Kapitalizm; her dönemde ve her coğrafyada (bilhassa az
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde) kendisine bağımlı zenginleri yaratır. Kapitalist
sermaye desteğiyle sonradan zenginleşen bu insanlar,öncelikle bireyselleşerek
sermayeye ait olan “ben” e itaat ederler.
Toplumsalcılık ve toplumcu ideolojilerdeyse “biz”
vardır.Her birey diğer bireylerle birlikte olunca güçlenir ve dış müdahalelere
karşı direnç gösterir,biz olarak (ancak ve ancak) yaşama ve ilerleme şansına
sahip olacaktır.Ve biz olarak üretirler.”Biz” in sermayesi insan
birlikteliğidir yani “biz” dir.
Kapitalizmin istediği ve sunduğu zenginlik kendi
himayesinde ve kontrolünde ki “ben” in zenginliğidir,
itaat mecburiyetindeki bireyselliktir.
Zenginliği büyük bir vahiy gibi sunan büyük sermayeler; hediyesini
anında geri almak için “lüks” ü de sunarlar.Lükse sahip olmak isteyen kapitalist sermaye desteğiyle sonradan
zenginleşen bu insanlar üretmekten tamamıyla vazgeçerek doğal olarak her
şeylerini tüketirler(ahlakları dahil).
Doğal olarak paraya sahip olanlar her türlü teknolojiyi
ve lüks tüketim malzemelerini en ucuz şekilde ürettirenlerdir de.En gelişmemiş
ülkelerde en ucuz beden gücünle çıkarttırdıkları hammaddeyi az gelişmiş ülkelerde yine çok ucuza beden ve
makine gücüyle işlettirerek ,üretilen teknolojiyi gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelere satarak, üretim/tüketim
dengesini tümüyle aynı bölgelerde gerçekleştirip çok büyük rantı yönetirler.
Her dönemde; teknolojiyi ve bağlantılı olarak lüksü ürettirenler
, kendi kabulleri dahilindeki şartlarda sadece tüketecek olan bireyler kümesine
sahip olmak istedikleri için bu bireylerin eğitimsiz olmaları “ben” in
yönetmesi için en uygun koşuldur.Eğitimli olanlaraysa itina ile
yalayabilecekleri kaşık sunulur,yada çeşitli zorlayıcı şartlar sunulur.
Yüksek
eğitimini tamamlamış, toplum içerisinde itibarlı meslek sahibi olanlar ve
onların eğitimini yapan eğitimciler/öğretmenler ,eğitim dışındaki kişisel
gelişimlerini tamamlayamadılarsa,”biz” olamıyorlarsa; daha sosyal ve daha rahat yaşam/gelecek istekleriyle lüksü – eğlenceyi
gelişme addederler kendileri için ve “ben” e hizmet ederler. (daha çok
kazanç-daha daha çok tamah-daha daha daha çok tüketim)
Sosyal
demokrat yada muhafazakar kesim; atadan
gelen mülk sahipliği özelliklerine ek olarak,üretmeden sadece
tüketmeye zaten açık olan kesimdir. (daha çok kazanç-daha daha çok tamah-daha
daha daha çok tüketim)
Büyük
toprak sahipleri,her dönemde çalıştırdıklarının yani toprak işçilerinin ve/veya
marabalarının iş güçlerini kullanarak oluşan üretimden gelen kazançlarını ya
teknolojiyi satın alarak yada kendi şartlarına göre üst düzey hayat şartlarını
kendilerine sunan lüks tüketim malzemelerine sahip olarak tüketirler. (daha çok
kazanç-daha daha çok tamah-daha daha daha çok tüketim)
Memurlar
ve kamu emekçileri; önlerinde sistem tarafından önerilen sadece iki yol
mevcuttur. ”ya bu deveye güdeceksin ya da bu diyardan gideceksin.” Memurlar ve
kamu emekçileri doğal olarak ya “biz” diyerek birlikte olarak güç olacaklarına
inanacaklardır ya da amirlerinin (ve amirlerinin sahiplerinin) uzattıkları
kaşıkları yalamaya devam edeceklerdir.
Ve
Üretenler
,işçiler; sosyal bilinçlenme çerçevesinde eğitilmelerine izin verilmeyen atadan
topraksız atadan mülksüz işçiler,emeklerinin karşılığı sermaye tarafından,
yönetenlerin arzusu ve isteği dahilinde geçimlerine yetmeyecek şekilde
belirlenen fabrika ve toprak işçileri,korkutulan- sindirilen- baş eğmeye
zorlanan işçi sınıfı…ya susarak –kabullenerek “ben” e hizmet edeceklerdir, yada
birlikte olmayı – birlikte güç olmayı öğrenerek “biz” diyeceklerdir.
Ve
Topluluk
bilinciyle eğitilmiş – birlikte güç olmayı öğrenmiş,”biz” olmuş sanayi ve
toprak işçileri; her dönemde sermayenin en büyük korkusu ve yıkılış sebebi
olmaya devam edecektir.
Ve
İnsanoğlu
elbet bir gün “ben” den sıyrılıp “biz” olacaktır.
NAZIM’ın
dediği gibi
“bir
dağdan bir dağa sevgi ırmakları akıtırız
ırmaklar
coşarsa anlayın ki ayağa kalkıyoruz”
dsed
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder