BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

30 Mayıs 2009 Cumartesi

MARAŞ KATLİAMI ....

KIZIL KARANFİLLER
Yayılıyor dalga dalga
Aşarak mapus duvarını
Direnişin sesiydi
Gök gürlemesiydi
Kolkola kenetlenmiş neferi
Yürüdüler en ön safta
Kucaklayarak ölümü
Teslim olmadılar
Geri durmadılar kararımız kesindir dediler
Kaydı dört yıldız art arda
Yararak yoz karanlığı
Dimdikti başları
Yiğit yoldaşların

"BU ÜLKE BATININ EMPERYALİZMİNDEN,DOĞUNUN DA VİCDAN SÖMÜRÜSÜNDEN KURTULURSA O ZAMAN AYDINLIK GÜNLERE KAVUŞUR"

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

30 Yıl Önce Maraş Katliamında Neler Olmuştu?

1978'de Kahramanmaraş'ta yaşanan olaylarda resmi rakamlara göre 111 kişi öldü, Yüzlerce kişi yaralandı. 210 ev, 70 işyeri tahrip edildi. 804 kişi hakkında dava açıldı; sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapisle cezalandırıldı.19 Aralık gecesi saat 21:00'de bir Ülkücünün, Çiçek sinemasına yerleştirdiği tahrip gücü düşük bir bomba; katliama giden olaylar zincirinin ilk adımını oluşturdu. Türkoğlu ilçesinden gelen bir grup faşist militan "Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın" ve "Müslüman Türkiye" sloganlarıyla seyirci kitlesini "coşturarak" Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) il binasına saldırttılar. Bombanın patlamasından hemen sonra, Ülkücü Gençlik Derneği (ÜGD) Kahramanmaraş şube başkanı Mehmet Leblebici ve 2. Başkan Mustafa Kanlıdere'nin talimatlarıyla bombayı attığı iddia edilen Ökkeş Kenger Ankara'ya ÜGD'ye telefon ederek "yardım" talebinde bulundu. "Bir Alevi öldüren beş kez hacca gider" Ertesi gün Alevilerin oturduğu bir kıraathane bombalandı; 21 Aralık'ta iki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der) üyesi bir öğretmen öldürüldü. 22 Aralık günü, bu iki öğretmenin cenazesini taşıyan kalabalığa, faşistlerin "komünistlerin, Alevilerin cenaze namazı kılınmaz" diyerek tahrik ettikleri kalabalık saldırdı. Bağlarbaşı camii imamı Mustafa Yıldız cuma vaazında şu "öğütleri" vermişti: "Oruç tutmak namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır; bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır; çevremizde bulunan Alevileri ve CHP'li Sünni imansızları temizleyeceğiz." Kalabalık dağılıp cenazeler ortada kalırken; güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karşılaşmayan saldırgan kitle kent çarşısına yürüyerek Alevilere ve CHP'lilere ait işyerlerini tahrip etti. Çatışmalarda 3 insan öldürüldü. 22 Aralık gecesi faşistler Sünni mahallelerinde "ertesi gün solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını" anlatarak, bu kitlesel biçimde silahlanılmasını sağladılar. 23 Aralık'ta Kahramanmaraş'taki olaylar karşılıklı çatışma boyutunu tamamen yitirerek, bütün solculara ve Alevilere dönük bir kıyama dönüştü. 24 Aralık'ta ilan edilen sokağa çıkma yasağına, yalnızca, kendi can güvenliklerini bile sağlayamayan güvenlik kuvvetleri uydular. Günden güne tırmanan gerginliğe ve valiliğin 21 Aralık'tan beri yinelediği taleplerine rağmen kente askeri güç gönderilmemişti. Saldırıların polis kuvvetlerine yönelmesi üzerine, "polis-halk çatışmasını önleme" gerekçesiyle 23 Aralık sabahı kentteki bütün polisler de görev dışı bırakıldı. Bu koşullarda 24 Aralık günü, faşistlerin çevre köy ve ilçelerden getirdiği silâhlı grupların takviyesiyle, kıyam insanlık dışı boyutlar kazandı. Resmi rakamlara göre olaylarda 111 kişi öldü"Komünistleri bırakmayın, Allah yoluna kesin, Sütçü İmam aşkına vurun", "Bugün cihad günüdür, bir Alevi öldüren cennete gider", "Alevileri öldürelim, memleketten temizleyelim", "Alevileri öldürün, şahit kalmasın" diye bağıran faşist ajitatörlerin sürüklediği kalabalıklar Alevilerin yaşadığı Yörükselim, Yenimahalle, Serintepe, Mağaralı, Karamaraş mahallelerine saldırdılar. Bu mahalleler taranıp, bombalanıp, kundaklandıktan sonra muhasara altına alındı. Ölülerin taşınması, yaralıların hastanelere götürülmesi engellendi, hastaneler kuşatıldı; insanlar kadın, çocuk, hamile, yaşlı, hasta, yaralı ayrımı yapılmadan öldürüldü. Faşistlerin "Aleviler dinsiz ve sünnetsizdir" provokasyonuyla gözleri kararan saldırganlar, insanların pantolonlarını indirip sünnetli olup olmadıklarına baktılar. Alevi mahallelerinin yanı sıra, Sünni mahallelerinde de önceden işaretlenmiş Alevi evlerine baskınlar yapıldı. Kıyımda saldırılanlara haykırılan sözler, faşist hareketin seferber ettiği kitleleri "gerçek" iktidarın bu hareketi desteklediğine inandırdığım gösteriyordu: "Hükümetiniz gelsin sizi kurtarsın", "Bizim liderimiz içimizde, sizinki nerede, Ecevit gelsin sizi kurtarsın", "Türkeş burada, Ecevit nerede", "Git Karaoğlanınızı çağır gelsin, size yardım etsin, bizim Türkeş'imiz yanımızda", "Vali, İçişleri bakanı Maraş'ı terketsin". Ancak 25 Aralık akşamı tamamen yatışan saldırılarda, resmen saptanabilen ölü sayısı 111'di. Yüzlerce kişi yaralanmış, aralarında CHP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Töb-Der, Polis Memurları Dayanışma Derneği (Pol-Der) binalarının ve Sağlık Müdürlüğü'nün bulunduğu 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkılmıştı. Katliamın ardından, binlerce Alevi Kahramanmaraş'ı kaçarcasına terk etti. CHP milletvekili Oğuz Söğütlü Kahramanmaraş'ta yaşananların açık soykırımdan başka bir şey olmadığını, Alevi nüfusun yüzde 80'inin kenti terk ettiğini söyledi. Milliyetçi Cephe (MC) partileri, olayların "büyümesini" ülkede ve Kahramanmaraş'ta sıkıyönetim ilanında gecikilmesine bağlayarak CHP iktidarını suçladılar. Faşist hareket, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün Ocak 1979'da Kahramanmaraş milletvekili ve senatörleriyle yaptığı özel toplantıda Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş'ın sözlerinde yansıdığı gibi, olayların "1971 öncesinde Elbistan'da Nurhak dağlarında başlayan olayların devamı olduğunu" savunmakta; Ecevit hükümetinin "tahrikçi" olduğunu, hükümet değişmedikçe tahriklerin devam edeceğini söyleyerek böylesi olayların da süreceğini ima etmekteydi. RFI: Olaylarda CIA'in rolü var MHP yöneticilerinden Nevzat Kösoğlu parlamentodaki konuşmasında olaylardan "Maraş'ın bazı mahalle ve köylerinde mezhep ayrılıklarına dayandırdıktan hakimiyetlerini pekiştirmek üzere çekişme halinde olan -özellikle Maocu gruptan- komünist fraksiyonları" sorumlu gösteriyordu. Kösoğlu, olayları hassas bölge olduğu bilinen Maraş'ta solcu öğretmenlerin cenazesine izin verilmesi ve cenazede "bilinen komünist sloganların yanı sıra, dini tahkir ve tezyif edici sloganların bağırılması"yla açıklarken adeta katliamı meşrulaştırıcı bir dil kullanıyordu. Faşist harekete açık destek veren Tercüman yazarlarından Ahmet Kabaklı Kahramanmaraş olaylarını "milletin CHP'ye tepkisi" olarak yorumlarken; neredeyse selamlayan, kutlayan bir üslupla insanların gaddarca öldürüldüğü katliamı "binicisini beğenmeyen asil bir kısrağın şahlanışı"na benzetmişti. Radio France Internationale (RFI) 27 Aralık'taki yayınında Kahramanmaraş olaylarında "yabancı gizli servislerin, özellikle ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA'in rolü"ne değindi. BBC ise şu yorumu yapmaktaydı: "Kahramanmaraş olayları, Pakistan, Afganistan ve İran'dan sonra belki de kaos ve belirsizlik içine düşme sırasının Türkiye'ye geldiğini gösteriyor. Başbakan Bülent Ecevit de dahil olmak üzere, giderek artan sayıda kişi, bir iç savaş tehlikesine dikkati çekiyorlar." Kahramanmaraş olaylarının "kovuşturulması", faşist hareketin iç savaş stratejisi ile ilintisi üzerinde durulmadan, "sağ-sol çatışması" çerçevesinde ele alındı ve tek tek "eylemciler" araştırıldı. Dönemin bölge sıkıyönetim komutanı Tuğgeneral Tayyar Aygur'un, "Kahramanmaraş Toplumsal olayları" davasının bir numaralı sanığı Kenger’le görüşmesinde söyledikleri, bu durumun özeti niteliğindedir: "Oğlum, bu hadiseler sizin boyunuzu aşar, bunu biz de biliyoruz. Soldan her şey elimizde. Silahlar, mermiler, dokümanlar... Hepsini yakaladık. Hatta Ermeni Garbis adında birinin olduğunu tespit ettik. Eğer bu şahıs ölenler arasında değilse, yakında bir vilayetin daha başını yakabilir. İnşallah ölen yedi sünnetsizden birisi budur. Bunları biliyoruz...Peki, bu sağdaki çarıklı Mehmet ağayı kim sokağa döktü, biz bunu arıyoruz." Faşizm tırmanışını sıkıyönetim altında sürdürüyor 1979'a CHP iktidarının Kahramanmaraş katliamının ardından 13 ilde ilan ettiği sıkıyönetimle girildi. Böylece, faşist hareket, 1978 boyunca giderek sesini yükselterek talep ettiği sıkıyönetime erişmişti. Fakat sıkıyönetim, hem MHP üst kademelerinde umulan nitelikte bir ittifakı, işbirliğini üretecek gibi görünmüyordu; hem de siyasal atmosfer MHP açısından oldukça elverişsizdi. Kahramanmaraş katliamı, Malatya, Elazığ, Sivas, Niğde-Aksaray olaylarıyla karşılaştırılmayacak sonuçlara yol açmıştı. Hem yüzü aşkın insanın ölümü, hem de anti-Alevi saldırılarda sergilenen vahşet ve kıyıcılık, genel kamuoyunda büyük bir dehşet yaratmıştı. Doğan büyük toplumsal tepki, somut yasal bağlantılar saptansa da saptanmasa da, geniş kitleler nezdinde bu olayın sorumlusu olduğu açık olan faşist harekete yöneliyordu. (BÇ) * Bu metin Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nin 7. cildinden derlendi.

Yazan Oral Çalışlar2006 Tarih 19 Aralık 1978, o gün doğanlar bugün 28 yaşındalar. O tarihte Türkiye'nin Maraş kentinde yüzlerce Alevi, gözü dönmüş bir faşist çete tarafından mahallerinde kuşatıldılar, yakıldılar, yok edildiler. Bilsen Başaran , "Maraş'tan Bir Haber Geldi" (Günizi Yayıncılık) başlıklı kitabında bu katliamın mahkeme kayıtlarını yayımlıyor. O acı günlere yakılan ağıtları aktarıyor. Türkiye'nin yakın geçmişinde yaşanan ve hesabı sorulmayan bir katliama ışık tutuyor. *** 78'liler Girişimi Türkiye Sözcüsü Celalettin Can da geçen günlerde bir değerlendirme yaparak Kahramanmaraş katliamının arkasındaki gelişmeleri özetledi ve bu konuda bir kampanya başlatacaklarını belirtti. Can'ın açıklaması şöyle: "... Küçük çocukların ve yaşlı adamların üzerine gaz dökülerek yakılmış, insanlık dışı olaylar işlenmiştir. Toplu katliam olayları, toplu halde ceset bulunmasıyla doğrulanmaktadır. Ölü sayısının resmi miktarı aşarak iki yüzü aşacağını tahmin ediyorum." ( Dündar Saner / Dönemin Savcısı) "Hastaneye getirilen ölülerden elli ikisini inceledim. Bunlardan üç tanesi sopayla öldürülmüş, diğer ölüler mermilerle... Boğularak öldürülenlerin olduğunu söylediler. Yetmişlik yaşlıları, üç yaşında bebekleri vurmuşlardı. Bir cehennem âleminden geldim." ( Mete Tan / Dönemin Sağlık Bakanı) "... Karşımızda oturan ve bir gözü görmeyen 80 yaşındaki, yaşlı Cennet Çimen 'in evine gittiler. Bu kadını, 'Gel nene, gel' diyerek elinden tutup dışarıya çıkardılar. Cennet Kadın, gözleri görmediği ve yaşlı olduğu için öldürülenlerden ve yakılanlardan habersizdi. Sanıklardan C. Y. ve N. B. tornavida ile gözlerini oydular, sonra silahla öldürdüler. Yakınında bulunan helanın çukuruna başüzeri atıp üzerine at arabasını devirdiler..." ( Maviş Toklu / Tanık) Günümüz genç nesillerinin havsalasının alamayacağı bu olaylar Maraş'ta yaşandı. "1975 yılında kurulan Milliyetçi Cephe'nin başbakan yardımcılığına Alparslan Türkeş getirilmiş, MİT ona bağlanmıştı. 1978 Ocak'ında hükümet olan CHP, MİT'e bir türlü hâkim olamayacaktı. Türkeş, Hukuk Müşavirliği, Psikolojik Savunma Başkanlığı; İstanbul, Ankara ve Diyarbakır Bölge Daire Başkanlıklarındaki yandaşları aracılığıyla MİT'i kontrol ediyordu. Türkeş, MİT'teki üst düzey ilişkileri aracılığıyla, MİT Güney Bölgesi'ni ele geçirmişti. MİT'in desteğini arkasına aldığından, Maraş olaylarını rahatlıkla düzenleyeceğinden artık emindi. Bölgeden merkezi hükümete istihbarat akışı kesilecek, her şeyi sola bağlarken sağ ile ilgili masumane tasvirler çizen bir saptırıcı bilgilendirmeyle hükümet 'uykuya yatırılarak' tezgâhlanan plan uygulamaya konulacaktı. Ecevit 'in kasasından çıkan bilgilere göre MİT, bu rolünü sonrasında da sürdürdü. Katliamcılarla ilgili raporlar mahkemelerden gizlenirken, sol gruplar hakkında gerçek dışı raporlar düzenlendi. 12 Eylül darbesinden sonra Maraş Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Recep Haznedaroğlu , bu tek yanlı raporlara dayanarak katliamı tersine çevirip işkenceyle sol bir gruba mal etmeyi deneyecekti. Katliamın faili olarak 804 kişi yargılandı. Katliamda birinci dereceden rol oynayan 68 kişi ise hiç yakalanmadı. 379 kişi beraat etti. 1 ila 15 yıl arasında mahkûmiyet cezası ile yargılanan 314 kişinin cezalarında önce 1/6 oranında indirim yapıldı, sonra hepsi mahkeme sürecinde salıverildi. 29 kişi hakkında verilen idam ve 7 kişi hakkında verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozuldu. 1991'de çıkan Terörle Mücadele Yasası'nda yapılan değişiklikle de katliam sorumlularının hepsi salıverildi. Maraş katliamı dava dosyası sessiz sedasız kapatılmış oldu. Bundan sonra da bu dosya hiç açılmadı. Tarihe kara bir leke olarak geçen katliam unutulmaya bırakıldı. Unutuldu da! Maraş'taki solcu, Alevi halkın yüzde sekseni, büyük kentlere ve yurtdışına göçerek köklerinden koptular. Bu insanların yaşadığı evsizlik ve memleketsizlik nasıl bir haldir, yarattığı kırılmalar, eziklikler, travmalar nedir ve nasıl yaşanır, araştırmadık. Maraş'ın filmini, tiyatrosunu yapamadık. Romanını yazamadık. Maraş katliamı üzerine bir şiir kitabının olmadığını biliyoruz. Maraş üzerine bir ağıtımız bile yok. Ağlayamıyoruz. Bu denli unutkanlık, umarsızlık, mazisizlik nasıl bir şeydir, nasıl yaşanır? Evet, bunlar genç kuşakların havsalasının alamayacağı şeylerdir, ama gerçektir. Bu kanlı tarihin bir daha yaşanmaması için 78'liler Girişimi olarak Maraş dosyasını yeniden açıyoruz. Adalet için, hak ve hukuk için, özgürlük ve demokrasi için Maraş katliamını kamuoyunun gündemine getirmeyi 78'lilerin tarih önünde bir sorumluluğu olarak kabul ediyoruz." Maraş katliamının hesabının sorulamaması, unutulmaya terk edilmesi, tarihimizle hesaplaşamamanın bir başka acı örneğidir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !