tanrı dünyayı yapıp bitirdiğinde ellerindeki çamuru yıkadıktan sonra,bütün yarattıklarını çağırıp,mağrur bir tavırla sordu ;
"söyleyin bakalım kuşlar hayvanlar,tüm yarattıklarım, yaptığım dünyayı nasıl buldunuz? kusurlu bir yanı var mı?" hepsi melemeye,anırmaya,kişnemeye,miyavlamaya,havlamaya başlamışlar. "hiç yok,hiç yok" diye. "sizden razıyım "demiş tanrı, "bende hiçbir kusur göremiyorum sizlerde,ellerim kutlanacak eller."
ama başları önde eğik duran ve susmakta olan domuz ve horozu görmüş bu sırada. "hey domuz ve horoz efendi" diye seslenmiş tanrı onlara "kusur mu var,eksik mi var yarattıklarım da?" domuz ve horoz yine susmaktalarmış. bu esnada şeytan domuz ve horozun kulaklarına eğilip "bir şey eksik deyin ona,üzüm veren,ezilerek suyu fıçılara doldurulan,sonunda şarap olan bodur bitkiyi söyleyin ona"demiş.
"hey domuz ve horoz , neden susuyorsunuz?" diye bağırmış tanrı, dev elini kaldırarak.
domuz ve horoz cevap vermişler şeytandan aldıkları cesaretle ve şeytanın sözleri ile "büyük usta, ne diyebiliriz ki biz,ellerinizi kutlarız,dünya güzel,nazar değmesin,ama üzüm veren,ezilerek suyu fıçılara doldurulan,sonunda şarap olan bodur bitki de olsaydı dünyamızda daha da iyi olurdu" demişler.
"demek buydu isteğiniz,şimdi size gününüzü gösteririm serseriler" demiş tanrı öfkelenerek "demek benden şarap istiyorsunuz ha,sarhoşluk istiyorsunuz benden,içip içip gülmek eğlenmek istiyorsunuz öyle mi ? peki o halde asma olsun" demiş kollarını sıvayarak,ellerine biraz çamur almış ve bir asma yaparak,toprağa dikmiş ve "kim fazla içerse bundan yapılan şaraptan"demiş ki ; "lanetim şöyledir, o kimsenin zihni harozun ki gibi,yüzü de domuzun ki gibi olsun"....
kıssadan hisse;