla bir şeyleri hazmettiremezsiniz. Baskıyla hazmettirmeye kalkarsanız o toplum demokratik toplum olmaz. O rejimin adına da siyasal bilimciler faşizm diyor. Türkiye de bu sürece doğru gidiyor. Sayın Başbakan ya cama bakmadan konuştu veya camda bu yazılmadığı için içinden geleni söyledi. O içinden gelen de zaten düşündüğü şeydir. Sayın Başbakan demokrasiyi içine sindirmiş değil'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Ermenistan arasında parafe edilen protokolün TBMM'ye geleceğinin hatırlatılması üzerine, parafe edilen bir sözleşmenin parlamentoda nasıl görüşüleceğini merak ettiklerini söyledi. Siyasi parti liderlerinden ya da değişik çevrelerden en azından daha önce görüş alınabileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bu yapılmadı. Bir oldu-bitti ile her şey yönetilmek isteniyor. AKP, 'Her şeyi en iyi ben bilirim, ben karar veririm' diyor. Ama işine gelmediği, toplumsal tepki olduğu zaman da 'Muhalefet de bize destek versin' diyor. Yani muhalefeti yolda, arabada giderken bir teker olarak görüyor, algılıyor. Eğer bir yerde aksama olur tekerin biri patlarsa muhalefet gelip buraya destek versin diye'' diye konuştu.
''Bugün dünyanın sayılı zengin başbakanlarındansa..." Başbakan Erdoğan'ın ABD'deki bir konuşmasında çocukluğunu anlattığının anımsatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Küçük Tayyip'e aynen katılıyorum. Ayakkabıları yırtık olan, Rize'nin bir köyünde, baba çok varlıklı değil. Bir anlamda benim çocukluğumu anlatan bir öyküydü. Belki de benim kuşağımdaki pek çok çocuğu anlatan bir öyküydü o. Ama o öykünün sahibi olan Başbakan, etrafı çift duvarlarla çevrili, Kısıklı'da kendisine yer yapmamalıydı. Eğer bir başbakan bugün dünyanın sayılı zengin başbakanlarından birisiyse o başbakan o konuşmayı da yapmamalıydı. Çünkü o konuşmanın sonucu bu soruları da gündeme getiriyor.''
Kendisinin, Başbakan Erdoğan'dan çok daha uzun süre kamuda çalıştığını, çok daha yüksek ücretler aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, mal varlığını kendi internet sitesinde yayımlayabildiğini, kendisinin ya da çocuklarının hiçbir zaman değeri 1 milyon doları aşkın bir villanın sahibi olmadığını belirtti. Kılıçdaroğlu, ''O konuşmayı yapmasını bizim çocukluğumuzu hatırlatmasıyla beraber kendisi açısından bir talihsizlik olarak görüyorum'' dedi.
Kılıçdaroğlu, koruculuk sisteminin kaldırılmasıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken de bu sistemin aşamalı olarak, sosyal yapıyı bozmadan kaldırılmasının parti programlarında yer aldığını vurgulayarak, AKP'nin bu sürece yaklaşmış olmasının kendilerini memnun edeceğini ifade etti.
''Anayasal hak çiğnendi"
TİED Genel Başkanı Ergün de Kılıçdaroğlu'nun Ramazan Bayramı dolayısıyla gönderdiği tebrik kartının kendilerine ulaşmadan haber olmasıyla ilgili sorular üzerine, ''Böyle bir tebrik almadık. Üzücü tarafı, bizim kurumumuza gelen bir tebriğin kurumumuza ulaşmadan bir başka yerde haber olarak çıkması. Bu, insanın anayasal hakkının çiğnendiği bir durum'' dedi. Kılıçdaroğlu'nun, tebrik kartını posta yoluyla gönderdiğini söylemesi üzerine Ergün, ''Bunu kim yaptıysa hangi kişi, hangi postacı, hangi kurum yaptıysa çok yanlış'' dedi.Kılıçdaroğlu da, ''Onu haber yapan medya benim ziyaretimi de hızlandırmış oldu. Onlara da teşekkür ediyoruz'' dedi.
25 Eylül 2009

163 YENİ CANLI TÜRÜ BULUNDU

163 yeni canlı türü bulundu
Güneydoğu Asya'daki Mekong Irmağı bölgesinde geçen yıl 163 yeni canlı türünün keşfedildiği bildirildi. Uluslararası Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yapılan açıklamaya göre, 2008 yılında ırmak boyunda vakıf bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda bulunan yeni türler arasında 100 bitki, 28 balık, 18 sürüngen, 14 suda ve karada yaşayabilen havyan, 2 memeli ve 1 kuş bulunuyor. Bunların yanı sıra Mekong boyunda 1997'den 2007'ye kadar da bin yeni tür listelendi.WWF Büyük Mekong Programı Müdürü Stuart Chapman, "Binlerce yıldan sonra bu türler nihayet gün ışığına çıktığına göre, açık ki keşfedilmeyi bekleyen daha çok tür var" dedi. Chapman, iklim değişikliğinin bu türlerin yaşam ortamını olumsuz etkilediğine dikkati çekerek, "Bazı türler iklim değişikliğine uyum sağlayabilecek, ama bazıları sağlayamayacak. Bu da türlerin kitlesel olarak yok olmasına neden olacak" görüşünü dile getirdi. Uzmanlar, bölgede çok sayıda yeni türün keşfedilmesini, bölgede onlarca yıldır süren savaşların sona ermesiyle birlikte ulaşımın daha kolaylaşmasına ve bölge hükümetlerinin bitki ve hayvanları korumak için daha fazla yatırım yapmalarına bağlıyor.

YOĞURT

Yoğurt deyip geçmeyin
Yoğurtun cildi güzelleştirmesi ve protein deposu olmasının yanı sıra bilinmeyen pekçok faydaları var... Bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olan Yoğurt, Kanser riskini de azaltıyor. Aynes Genel Müdür Yardımcısı Orhan Durak, yoğurtun zararlı bakterilerin üremesini durdurarak bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağladiğini belirterek diğer faydalarını söyle sıraladı: Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına etkisi bulunmaktadır, mide rahatsızlıklarını önler. Şeker hastaları için yararlı bir besindir, kan şekerini düzenleyici etkisi bulunmaktadır. Kaymağı alınmış ve mutlaka ekşimemiş yoğurt tercih edilmelidir. Bağırsak düzensizliklerinin giderilmesine, özellikle çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan ishallerin tedavisine yardımcı olur. Bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olur. Kanser riskini azaltır, özellikle kolon kanserine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır.Vücuttaki kolesterol miktarının azalmasına yardımcı olur, LDL kolesterolü azaltır. Kandaki asit baz dengesini sağlıklı hale getirir. Süt ve süt ürünlerini tükettikten sonra laktoz intolerans nedeniyle bağırsaklarda gaz problemi yaşayan kişilerde laktozun parçalanması nedeniyle gaz oluşumunu azaltır. Bağırsakları temizlediği, zararlı bakterileri önleyerek ishal oluşumunu engellediği için gıda zehirlenmelerine karşı koruyucudur. Bağırsaklarda B vitaminlerinin bolca üretilmesini sağlar. Rahatlatıcı etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle iyi ve rahat bir uyku için idealdir. Kalsiyumun daha fazla emilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlamaktadır. Antibiyotik kullananlar, ilacın etkisiyle zarar görebilecek yararlı bakterilerin korunması amacıyla yoğurt yemelidirler. Midesi çok duyarlı olanlar ile oniki parmak bağırsağı ülseri olanlara dokunabilir. Bu durumda dikkatli tüketilmelidir. "Nefes kokusunu gideriyor"Japonya'da yapılan ve sonuçları İngiltere'de yayımlanan araştırmaların, şekersiz yoğurdun nefes kokusunu giderdiği, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediğini ortaya koyduğunu ifade eden Durak şöyle devam etti: "Araştırma kapsamında 6 hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80'inde nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyinin düştüğü belirlenmiştir."

OTURMA İZNİ NEDEN VERİLİR?

"Niye oturma izni verdiler?"
Artvin'in Borçka ilçesinde sel sonucu yıkılarak heyelan altında kalan evin enkazından cesedi çıkarılan Ali Demirci'nin kardeşi Hızır Demirci, ''Madem buralarda oturulamıyordu da niye oturma izni verdiler?'' dedi. Sel sonucu evi yıkılan Hızır Demirci (46), gazetecilere yaptığı açıklamada, heyelanın geldiği evlerinin üst bölümüne dozerlerle yol yapıldığını ve bu yolun heyelana neden olduğunu iddia etti. Demirci, ''Patlak da o yolun yapılmasından sonra meydana geldi. Orada ana yol yapmışlar. Bunu kim yapmışsa hesabını ödeyecek. Devlet mi, insanlar mı, bu ortaya çıkacak. Hesap ödenecek'' diye konuştu. Devletin, evleri heyelan sonucu yıkılana kadar köye gelerek ölçüm yapmadığını, inceleme yapmadığını öne süren Demirci, ''Madem buralarda oturulamıyordu da niye oturma izni verdiler, niye bizi kaldırmadılar?'' diye konuştu. Olay akşamı yağmur devam ederken iş makineleriyle enkaza gelip ilk çıkarılan yeğeninin eşi Gülsüm Demirci'yi enkazdan almaya çalıştıklarını belirten Demirci, şöyle devam etti:''Çocuğu Beyzanur kucağındaydı. Çocuğu komşular aldı. 20 dakika içinde de Gülsüm'ü olay yerinden çıkarmayı başardık. Yaralıydı, ağzından kan geliyordu. Her türlü müdahaleyi yaptık ancak hastaneye ulaştıramadık. Borçka yolu kapalıydı, Gülsüm'ü bir kepçeye bindirdik. Karşıya kadar götürdük. Ama bu sırada zaten soğuktan etkilendi. Sonradan sağlık ekibi Hopa tarafından ulaştı ancak Gülsüm'ü kaybettik.'' Yetkililerin son 1 haftadır sel olacağına dair uyarılar yapılmasına karşın Artvin'e acil durumlar için helikopter göndermediğini iddia eden Demirci, şunları kaydetti:''Devletin imkanları varsa seferber edilmesi lazım. Bu zaman edilmeyecekse ne zaman edilecek? Buraya heyelan olduktan sonra helikopter gelme imkanı varsa ve bu imkan kullanılmamışsa bu durum ortaya çıkarılmalıdır. Devleti suçlamıyorum ama helikopter imkanı varsa da getirilmemişse gereken hesap ödenmelidir.''

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

BEYAZ GÜVERCİN Süzülüp mavi göklerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
Aldım elime, usul usul okşadım
Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım
Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı
Açsam ellerimi birden uçacaktı
Eğildim kulağına; dur, gitme dedim
Hâreli gözlerinden öpmek istedim
Duydum; avuçlarımda sıcaklığını
Duydum; benden yıllarca uzaklığını
Çırpınan kalbini dinledim bir süre
Ve uçmak istedim onunla göklere

Ak güvercinin iri gözleri vardı

Güzelliğinden fışkıran bir pınardı

Soğuk sularından içtim, serinledim

Çağlayan bir nehrin sesini dinledim

Belki buydu sevmek hayat belki buydu

Işıl ışıldım, gözlerim dopdoluydu

Bir nağme yükseldi sevinçten ve hazdan

Bir nağme yükseldi, güzelden beyazdan

Uzattı sevgiyle pembe gagasını

Birden öğrendim hayatın mânâsını

Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış

Seninle bir çift güvercin olmak varmış

Ü.Y.OĞUZCAN

AĞA

HER ÇEŞİT AĞA VAR
SİSTEMDE
HIYARAĞALARI DA DAHİL
HIYARAĞALARININ EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ DE
HİÇ BİR ŞEY BİLMEDİKLERİ HALDE HER KONUDA AHKAM KESEN
TAKIM ELBİSE GİYEN
İYİ ÜNİVERSİTELERDE PARA İLE OKUMUŞ
PARAYA HÜKMEDENLER
OLMALARI

YORUMU YOK

BİRİKİ

HEP BİRİKİ
MAALESEF
HOPP
BİRİKİ

U2 İSTANBUL'DA

U2 İstanbul'da
Efsanevi rock grubu U2, dünya turnesi kapsamında 6 Eylül 2010'da İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı'nda hayranlarıyla buluşacak. Efsanevi rock grubu U2’nun web sitesi www.U2.com üzerinden yapılan resmi açıklamaya göre "U2 360° Tour" İstanbul konseri 6 Eylül 2010’da, İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı’nda yapılacak. Uzun zamandır hayranları tarafından ülkemizde merakla beklenen U2'nun İstanbul konseri, Live Nation tarafından Pozitif ve İKSV işbirliği ile İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenecek. U2’nun yıllardır prodüksiyon direktörlüğünü sürdüren Willie Williams, bu turne için özel olarak mimar Mark Fisher ile birlikte çalıştı. Bu çalışma sonucunda ikili, müzikseverlere muhteşem boyutlarda bir görsel şölen sunan ve şimdiye kadar herhangi bir konser için tasarlanmış en etkileyici ve yaratıcı sahne tasarımlarından birini ortaya çıkarmayı başardı. U2 360° turnesi kapsamında dev bir silindir video sistemi ile birbirine bağlanmış LED paneller ve 64 metreye ulaşan yüksekliğiyle sahne etrafında dönen metal köprü sistemi müzikseverlere tam anlamıyla 360 derecelik bir görüş alanı sunuyor. Turnenin ilk ayağını kaçıran U2 hayranları bu kez 2010 boyunca; Türkiye, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Rusya, Avusturya, Yunanistan, Fransa, Belçika, İspanya ve Portekiz’de grubu izleme şansına sahip olacak. Çıkar çıkmaz tükenen biletleriyle rekordan rekora koşan efsanevi grup U2’yu bu yıl sadece Avrupa’da dev stadyumlarda yaklaşık 2 milyon kişi izledi. Grup şu sıralarda Muse’un açılış grubu olarak yer aldığı Amerika turnesini sürdürüyor. "360° Tour"un ikinci yılında bu rekorla birlikte müzik tarihinin en büyük gişe gelirine sahip turne olması bekleniyor. "360° Tour", U2’nun 2005/2006 yıllarında gerçekleştirdiği Vertigo turnesinden bu yana ilk stadyum turnesi olma özelliğini de taşıyor. Turne, grubun son albümleri "No Line On The Horizon"ın tanıtım çalışmaları kapsamında sürdürülüyor. Topluluğun onikinci albümü olan "No Line On The Horizon", İngiltere, İrlanda, Fransa, Almanya, Belçika, Finlandiya, Japonya ve Çek Cumhuriyeti gibi dünyanın dört bir yanında müzik listelerinde bir numaraya tırmanmıştı. Bugüne kadar Muse, The Black Eyed Peas, Kaiser Chiefs, Snow Patrol, Elbow ve Glasvegas gibi ünlü sanatçıların ön grup olarak yer aldığı turnenin ikinci ayağında kimlerin sahneye çıkacağı da merak konusu. U2 360 dünya turnesinin sponsoru ise BlackBerry. www.U2.com üyeleri öncelikli olarak konserlere bilet alma şansına sahip olacak. Aynı zamanda siteye yeni üye olanlar da limitli sayıda üretilen U2 remiks CD’sine sahip olabilecek. Konserin biletleri yakında tüm Biletix satış kanalları üzerinden satışa sunulacak.

Yurt ve Dünya dergisinde Darwin

Yurt ve Dünya dergisinde Darwin
1940'lı yılların başlarında yayınlanan Yurt ve Dünya dergisi, 1 Şubat 1944 tarihli 39. sayısında Darwin'i ve evrim teorisini kapak konusu yapmıştı. Pertev Naili Boratav tarafından yayımlanan ve yazıişleri müdürlüğünü Adnan Cemgil’in yaptığı Yurt ve Dünya dergisi, Ocak 1941’de Ankara’da yayımlanmaya başlamıştı. Aylık siyasi düşünce dergisi olan Yurt ve Dünya’nın başlıca yazarları arasında Niyazi Berkes, Mediha Berkes, Behice Boran, Sefer Aytekin, Hüsamettin Bozok, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Ali, Muzaffer Şerif Başoğlu vb. yer alıyordu.Yurt ve Dünya dergisi, Darwin’in doğumunun 135. yıldönümü münasebetiyle, onun hayatını, eserlerini ve etkilerini inceleyen yazıları derginin 39. sayısının ana konusu yaptı. Derginin “Darwin’in Ölüm Yıldönümü” başlıklı sunuş yazısında şunlar söylenmektedir:“Bu sayımızda büyük ilim adamı Darwin’in doğumunun 135. yıldönümü münasebetiyle onun hayatını, eserini ve tesirlerini inceleyen yazıları okuyucularımıza sunuyoruz. Bu yazılarda geri cereyanların ve emperyalist propagandaların Darwinizm’i kendi hedefleri için kullanmak isteyişlerinin temelsizliğini de belirtmeye çalışacağız. Bazı kimseler Darwin’i Nietsche’cilikle ve faşizm ideolojileriyle karıştırmak hatasına düşüyorlar. Mesela Dr. Sadi Irmak, vaktiyle çok methettiği ve faşizmin esası saydığı Nietsche felsefesinin iflasını haber veren yazısında bile bu hataya düşmektedir. Onun sandığının aksine olarak Darwin, “üst insan” felsefesinin dayandığı temelleri daha Nietsche bu felsefeyi icat etmeden önce reddetmiş bulunuyordu. İnsanın Ceddi kitabının beşinci faslında Darwin’in Nietsche’den ne kadar ayrıldığını görmek mümkündür. Burada harbin insanlar arasında bir tabii ıstıfa (doğal seçilim) vasıtası olmadığını da belirtmektedir.”Dergide Dr. M. Şenyürek’in “Charles Darwin: Hayatı ve Eserleri” (s.84-89) ve Niyazi Berkes’in de “Darwinizm Karşısında İleri ve Geri Düşünüşler” (s.90-95) başlıklı yazıları yer almaktadır. M. Şenyürek yazısında, evrim teorisinin kısa bir tarihçesini verdikten sonra, “Darwin’in ilme yaptığı en büyük hizmet tabii ıstıfa nazariyesini formüle etmiş olması değil, tekamülün bir gerçek olduğunu isbat etmiş olmasıdır” demekte ve şunları eklemektedir:“Darwin’in tabii ıstıfa nazariyesini kitabının başına koymuş olmasının sebebi, tekamülü kabul ettirebilmek için bunun sebeplerini makul bir tarzda anlatabilmek ihtiyacını duymuş olmasıdır. Bu nazariye tekamül olayının sebebinin ilahi müdahale olmayıp, görebildiğimiz, müşahede ve tecrübe ile deneyebildiğimiz tabii sebepler olduğunu göstermek bakımından da ilme yapılmış büyük bir hizmettir.”Modern biyolojinin Darwin’in eseri üzerine bina edildiğini söyleyen Şenyürek yazısını şöyle bitiriyor: “Darwin’in eserinin din ve ilim sahalarındaki tesiri çok büyük olmuştur. Darwin insanın ve hayvanların çamurdan bugünkü şekillerinde yaratılmayıp tekamül yolu ile meydana geldiklerini göstermek suretiyle bir kâinat telakkisini değiştirmiş ve batıl itikatları yıkarak ilmin ilerlemesi için yolu açmıştır. Darwin’in muvaffakiyetinin sırrının ne olduğu sorulabilir. Bu muvaffakiyetin sırrını Darwin’in otobiyografisinden aldığımız şu cümlede aramak lazımdır: ‘Ne kadar benimsemiş olursam olayım, bir hipotezi (her mesele hakkında bir tane kurmaktan kendimi alamıyorum) vakıalarla çatıştığı sabit olduğu zaman terk etmekte hiç tereddüt etmedim.’ İşte onun muvaffakiyetinin sırrı bu ilmi bitaraflığı ve ilim namuskârlığıdır.”Niyazi Berkes ise yazısında esas olarak evrim teorisinin düşünce tarihindeki yeri üzerinde durmakta ve “Darwin nazariyesi kadar fikir tarihinde büyük çarpışmalara yol açmış pek az fikir vardır” dedikten sonra, bunun sebebini, Darwin’in fikirlerinin yalnız fikir alanında kalmayıp çok başka alanlarda ve kurumlarda yaratacağı değişikliklerin anlaşılmış olmasıyla açıklamaktadır. Berkes, Darwin’in evrim teorisini karalayanlara karşı yürütülen mücadelelerden ilginç örnekler verdikten sonra Darwin’in düşünce tarihindeki yerini şöyle özetlemektedir:“Darwin insanı tamamiyle uzvi âlemin içine koymakla insanın tanrı tarafından yaratıldığı imanını altüst etti. İnsanın eşref-i mahlukat, eşsiz bir ruhani mevhibeye sahip bir varlık olduğu kanaatinin yanlışlığını gösterdi. Hıristiyanlığın insanın cennetten kovulduğu ve günahkârlığı efsanesini yıktı. Mucize, peygamberlik, duaya karşı beslenen itikat yerine aklın, tabii illiyetin ve maddenin kuvvetini gösterdi. Ruh, Allah gibi din inanışlarının ve âdetlerinin menşe ve tekamüllerinin ilmi olarak tetkik edilmesine yol açtı.Darwin’in belki en büyük tesiri insanın menşe ve tekamülünü araştıran antropoloji alanında olmuştur. İnsana doğru uzvi tekamülde, henüz tamamıyla keşfedilmemiş olan bağlayıcı halkaların bulunması gerektiğini, insan fosillerinin bulunacağını tahmin etmiş, bunların geniş ölçüde gerçekleşmesi suretiyle insanın uzvi tekamülü ilmi manada tespit edilmiştir. Darwin’in görüşleri, ırkların mukayeseli anatomisi, fizyolojisi, ırk karışması, veraset, muhit ıstıfasının tesirleri üzerindeki araştırmalara yol açmıştır.Psikoloji, Darwin’den sonra ilmi bir mahiyet alabilmiştir. Mukayeseli psikoloji, genetik psikoloji ve hayvan psikolojisi Darwin’den sonra başlamıştır. Darwin biyolojik tekamül ile psikolojik tekamül arasında bir bağ olduğunu göstermiş, bunun için de insiyaklar (içgüdüler) üzerinde durmuştur. Doğuştan gelerek muhite intibak ettirilen aksülamellerin, insiyak ve heyecanların tetkiki psikolojiye yeni bir istikamet vermiş, zihin ve şuurun bir antite (varlık) değil, psikolojik bünyelerin fonksiyonları olduğunu kabul eden modern psikolojinin meydana gelmesine yolu hazırlamıştır.”

23 Eylül 2009 Çarşamba

İRAN VE YASAK

İran'da yasak
İran polisi, mağaza sahiplerine başörtüsüz ve vücut kıvrımları belli olan mankenler kullanmamaları talimatı verdi. İslami giyim tarzından sorumlu ahlak polisi yayımladığı bildiride, "vücut hatları belli olan ve hicap takılmayan mankenlerin dükkanlarda kullanılması yasaklanmıştır" denildi. Bildiride, erkeklerin kadın iç çamaşırı satmasının da yasaklandığı belirtildi. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın 2005'de iktidara gelmesinden beri İran polisi, sıkı dini giyim kurallarını uygulamada yetersiz kalan kadın ve erkeklerle mağazalar ve firmalara karşı baskıyı artırdı.

TEKNOLOJİ

İlk Türk yapımı İTÜpSAT1 uydusu fırlatıldı
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Uzay Mühendisliği Bölümü tarafından Türkiye'de üretilen ilk uydu olan ''İTÜpSAT1'', yörüngesine yerleşti. Türkiye saatiyle 09.19'da Hindistan Uzay Araştırmaları Kurumu (ISRO) tarafından PSLV C-14 roketi ile yerden 720 kilometre yüksekteki yörüngesine yerleştirilmek üzere fırlatılan küp şeklindeki uydu, uzaydaki yörüngesine yerleşti. Hindistan Uzay Araştırmaları Kurumu (ISRO) tarafından Sriharikota kentinden PSLV C-14 roketi ile uzaya fırlatılan ''İTÜpSAT1'', yine Türkiye saati ile 09.41'de yerden 720 kilometre yüksekteki yörüngesine ulaştı. Küp şeklindeki uydu, yörüngesinde saniyede yaklaşık 7,5 kilometre yol alarak dünyayı yaklaşık 90 dakikada bir dönecek ve dünyanın kıtasal ölçüde fotoğraflarını çekecek. Türkiye uydusuna ek olarak Hindistan tarafından üretilen Oceansat-2 uydusu yanında 4 Alman ve 1 İsviçre uydusunu da yörüngeye götüren PSLV C-14 roketinin fırlatılışı, İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi laboratuvarından da canlı olarak izlendi.

'Yalana itibar eden bir toplum olduk'

'Yalana itibar eden bir toplum olduk'
Yıldız Kenter, önceki gün basında yer alan haberlerin gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Konuya ilişkin olarak Cumhuriyet gazetesine röportaj veren Kenter, haberde yer alanların 'gerçekdışı' olduğunu belirterek "Haberi okuduğumda gülüp geçtim ancak baktım ki basın bunu ciddiye almış. Beni 'sürünen bir kadın' gibi, 600 lira ile geçinmeye çalışıyormuşum gibi göstermeye çalışmışlar. Yalana itibar eden bir toplum olduk" dedi. Türkiye’nin önde gelen tiyatro ve sinema sanatçılarından Yıldız Kenter, Sabah gazetesinin önceki gün yayımlanan haberiyle ilgili olarak haberin gerçeği kesinlikle yansıtmadığını vurguladı. Konuya ilişkin olarak gazetemize röportaj veren Kenter, haberde yer alanların ‘gerçek dışı’ olduğunu belirterek, “Bebek’te yürüyüşe çıkarım hep. Kimseyle karşılaşmadım, kimseyle konuşmadım, kimseye hayatım, mesleğim, sıkıntılarımla ilgili bir bilgi aktarımım olmadı. Bu haberi yazan muhabir sanki beni Bebek’te görmüş ve ben bütün dertlerimi karşıma çıkan herhangi birine anlatmışım gibi yapılmış. Yalan yanlış devşirme bir haber. Ordan burdan, 5 sene evvelinden ve kafasından atarak haber yapılmış. Beni son derece rahatsız etti” dedi. Bu tür haberleri kesinlikle ciddiye almamak gerektiğini ifade eden Kenter, “Haberi okuduğumda gülüp geçtim ancak baktım ki basın bunu ciddiye almış. Ama basın benim nasıl yaşadığımı, nerde yaşadığımı, tiyatromu biliyor. Beni ‘sürünen bir kadın’ gibi, 600 lira ile geçinmeye çalışıyormuşum gibi göstermeye çalışmışlar. Oysa 600 lira benim aidat param” diye konuştu. Bu olayın Türkiye’nin durumunu da ortaya koyduğuna dikkat çeken Kenter, yalandan başka bir şey duyulmadığı için yalana itibar eden bir toplumun meydana geldiğini vurguladı. Kenter sözlerini şöyle sürdürdü: “Kimse gerçeği araştırmıyor, sormuyor. Herkes soru sormadan, gazetede gördüğü bir şeyin üstüne atlıyor ve satırını bile değiştirme gereği duymadan yazıyor. Gerçekle ilgisi olmayan bir yazıydı. Önce ciddiye almadım ancak aynı haberi Cumhuriyet gazetesinde de görünce işin rengi değişti. Cumhuriyet çocukluğumdan itibaren evimize giren baba yadigârı gazetedir, benim için güvenirliği olan nadir yayın organlarından biridir. Henüz avukatımla görüşmedim ancak bu olayı takip edeceğim.”
Kenter şu aralar Türkiye’deki insan ilişkilerini de ilgilendiren William Shakespeare’in “Kraliçe Lear” adlı oyunu üzerinde çalışıyor.

18 Eylül 2009 Cuma

HAŞIRT

Sağlıkta katkı payı arttı
Sağlık kuruluşlarından alınan katkı paylarında yeni düzenlemeye gidildi. Buna göre hastaneye giden halkın cebinden artık daha fazla para çıkacak. Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanan Tedavi Katılım Payının Uygulanması Hakkında Tebliğ'e göre, kapsama dahil kişilerin sağlık kurum ve kuruluşlarındaki ayakta tedavilerine ilişkin hekim ve diş hekimi muayenelerinden birinci basamak sağlık kuruluşları ve aile hekimliği muayenelerinde 2 lira, ikinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarında 8 lira, özel sağlık kurumlarında 15 lira katılım payı alınacak. Kapsama dahil kişilerin ayakta tedavilerinde hekim ve diş hekimi muayeneleri sonucunda reçete düzenlenmemesi veya reçete edilen ilaçların temini amacıyla eczanelere müracaat edilmemesi durumunda birinci basamak sağlık kuruluşları ile aile hekimliği muayenelerinde katılım payı alınmayacak. İkinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumları ile özel sağlık kurumlarındaki muayenelerde ise katılım payı tutarlarında 3 lira indirim yapılacak. Önceki düzenlemede, muayene katılım payları ikinci basamak resmi sağlık kurumlarında 3, eğitim ve araştırma hastanelerinde 4, üniversite hastanelerinde 6, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında 10 lira olarak uygulanıyordu. Birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarında yapılan muayene ile aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde aile hekimi muayenelerinden katılım payı alınmıyordu. Embriyo dondurma işlemi için yüzde 30 katılım payı ödenecek
Maliye Bakanlığı, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile yeşil kartlılardan tedavi katılım payı alınması uygulamasıyla ilgili esaslarda düzenlemeye gitti. Bakanlığın, Tedavi Katılım Payının Uygulanması Hakkındaki Tebliği bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. 1 Ekim'den itibaren yürürlüğe girecek tebliğe göre, birinci basamak sağlık kuruluşlarında yapılan muayenelerden alınacak 2 lira tutarındaki katılım payı, muayeneye bağlı olarak anlaşmalı eczane tarafından hak sahibine verilen ilaçlar için düzenlenen fatura ve/veya fatura eki listelerde yer alan reçeteler esas alınarak, hak sahibinin kurumu tarafından memurun bir sonraki aylığından kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilecek. Muayene sonrası reçetelenen ilacın anlaşmalı olmayan eczaneden alınması halinde, muayene katılım payı, ilaç bedelinin kurum tarafından memura ödenmesi sırasında, katılım payının tutarı kadar memura eksik ödeme yapılmak suretiyle tahsil edilecek. Memurun kendisi ve bakmakla yükümlü bulunduğu aile fertleri adına düzenlenmiş olan her bir reçete için ayrı ayrı muayene katılım payı hesaplanacak. İkinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarında yapılan muayeneler için alınacak 8 TL, özel sağlık kurumlarında yapılacak muayeneler için alınacak 15 TL tutarındaki katılımın payının 3 TL'lik kısmı muayeneye bağlı olarak anlaşmalı eczane tarafından hak sahibine verilen ilaçlar için düzenlenen fatura veya fatura ekli listelerde yer alan reçeteler esas alınarak hak sahibinin kurumu tarafından memurun aylığından kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilecek. Katılım paylarının geri kalan kısmı ise sağlık kurumları tarafından düzenlenen tedavi faturaları esas alınarak ödenecek. Muayene katılım payı, hasta adına düzenlenen tedavi faturasında yer alan her bir poliklinik muayene ücreti için ayrı ayrı hesaplanacak. Acil poliklinik muayene ücretinden katılım payı alınmayacak. Poliklinik muayene ücretinin yer almadığı sadece tanıya dayalı işlem fiyatının yer aldığı faturalardan bir tane katılım payı alınacak.Yeşil kartlıların durumu Yeşil kart verilerek tedavileri sağlanan kişilerin, birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarında gördükleri tedavileri nedeniyle düzenlenen reçete muhteviyatı ilaçlarını almak üzere eczanelere başvurmaları halinde 2 lira, ikinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarındaki tedavileri nedeniyle eczaneye başvurmaları halinde 8 lira muayene katılım payı alınacak. Bu kişilere sağlık kurum ve kuruluşları tarafından reçete düzenlenmemesi veya bu kişilerce eczaneye müracaat edilmemesi halinde muayene katılım payı alınmayacak. Acil poliklinik muayene ücretinden katılım payı istenmeyecek.
Yeşil kartlıların muayene katılım payı, reçeteyle eczaneye müracaat esnasında kurumla anlaşması olan eczane tarafından, göz muayenelerine ait katılım payı ise gözlükçü/optisyene müracaat esnasında gözlükçü/optisyen tarafından hak sahibinden tahsil edilecek.
Hak sahipleri muayene katılım payı olarak eczaneye ödedikleri tutar karşılığında, eczaneden fiş veya fatura talep etmeyecek.
Yardımcı üreme yöntemi katılım payların da düzenlemeye gidilecek. Buna göre, embriyo dondurma (freezing) işlemi için de yüzde 30 oranında katılım payı alınacak.Katılım payı alınmayacak kişiler
Tebliğ kapsamında, katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetler ve kişiler şöyle: -Yardımcı üreme yöntemleri hariç olmak üzere afet ve savaş hali nedeniyle sağlanan sağlık hizmetlerinden,
-Diyaliz tedavilerinden,
-Kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinden,
-Vücut dışı protez ve ortezler kapsamına girmeyen diğer protez ve ortezler ile tıbbi malzeme ve sarf malzemelerinden,
-Organ, doku ve kök hücre nakline ilişkin sağlık hizmetlerinden,
-Kamu görevlilerinden görevleri gereği kurumları tarafından talep edilen sağlık kurulu raporları veya sağlık raporlarından,
-Kamu görevlisi olarak çalışıyor olmak ve tedavi giderleri ilgili kurumlarınca karşılanmak kaydıyla, 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığ11ı Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre şeref aylığı alan kişiler ile bunların eşlerinden, 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişilerin sadece kendilerinin tedavilerinden,2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişilerin sadece kendilerinin tedavilerinden, Vazife malullüğü, harp malullüğü aylığı alanların veya 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık bağlanmış olanların sadece kendilerinin tedavilerinden.
18 Eylül 2009

BİLİM-TEKNİK

T-Rex'in küçük kopyası bulundu
En az 125 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen küçük T-Rex, ayrıntılı incelemelerin tamamlanmasının ardından Çin'de bir müzeye götürülecek. En büyük etobur dinozorlardan biri olan Tyrannosaurus'un "küçük kopyası" bulundu.ABD'nin Chicago Üniversitesinden bilim adamları, Çin'in kuzeydoğusunda bulunan küçük Tyrannosaurus rex'in (T-Rex) fosiline "Raptorex kriegsteini" adını verdi. 3 metre uzunluğunda, yaklaşık 60 kg ağırlığındaki küçük T-Rex'in en az 125 milyon yıl önce, yani dev torunlarından onlarca milyon yıl evvel yaşadığı düşünülüyor. Araştırmacılardan Paleontolog Paul Sereno, Amerikan "Science" dergisinin internet sitesindeki açıklamasında,buldukları fosilin, 15 metre uzunluğa ve 4 ton ağırlığa varabilen T-Rex'in küçük, fakat tam kopyası olduğunu söyledi. Tüm T-Rexler gibi iki ayaklı Raptorex'in de gövdesine orantısız biçimde büyük başlı, uzun, ağır kuyruklu, güçlü çeneli, küçük kollu olduğu ve iyi koku alabildiği belirtildi. Raptorex üzerindeki araştırmalar, fosil avcılarından Raptorex'in neredeyse hiç bozulmamış fosilini satın alan koleksiyoncu Henry Kriegstein'in Sereno'ya haber vermesiyle başladı. Ayrıntılı incelemelerin tamamlanmasının ardından küçük T-Rex Çin'de bir müzeye götürülecek.
Japonya'nın son uzay hamlesi
Japonya'nın bir hafta önce uzaya gönderdiği insansız ikmal ve malzeme aracı HTV, öngörüldüğü şekilde yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) ile kenetlendi. Japon uzay ajansı Jaxa'dan yapılan açıklamada, Uluslararası Uzay İstasyonu (UUİ) ile yaklaşma ve kenetlenme manevralarının dün gece ve bu sabah yapıldığı belirtilerek, istasyonla kenetlenme işleminin başarıyla yerine getirildiği kaydedildi. Jaxa Direktörü Keiji Tachikawa, "UUİ ile kenetlenmeyi başararak, çok önemli bir aşamayı yerine getirdik" dedi. Japon uzay yetkilisi, bunun Japon teknolojisi sayesinde başarıldığını söyledi ve emeği geçenleri kutladı. UUİ'nin yörüngesine dün gece gelen ve 5 km yaklaşan uzay aracı daha sonra aşama aşama istasyona yaklaştı. Son derece riskli olan bu aşamada birçok hassas manevrayla HTV, UUİ'ye 10 metre kala hareketsiz kaldı. Ardından da UUİ'nin mürettebatı robot kol sayesinde aracı istasyona kenetledi. HTV bir hafta önce Mitsubishi firması tarafından üretilen H-2B füzesi ile Japonya'nın güneyindeki Tanegashima üssünden başarıyla fırlatılmıştı. Japon uzay ajansı tarafından tasarlanan ve üretilen "malzeme ve ikmal taşıma aracı" (HTV) kalkıştan yaklaşık 15 dakika sonra programa uygun şekilde füzenin unsurlarından başarıyla ayrılmıştı. Yerdeki kontrol merkezinden izlenen uzay aracı, UUİ mürettebatına 4,5 ton ikmal malzemesini otomatik şekilde ulaştırdı. Japonlar, kendi uzay adamlarını ve teçhizatlarını taşımak ve istasyonun çöplerini toplamak için 2015'e kadar yılda bir kez bu aracı uzaya göndermeyi planlıyor.Araç bir ayın sonunda UUİ'den ayrıldıktan sonra uzayda parçalanacak.
18 Eylül 2009
NASA yeni ay aracını denedi
Amerikan uzay kurumu NASA, Ay seyahatinde kullanılacak yeni yüzey aracı Lunar Electric Rover'ı (LER) Arizona çölünde başarıyla denedi. ABD'nin prestijli üniversitesi Massachussets Institute of Technology tarafından yayımlanan Technology Review dergisinde yer alan habere göre, her yıl düzenlenen Çöl Araştırma ve Teknoloji Çalışmaları (Desert Research and Technology Studies- D-RATS) etkinlikleri çerçevesinde Arizona çölündeki Black Point Lava Flow bölgesinde denemeleri yapılan küçük bir pikap boyutlarındaki Ay aracı, 12 tekerleğiyle her yöne ve çok küçük açılarda dönebiliyor. Yüzeyin yakından görülebilmesi için eğimli bir kokpite sahip yeni ay aracı, batarya veya yakıt hücre teknolojisiyle çalışabiliyor. Yeni ay aracı ayrıca iç mekanının basınçlı olması sayesinde astronotların güven içinde ve daha yakından Ay yüzeyini inceleyebilmelerine olanak tanıyor. 4 ton ağırlığında, 20 beygirlik motora sahip yeni araç 30 derece eğimli tepelere kolaylıkla tırmanabiliyor ve bir metre yüksekliğindeki kayaları aşabiliyor. LER isimli aracın güneş veya toz fırtınası sırasında sığınak olarak da kullanılabilecek çok dayanıklı bir kabini bulunuyor. Astronotlar ayrıca aracın Chariot adı verilen şasisini keşifler sırasında veya yük taşımak için, kendileri ya da uzaktan kumandayla da kullanabiliyor. Çölde 14 gün süreyle yapılan denemeler sırasında LER isimli araç 142 km yol aldı ve senaryo gereği kayıp astronotları bir saatten az bir sürede bulmak için özel hazırlanmış bir navigasyon yazılımı kullanarak kayıp mürettebatı arama ve bulma tatbikatı yaptı.Denemeler ve tatbikat sırasında iki ayrı LER daha kullanıldı. Apollo programı sırasında, Ay aracının bozulması halinde astronotların yürümek zorunda kalmalarına karşılık, Ay seyahati sırasında aynı anda en az iki Ay aracı bulunduracak NASA'nın planlarına göre, astronotlar içinde bulundukları araçta güvenli şekilde ikinci araç tarafından kurtarılmayı bekleyebilecek. LER aracının 214 km menzili bulunuyor.2007'de geliştirilmeye başlanan aracın yakında tüm denemelerinin tamamlanması ve kullanıma hazır hale gelmesi bekleniyor. Çöl koşullarının Ay'daki koşullara benzemesinden ötürü deneme yeri olarak Arizona çölü seçildi.

ÇİZİKTİRME - ANLAYANA

SADECE GÖZE ÇÖP BATSA YİNE EYVALLAH
DİYEBİLİR BELKİ BU HALK AMA
NİCE CANLAR GÖÇTÜ
SAYENİZDE
HOCAEFENDİ

HAYYAM

KİM GÖRMÜŞ O CENNETİ,O CEHENNEMİ
KİM GİTMİŞTE GETİRMİŞ HABERİNİ
KİMSELERİN BİLMEDİĞİ BİR DÜNYA
ÖZLENMEYE,KORKULMAYA DEĞER Mİ?
XXXXXXX
YERLERİ YAPMIŞ,GÖKLERİ KURMUŞSUN AMA
SENSİN BUNCA GÖNÜLLERİ YAKIP YIKAN DA
NE KIZIL DUDAKLARI,NE ALTIN SAÇLARI
ATMIŞSIN SÜPRÜNTÜLER GİBİ KARA TOPRAĞA
XXXXXXX
AH,TANRI DÜNYAYI YENİDEN YARATAYDI
YARATIRKEN DE BENİ YANINDA TUTAYDI
DERDİM;"YA BENİM ADIMI SİL DEFTERİNDEN
YA DA BENİM DİLEĞİMCE YARAT DÜNYAYI"
XXXXXXX
BİZ BAŞKA AŞKA TAPANLARIZ,MÜSLÜMAN DEĞİL
CILIZ KARINCALARIZ,SÜLEYMAN DEĞİL
BİZ ESKİLER GİYEN BENZİ SOLUKLARIZ
PAZARDA SIRMA SATAN BEZİRGAN DEĞİL
XXXXXXX
SENSİZ CAMİDE,NAMAZDA İŞİM NE
SENİNLE BULUŞMA YERİM MEYHANE
BENİM SEVMEM DE BÖYLE,YÜCE TANRI
İSTERSEN KALDIR AT CEHENNEMİNE

17 Eylül 2009 Perşembe

CAN BABADAN

şiir
Başka türlü birşey benim istediğim,
Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;
Burası gibi değil gideceğim memleket,
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;
Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız
Rengi başka, tadı başka.

İŞÇİLER ANKARA'YA YÜRÜYOR

KİTAP

Marksist edebiyat teorisi üzerine bir yapıt
Terry Eagleton, İletişim Yayınları'ndan çıkardığı "Eleştiri ve İdeoloji" kitabında Marksist edebiyat teorisi üzerine yaptığı çalışmaları okuyucularına duyuruyor. Yazar Terry Eagleton, edebiyat eleştirisi tartışmalarının muzip, acımasız ve otorite sayılan üyelerinden biri. 'Eleştiri ve İdeoloji', modern edebiyat eleştirisi literatürünün yapıtaşlarından sayılıyor. Yazıldığı dönemin yapısalcı argümanlarını ihtiva eden; metin yazarı, genel edebiyat teorisini ve eleştiri öğelerini aynı bağlam içerisinde birbirleriyle tartıştırarak ele alan Eagleton, yalnızca genelgeçer bir ideoloji tartışması yerine, metin ve edebiyat üzerinden bunun arkeolojisine girişiyor. Marksizm ve edebiyat eleştirisi arasındaki özel ilişkiyi yeniden ele alıyor.Raymond Williams, Lenin, Troçki, Brecht, Adorno, Benjamin, Lukács ve Sartre’ın yapıtlarından ilham alarak, geleneksel denebilecek edebiyat eleştirisinin karşısına, ideoloji konusunda da kapsamlı bir teorik argüman setiyle ve yeni bir tartışmayla çıkıyor.Eagleton kanonik yazarlardan George Eliot, Charles Dickens, Joseph Conrad, Henry James, T.S. Eliot, W.B. Yeats, James Joyce ve D.H. Lawrence’ı ele alırken, basit Marksist kategorilerden mesafelenerek, ideolojinin bahsi geçen yazarların eserlerinde ne kadar üretici ve radikal bir rol oynadığını gösteriyor.

Terörün mimarı öldü

"Terörün mimarı öldü"
Endonezya polisi, "terörün baş mimarı" olarak adlandırdığı Nurdin Muhammed Top'un dün gece düzenlenen baskında öldüğünü doğruladı. Endonezya polis müdürü Bambang Hendarso Danuri, düzenlenen basın toplantısında, Cava adasında bir eve düzenlenen baskında bulunan cesedin parmak izinin, ülkenin en çok aranan adamı olan Nurdin Muhammed Top ile eşleştiğini söyledi. Danuri, ölen kişinin El Kaide terör örgütünün Güneydoğu Asya'daki lideri Nurdin Muhammed Top olduğunu belirtti. Ülkede 9 yıldır aranan Nurdin Muhammed Top, aralarında geçen Temmuz'da başkent Cakarta'daki iki lüks otele düzenlenen intihar saldırılarının da bulunduğu, 2003'den bu yana birçok saldırıdan sorumlu tutuluyordu.
17 Eylül 2009

NEYE HAZIRIZ Kİ

Çiftçimiz 'afete' karşı hazır değil
''Tarımın Başkenti'' sayılan Konya'da, sigorta bedeli çok düşük olmasına rağmen tarımsal ürünlerin sadece yaklaşık yüzde 10'unun tarım sigortası yapıldığı bildirildi. Verimli topraklarında ağırlıklı olarak buğday, arpa, yulaf, şeker pancarı, fasulye, ayçiçeği ve meyve yetiştirilen, aynı zamanda besiciliğin de Türkiye'deki en önemli merkezi durumunda olan Konya Ovası, tarımsal üretim hacmiyle adeta Türkiye'yi besliyor. Türkiye'de en fazla un ve şeker üretiminin yapıldığı yer olan Konya'da, yüksek tarımsal üretime rağmen, tarımın en önemli unsurlarından ve çiftçinin en büyük güvencesi olan sigorta sistemi henüz oturmuş değil. Bu nedenle Trakya ve İstanbul'da yaşanan büyük afet, can kayıplarına duyulan derin üzüntünün yanı sıra Konyalı çiftçiyi de tedirgin etti. Çünkü benzer bir afetin ya da ağır bir dolu hasarının Konya'da oluşturabileceği büyük maddi kaybın şimdiden hesap edilebilmesi çok zor görünüyor. Konya'da tarım sigortası konusunda faaliyet gösteren Aktif Sigorta firması yetkilisi Ziraat Mühendisi Mustafa Çalışkan, ''Çiftçi tarım sigortasından haberdar değil. Haberi olanların çoğu da sigorta yaptırmıyor'' dedi. 'Oysa sigorta bedeli çok düşük'Konya'da ekonomik değeri yüksek olan ürünlerin başında hububat, pancar, ayçiçeği, fasulye ve meyvenin geldiğini anlatan Çalışkan, şunları kaydetti: ''Konya Ovası'nda sürekli ürünlerini sigorta ettirenler de var. Sigorta zaten genel olarak sulu tarım yapılan yerlerde ilgi görür, kıraç yerlerden alınacak ürün sigorta bedelini kurtarmayabilir. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bugün, 'Tarımın Başkenti' sayılan Konya'da, sigorta bedeli çok düşük olmasına rağmen tarım alanlarının sadece yaklaşık yüzde 10'unun tarım sigortası var. Oysa, 100 dekar buğday tarlası için çiftçinin ödeyeceği para sadece 160 lira. Çünkü toplam sigorta bedelinin yarısını zaten devlet karşılıyor.'' Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Konya Şube Başkanı Hasan Hüseyin Motuk ise küresel ısınmanın bugün görülen en net belirtisinin, alışık olunmayan şekilde şiddetli şekilde aniden ve çok fazla miktardaki yağış düşmesi olduğunu söyledi. Çiftçi sigortaya neden soğuk?Küresel ısınmanın, sel dışında tarım alanlarında dolu vurması riskini de artırdığını anlatan Motuk, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Trakya'da yaşanan afet Konya Ovası'ndaki çiftçiyi harekete geçirmeli, bu olaydan ders çıkarmalıyız. Şu an tarlada, çiftçiye en fazla gelir getirecek pancar, ayçiçeği gibi ürünler var. Ancak Konya'da sigorta geçmişte dini açıdan 'haram' diye görülüyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı, bir kaç yıl önce sigortanın dinen sakıncalı olmadığını resmen açıkladı. Buna rağmen Konya gibi, tarımsal zarar riski ve çiftçiye etkisinin çok ağır olduğu bir yerde çiftçimizin çoğunun sigortaya mesafeli yaklaşmasını anlamak zor. Son bir kaç yıldır çiftçinin sigortaya ilgisinde bir kıpırdanma var ancak yeterli değil. Tarım sigortası yapılmaması sorunu sadece Konya'da değil tüm İç Anadolu Bölgesi ve ülkenin birçok yerinde var.'' Trakya'ya son afette bir günde düşen yağış miktarının, Konya'ya bir yılda düşen yağışın neredeyse yarısı olduğunu anlatan Motuk, ''Hiç kimse bu gibi bir yağışın Konya'ya düşmeyeceği, büyük bir dolu yağışının Konya'da olmayacağını söyleyemez. Bu yüzden, iş işten geçmeden önlem almalıyız'' diye konuştu
Yağışlar pamuk üreticisini üzdü
Adana'da yağışların, kısmen hasadına başlanan pamukta verim ve kalite düşüklüğüne neden olacağı bildirildi. Pamuk üretiminin yapıldığı önemli ilçelerden Ceyhan'da Ziraat Odası Başkanı Yavuz Tezcan sadece ilçelerinde bu yıl yaklaşık 150 bin dekar alanda pamuk ekildiğini anımsattı. Hafta sonu başlayan ve bugün de süren yağışların pamuk tarlalarına zarar verdiğini belirten Tezcan, şunları söyledi: ''Bazı köylerimizde pamuk hasadına başlanmıştı. Ancak yağışlar bu zamana denk geldi. Hasat döneminde düşen yağmurun miktarı çok da önemli değil. Yağmur, temas ettiği başaktaki pamuğun sararmasına ve kalitesinin düşmesine neden olur. Pamuk bu yıl 90 kuruş ile 1 lira arasında alıcı buluyor. Yağışlar bu fiyatların da düşmesine neden olacak.'' Ceyhan'da pamuk hasadının yüzde 60'ının makinelerle yapıldığını vurgulayan Tezcan, ''pamuk tarlalarına yaprakların kurutulması amacıyla hasattan bir kaç gün önce ilaçlama yapılır. Bu durumdaki tarlalarda yağışın etkisiyle pamuğun yere düşme ihtimali de var. Böyle olunca da dekar başına 600 kilogram olarak beklediğimiz verimin 500 - 550 kilograma düşeceğini tahmin ediyoruz. Bu günlerde yağışların sürmemesi pamuk üreticilerinin tek dileği'' dedi.
Yağışlar tarım alanlarını da vurdu
Tekirdağ, İstanbul ve Balıkesir'de etkili olan şiddetli yağışlar nedeniyle çeltik, ayçiçeği, mısır ve sebze ekili alanlarda büyük zararların oluştuğu bildirildi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) yetkilileri, yağışların başlaması ve giderek şiddetini artırması sonucu birçok tarım alanının sular altında kaldığını söyledi. Tekirdağ, İstanbul ve Balıkesir'in bazı bölgelerinde şiddetli yağış yüzünden çeltik, ayçiçeği, mısır ve sebze ekili alanların büyük zarar gördüğünü ifade eden yetkililer, hasar tespit çalışmalarının sürdüğünü ancak birçok yerde suların çekilmesinin beklendiğini belirtti. Yetkililer, hasarın boyutunun şu anda tam olarak tahmin edilemeyeceğini dile getirerek, ''Cuma ve Cumartesi yeni bir yağışlı havanın geldiği açıklandı. Bu yağışın da belirtildiği gibi şiddetli olması durumunda hasarın daha da büyümesi söz konusu'' dedi. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin de Tekirdağ bölgesinde çok sayıda büyük ve küçük baş hayvanın telef olduğunu öğrendiklerini belirterek, ''Şubelerimiz aracılığıyla tüm hasarı tespit etmeye çalışıyoruz. Çalışmalar da kolay olmuyor. Sular altında bulunan araziye girmek oldukça zor. Bunun yanında şiddetli yağışın beklendiği illerdeki çiftçileri de uyarıyoruz. Özellikle hayvan sahipleri dikkatli olsunlar'' diye konuştu. Gönen ve Bandırma'da durumGönen Ziraat Odası yetkilileri de yağışlar nedeniyle bölgelerinde yaklaşık 15 bin dekar çeltik ekili alanın sular altında kaldığını, 10 bin tonun üzerinde ürünün zarar gördüğünü söyledi. Yetkililer, yağışların devam etmesi durumunda zararın boyutunun daha da artabileceğinden korktuklarını belirterek, çeltik dışında mısır ve sebzelerde de hasar oluştuğunu kaydetti. Bandırma Tarım İlçe Müdürlüğü görevlileri de bölgelerinde özellikle domates ve ayçiçeği ekili alanlarda zarar ortaya çıktığını vurgulayarak, ''Çiftçiler zarar nedeniyle dilekçelerini getirmeye başladı. Çiftçiler bile tarlaya giremiyor. Hasarın boyutu tam olarak tespit edilmiş değil'' dedi.

TUZ

Yokluğu Olmadan Varlığı Anlaşılmayan: Tuz...
Sağlıklı beslenme ile ilgili basında çıkan haberlerin birçoğunda tuzdan uzak durmamız, hayatımızdan tuzu çıkarmamız, tuz kullanımını azaltmamız önerilir. Bu haberlerin, sağlık yönünden gerekli olduğu yadsınamaz, ancak tuzsuz bir hayat da düşünülemez. Tuz, insanlık tarihinde ve günümüzde çok önemli bir yere sahiptir. Tuz yaşamsal öneminden ötürü en eski tarihlerden bu yana çok iyi bilinen ve günlük olarak sık kullanılan bir mineraldir. İlginç olanı tuz insanoğlunun yediği tek “kaya” türüdür de aynı zamanda. İnsanın tuzu kullanmaya başladığı tarih kesin olmamakla birlikte MÖ 10 bin yılına kadar gittiği tahmin edilmektedir. Tuzun yaklaşık 14 bin çeşit kullanım alanı olduğu bilinmektedir. Tuz pek çok ekonomik, sosyolojik, siyasi olaylara neden olmuş medeniyet taşlarından biridir.Tuz ticareti önemli kervan yollarını da doğurmuştur. Tuz eski çağlarda az bulunan ve zor çıkarılan kıymetli bir maden olduğundan o tarihlerde para yerine bile kullanılmıştır. Tuz, hayatın kaynağı olan denizden geldiği, bütün yiyecekleri bozulmaktan ve çürümekten koruduğu için de çeşitli inanışlarda farklı sembolik anlamlara da bürünmüştür.Ülkemizde tuz üretimi oldukça eskilere dayanır. Çankırı, Tepesidelik, Kağızman, Tuzluca gibi yatakların en az 1000 yıldan beri işletildiği biliniyor. Tuz katı ve sıvı halde bulunan tuz kaynaklarından elde edilir. Türkiye’de tuzun çıkarılması Cumhuriyet tarihimizde özel yasa hükümlerine tabi kılınmıştır. Bu konuda çıkarılan 11.12.1936 tarihli 3078 sayılı Tuz Kanunu 20.06.2001 tarihine kadar yürürlükte kalan yasa ile tuz üretimi devletin tekelinde kalmış; akabinde bu yasa üzerinde yeni düzenlemelerle tuz maden kanununun kapsamına alınmıştır.Tuzun, insan vücudundaki fonksiyonu ise çok büyüktür hatta hayatidir. Su ve tuz birlikte insan vücudunun en önemli yaşamsal fonksiyonlarını düzenler. Gerek hücre sıvısı, gerekse hücre dışı sıvı aslında yoğunlukları farklı olan tuzlu sudan oluşur. Beyin, vücudun bütün hücreleriyle iletişim içerisindedir ve bunu da iletkenliği nedeni ile tuzlu sıvıyla sağlar. Bu demektir ki, tuz olmadan, insan ne düşünebilir, ne konuşabilir, ne de organları birbirleri ile uyum içerisinde çalışabilir.Eski çağlarda kullanılan doğal tuz Sanayi Devrimi’nden sonra işlemler sonucu rafine edilerek homojen bir hale getirilmiştir. Çünkü doğal tuzun sanayi üretiminde kullanılması için rafine edilmesi gerekir. Doğal tuzun içindeki diğer elementler kimyasal reaksiyonları etkileyeceğinden rafine işlemi ile diğer maddeler ayrıştırılır, geriye sadece NaCl kalır. İşte geriye kalan bu NaCl günümüzün “rafine” tuzudur. Ayrıca da gıdalarda kullanılması gereken sağlıksız doğal tuzların rafine edilerek içerisindeki bakteri ve zararlıların yok edilmesi amaçlanmıştır. Tuzun olumsuzluklarından etkilenmemek için, bütün tıp otoritelerinin söylediği gibi “azı karar, çoğu zarar” bir şekilde tuz tüketimini dengelemeliyiz. Zaten vücudumuz, yediğimiz gıdalardan ihtiyacı olan tuzu sağlamaktadır. Yemeklerimizin üzerine ilave ettiğimiz tuzun aşırı olmamasına, doğal, sağlıklı olmasına da özen göstermeliyiz. Örneğin Türkiye’de hâlâ tuz üretiminin bir bölümü Tuz Gölü’nden karşılanmaktadır ancak bu gölün kanalizasyon ve diğer çeşitli atıklarla kirlenerek neredeyse bir çevre felaketine dönüştüğü de bilinmektedir. Tuz üretiminin büyük bir kısmının sağlandığı bu ve benzeri kaynakların (İzmir Çamaltı) çevresel olumsuzluklarının, işletme koşullarının gözden geçirilmesi kamu ve toplum sağlığımız açısından çok önemlidir. Sözün kısası, “et kokarsa tuz var, tuz kokarsa ne var”, işte o zaman işin içerisinden çıkamazsınız.

RUHİ SU

AŞIK SANA BİR SÖZÜM VAR
Aşık sana bir sözüm var, bu arş nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, bu arş kürsün üstündedir
Kamil sana bir sözüm var, bu kürs nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, bu kürs levhin üstündedir
Derviş sana bir sözüm var, levih nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, levih gökler üstündedir
Kamil sana bir sözüm var, yerler nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, yerler öküz üstündedir
Derviş sana bir sözüm var, öküz nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, öküz balık üstündedir
Aşık sana bir sözüm var, balık nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, balık suyun üstündedir
Aşık sana bir sözüm var, su da nenin üstündedir
Hikmetine akıl ermez, su rüzgarın üstündedir
Yüzünü Hürmüz'e tutmuş, kuyruğun firenge atmış
Yeri götren sarı öküz, yüz on dört bin yaşındadır
Kabe'yi belinde tutmuş, ağzını Hürmüz'e açmış
Kuyruğun karnına atmış, mağrib maşrık başındadır
Gözlerin ırmayıp bakar, silkinse dünyayı yıkar
Şundan hayli elem çeker, bir sinecek başındadır
Gönü var dağlardan kalın, tüketmez mahluklar yağın
Kuvvetlidir şöyle yeğin, sanki on dört yaşındadır
Titreyişi zelzeledir, boynuzları velveledir
On iki ayağı vardır, her biri bir kösededir
Aşık Yunus söyler bunu, ne güzel yaratmış Gani
Çifte koşayıdım onu, hikmet onun işindedir
r.su

KARMA

TREN SESİ
Garibim
Ne bir güzel var
Avutacak gönlümü
Bu şehirde,
Ne de tanıdık bir çehre;
Bir tren sesi
Duymaya göreyim
İki gözüm iki çeşme.
O.VELİ
KÖYLÜ KADINLAR
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
topraktan doğup da toprağı yoğurandıur onlar
veresiye canlarını doğurandır onlar
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
yüzleri güneştir onların yanık
ayakları topraktır onların yarık
doyulmadan güzelliğine
tarlalarda solandırlar
köylü kadınlar
fistanları güllü kadınlar
ECEVİT

GÜZEL HAVALAR

GÜZEL HAVALAR
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

C.IRGAT

MEMNUNUM DİYEMEM
Memnunum diyemem yaşadığıma,
Bana bir şey söylemiyor
Bu deniz parçası, bu taka.
Gün bitti, yollara düştü kahır
Ötme vapur, gelemem
Dört duvara sarılmışım.
Sarmadı gitti beni
Bu yandan çarklı dünya;
İki yakam bir araya gelmiyor
Ivırı zıvırı caba.
Parmak parmak çürüdü
Bir karış ömrüm,
Yalan şeyleri özlemişim, nâfile
Nâfile şiir yazmış, kahırla yıkanmışım,
Gülmüşüm söylemişim, boşvermişim her şeye,
Senin için yaşamışım insanoğlu, nâfile!
No Pasaran !