BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

31 Ekim 2010 Pazar

ÇOK AYIP

Cam altından çok daha asil.
altın adı, tarihin bütün cinayetlerine karışmış pıhtılaşmış kan, insan kanı.
Cam güzel, çünkü kirli bir mazisi yok.
Cam güzel, çünkü kalbi var, kırılıverir.

FIKRA

İngiltere başkanı .........'ye gelmiş! Bir taksiye binmiş...
Başkan: şu köşeye çekte bir kontör alayım
Şöför: aaa olur mu kontör artık camilerde satılıyor.
Başkan: saçmalama, camiler ibadet yeri değil mi?
Şöför: ibadet artık üniversitelerde yapılıyor.
Başkan: saçmalama, orası eğitim yuvası değil mi?
Şöför: olur mu? eğitim artık hapishanelerde.
Başkan: saçmalama, hapishanede hırsızlar, şerefsizler olur.
Şöför: olur mu! şerefsizler, hırsızlar şimdi mecliste !!!
Camiye gittim, ama Allah bilir niye:
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
Eskiden bir kilim aşırmıştım camiden:
O eskidi gittim yenisini yürütmeye.

FIKRA

Bektaşi camiye gitmiş. hoca konuşuyor: -şarap içenler öbür tarafta her türlü cezayı görecek. Şarap içmeyenler her türlü sefayı sürecek. hatta her birinin emrine 40 huri verilecek. Huriler şöyle güzel olacak, böyle güzel olacak.. Şarap içenlerin ise içtikleri her şişe şarap sırat köprüsünden geçerken boyunlarına asılacak! Bektaşi dayanamayıp seslenmiş: - hoca efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu? Hoca gürlemiş: - bre zındık sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın? Bektaşi itiraz etmiş: - Peki hoca, adam başı 40 huri ile sen öbür tarafı Kerhane mi sanırsın?
'Irmaklarından şaraplar akacak' diyorsun
Cennet-i alâ meyhane midir?
'Her mümin'e iki huri' diyorsun
Cennet-i alâ kerhane midir?

SON NOKTALAR

(clergy residence to deliver)

Taksim'de canlı bomba saldırısı

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Taksim'deki patlamada 10'u polis 12'si sivil olmak üzere toplam 22 yaralının olduğunu ve olayın araştırılmaya devam ettiğini söyledi. Vali Mutlu, terör örgütlerine yönelik olarak, "Bu saldırılarla milletin birliği yıkamazsınız" dedi.
POLİS MİNİBÜSÜNE GİRMEYE ÇALIŞMIŞ
İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da "Canlı bomba olduğu görülüyor. Ölenimiz, şehidimiz yok. Hepimize, ülkemize geçmiş olsun. Ağır olan 2 yaralı var gibi gözüküyor. Şimdilik söyleyebileceğim bunlar” dedi. Çapkın, olayı kimin yaptığının sorulması üzerine, “Şu anda bir bilgimiz yok. Onlar şu anda araştırılıyor. Canlı bomba. Kendisi parçalanmış gördüğünüz gibi. Ceset erkek görünüyor” karşılığını verdi. Canlı bombanın polis otobüsüne girip girmediği yönündeki bir soruya da Çapkın, “Evet polis minibüsüne girmeye çalışmış” dedi.
MEYDANA GİRİŞ ÇIKIŞLAR KAPATILDI
Taksim'de canlı bomba saldırısı
TAKSİM'de Çevik Kuvvet Ekipleri'nin bulunduğu noktada saat 10.30'da meydana gelen patlamada 10'u polis 22 kişi yaralandı. 2 yaralının durumunun ağır olduğu bildirildi. 24 saat görev yapan Taksim'deki Çevik Kuvvet Ekipleri'nin bulunduğu noktada meydana gelen patlama üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye ve ambulans ekibi gönderildi. Yaralılar çevredeki hastanelere sevkedildi. İkinci bir patlama olasılığı dikkate alınarak olay yeri ve çevresinde geniş güvenlik önlemi alındı. Taksim Meydanı'na giriş ve çıkışlar kapatıldı. Bu arada, polis telsizinden yapılan anonsla bütün emniyet birimleri alarma geçirildi. Olay yerinde üzeri gazete ile kapalı yerde yatan ve canlı bomba olduğu sanılan erkek kişinin fotoğrafları çekildi, cesedi kaldırıldı. Bu arada polis helikopteri Taksim ve çevresinde de uçuş yaptı. Olay yerine barikat kuruldu ve gazetecilerin yaklaşmasına izin verilmedi. Olay yerinde patlamayla ilgili parçalar uzman polis ekipleri tarafından toplanıyor.
İŞTE PATLAMA ANI

2İNCİ BOMBA ŞÜPHESİ

Polis ekipleri ikinci bir saldırı ihtimaline karşı bölgeyi güvenlik çemberine alırken, meydana çıkan tüm yollar kapatıldı. Ayrıca gazeteciler de dahil hiç kimse bölgeye yaklaştırılmıyor.

İSTANBUL'DA KIRMIZI ALARM

Patlamanın ardından çevrede geniş güvenlik önlemi alan polis, kötü hava koşulları nedeniyle bugüne ertelenen Vatan Caddesi’ndeki 29 Ekim törenleri için de kırmızı alarm verdi ve görevli tüm polisler uyarıldı.

HELİKOPTERLİ OPERASYON

Patlama sonrası polisin düzenlediği operasyonlara 6 polis helikopteri de havadan destek veriyor.

SÖZDE EYLEMSİZLİĞİN SON GÜNÜ

Patlamanın PKK'nın daha önce açıkladığı "eylemsizlik" kararının bittiği güne denk gelmesi ise dikkat çekti.

SORU-CEVAP

soru(lee lockwood): * "reaksiyoner fikirlerle" derken ne demek istiyorsunuz?
cevap(fidel castro): * kendiliklerinden atandıkları "dünya jandarmalığı"nı ve sınırlarının dışındaki devletlere ve halkına empoze ettikleri yönetim sistemini kastediyorum.
fidel castro konuşuyor sayfa 27
intellectual renegades who said
yes,
this invitation was for you
29 october

Republic Day reception for the president and his wife

Republic Day reception for the president and his wife Republic Day Reception
FINANCIAL TIMES: Türban Türkiye’de laikliğe meydan okuyor
(TURBAN challenges securalism in TURKEY)
BBC: Türban tartışması yıldönümü kutlamasına gölge düşürdü
(Discussion anniversary celebration marred TURBAN)
REUTERS: Türk ordusu first lady’li resepsiyona katılmadı

30 Ekim 2010 Cumartesi

KEMAL TÜRKLER DEDİ Kİ;

Kemal Türkler (1926, Denizli - 22 Temmuz 1980, İstanbul), DİSK`in kurucusu ve ilk genel başkanı. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu lideri, işçi sınıfının önemli kişilerinden Kemal Türkler, 1926 yılında Denizli’de, yoksul bir ailenin ilk çocuğu olarak doğdu. Yoksullukla geçen bir ilkokul çağından sonra, genç yaşta hayatını terzi çırağı olarak çalışmaya başladı. Daha sonra gömlek ustalığı, ayakkabıcı çıraklığı gibi çeşitli işlerde çalıştı. Bu dönemde, işçi haklarıyla ilgili fikirleri şekillendi. 1944 yılında liseden mezun olan Türkler, yedek subay olarak askerliğini yaptı ve 1946 yılında tamamladı. Denizli'nin Tavasilçesinde bir yıl devlet memuru olarak görev yaptı. 1947 yılında İstanbul Hukuk Fakültesine kaydoldu. Bu dönemde hayatını Bakırköy Emayetaş fabrikasında işçilik yaparak kazandı. Sendikal yaşamı da bu iş sayesinde başladı. 1949 yılında Türkler'in ailesi babasının sağlık sorunu dolayısıyla İstanbul'a taşındı. Türkler Hukuk Fakültesinden 3. sınıfta ayrılmak zorunda kaldı ve 1953 yılına kadar gömlek terzisi olarak çalıştı, ve satıcılık gibi işler de yaptı. 13 eylül 1953’de Türkiye Maden-İş Sendikasının Bakırköy yönetim kurulu üyeliğine seçildi. 19 Mart 1954 tarihinde yapılan Genel Kurul’da Maden-İş Sendikasının Sekreterliğine getirildi. Yine aynı yıl, sağlık sorunları nedeniyle genel başkanlık görevinden ayrılan Yusuf Sıdal’ın görevini üstlendi. Böylece 1958 yılında Türkiye Maden İş Sendikası Türkiye genelinde örgütlenmeye başladı. 1958 yılında Kemal Türkler eşi Sabahat Türkler ile evlendi ve 1959 yılında Yasemin, 1961 yılında Nilgün adlı çocukları dünyaya geldi. Bu dönemde Türkiye'de 1960 Devrimi’nin getirdiği hak ve özgürlükler, sendikal çalışmaları hızlandırdı. 9 Ekim 1960 Türkiye Maden İş Sendikası, Milletlerarası Maden İşçileri Sendikaları Federasyonu’na üye oldu. Kemal Türkler 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi kurucuları arasında yer aldı. Kemal Türkler, 15 Temmuz 1966’da diğer bazı sendikacılarla birlikte Sendikalararası Dayanışma Anlaşmas (SA-DA)verilen bir karara imza attı. Bunun sonucunda, MADEN-İŞ, BASIN-İŞ, LASTİK-İŞ, GIDA-İŞ15 Ocak 1967’de Türk-İş’ten ayrılıp [Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu]nu(DİSK)kurdular. Bu tarihte Maden-İş sendikasından Kemal Türkler, Lastik-İş sendikasından Rıza Kuas, Maden İşçilerinden Mehmet Alpdündar, Basın-İş’ten İbrahim Güzelce, Gıda-İş’ten Kemal Nebioğlu, DİSK yönetim kuruluna seçildi.[kaynak belirtilmeli] DİSK'in sendikalar aleyhine olan bazı maddeleri protesto ettiği 15-16 Haziran 1970 Kemal Türkler ve arkadaşları da tutuklandı. Bu dönemde sendikalar protesto amaçlı greve devam ederken, toplu sözleşme çalışmaları sonuçsuz kaldı. Daha sonra, DİSK, Devlet Güvenlik Yasası tasarısına karşı 16 Eylül 1976’da genel yas ilan ederek, örgütlü bir genel grev başlattı. Kemal Türkler bu kez de tutuklandı. Disk’in 6. Genel Kurul’unda 26 Aralık 1977 Kemal Türkler, DİSK genel başkanlığını kaybetti. 1978 yılında İstanbul Taksim'deki 1 Mayıs kutlamalarında Maden-İş başkanı olarak yürüdü. 19 Aralık 1979’da yapılan Maden-İş sendikasının, 23. Genel Kurulunda, Enternasyonal Marşı’nın okunması nedeniyle tutuklandı. 22 Temmuz 1980'de evinin önünde vurularak öldürüldü.
11 Temmuz 1980’de Gönen’deki Genel Yönetim Kurulunda ölümünden on gün önce yaptığı konuşmada:
“Ülkemizde bu kanlı planı bozacak, faşizm tehlikesini yok edecek güçler ve olanaklar vardır. Faşizmi tüm örgüt ve yuvalarıyla yok etmenin, bunalımdan kesin kurtulmanın, ülkemizin ve halkımızın sorunlarını çözümlemenin yolu da anti-faşist, anti-emperyalist, anti-tekel, anti-şoven güçlerin cephesinden, bu cephe güçlerinin ortak iktidarından geçiyor.. Gerçek kalıcı çözüm sosyalizme açılan ileri demokratik iktidarın kurulmasıdır” diye seslendi.

28 Ekim 2010 Perşembe

vurun ulan vurun vurun ben kolay ölmem
ne kadar kolaymış ki coğrafyamda düşünen ve üretenlerin dövülmesi,onlara sövülmesi,hapiste,sorgularda,işgencelerde,ölüm oruçlarında yokedilmesi,
höykürerek,böğürerek saldırırken faşistler-yobazlar öğrencilerin üzerine,polislerin de öğrencileri joplaması,tutuklaması,üniversitelerin öğrencilere süresiz uzaklaştırma vermesi!....
sizler...siz evet diyen aydın bozuntuları ....
nerdesiniz....

FOR YOUR EYES ONLY

AHMET TELLİ'DEN

Deli Kuş
Deli kuş bilir misin nedir
türküler kadar sevdalanmak
duyabilmek yüreğinde
bir depremin uğultusunu
Suya düşen bir karanfilse yüreğin
bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm
vursun seni o taştan bu taşa
o çağlayandan bu çağlayana sürüklesin
Kavgadan uzak kalmışsan
sevdadan da uzaksın demektir
devinmez yüreğinin mağması
çatlamaz sabrın kara taşı unutma
------
Gitmek
( Bu vadideki karanlığı
ve büyük soğuğu düşün
B. Brecht )
Gitmek. Bir hançeri inceltip
Okyanusa daldırmak isteği
Ya da düşebilmek atlasların
Dışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da Gitmek.
O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun düşüşü
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka. Gitmek.
Bir büyü gibi saran
Ağrılar yumağı, kışkırtılmış
Düşlerdir ki sen şimdi
Esirgeme kendini kalbim
Kederin o derin yalnızlığından

YORUMU YOK

bu monolisa değil bu ördek değil
bu ise son durumumuz

23 Ekim 2010 Cumartesi

NAZIM'DAN

DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne

allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
Nâzım HİKMET

21 Ekim 2010 Perşembe

Pablo Neruda / Matilde'ye sone

Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın
ateş de pay alır kendine soğuktan.
Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.
Sanki ellerimdeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.
Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.

LAZKAPİTAL'DEN

Kainat İbrahim epeyidur işsuz idi. Toplumsal üretime emeğiyle katilamayinca, bari uşak üreterek katilayim dedi ve bi uşak daha dünyaya geturdi. Kainat İbrahim’un bu 3. uşaği oldi. Bir anlamda hat – trik yapti. Neysa, bu tutturdi, “Bu haftaki Tirabizonsipor – Fener maçinda Fener’e goli kim atarsa uşağa onun adini koyacağum.” Ula etma İbrahim, ya maç sifir sifir berabere biterse, uşağa Sifir adini mi vereceksun? Ya Fener kendi kalesine gol atarsa? Tirabizon’da bir tane Lugano’nun dolaşmasi ne kadar sağlukli olur. Daha da kötusi, top hakeme çarpup Fener’un kalesine girersa kuçucuk uşağa Kuddusi Muftioğli mi diyeceksun? İnsan öz evladina buni yapar mi?
Daha az uşak, daha az sömüri
Biz böyle latifeler yapup Kainat İbrahim’le şakalaşurken Takalar Birluği Başkani Patapat Süleyman kahveye girdi. Bu ruhuna sermaye kaçmiş koloti kafali, Kainat İbrahim’i tebrik edeceğine başladi buna verup verişturmağa, “Yok efendum sizun neyunuze yeni bir uşak dünyaya geturmek, ula zaten geçinmekte zorlanayisunuz niçun bir tane daha doğurdunuz.” Malthus’un 2006 versiyoni olan Patapat Süleyman akli sira, “Daha az uşak yaparsan, daha az sömürülursun.” demeye getureyi.
Ne ka uşak o ka köfte
Baktum kahve halkindan bazilari da buni onaylayi. “Hee, kari koca kendi kendumuza kit kanaat da olsa geçinup gideyiruz. Eğer bir uşağumuz olmazsa maaşumuz ikumuze yeter.” Hiç soylemeye gerek yok ki, bu egemen siniflarun yutturmacasindan başka bir şey değildur. Bu hedef sapturmaktur, sömürüyi gizlemektur... Sen üç çocuk yerine hiç çocuk yapinca kapitalizum seni pas geçmez. Gene tepene biner. Ula güzel evladum, niçun burjuvazinun ağzindan konişayisunuz? Onlara göre, ülkemiz sınırli olanaklara sahip bir ülkedur. Bu olanaklarun, artan nüfus karşusinda yetersuz kalmasi ve yoksulluğun artmasi kaçinilmazdur. Bu nedenle, herkes "bakabileceği kadar" uşağa sahip olursa, sınırli olanaklar herkese yetecektur. Patapat Suleyman burjuvazinun ağzindan aktarmali olarak bizum uşaklara şunu söyleyi; “Şu anda elune geçen ayluk ücretle ancak kendi karnuni doyurabilursun. Yeni bir uşak yaparak kenduni yoksulluğa mahkum edeyisun. Geçum sikintisi çekmenun nedeni, bizzat kendunsun. Kafani ve şeyuni kullan, uşak yapma.”

Kiçi açukta kalmiş teoriler
Bu tür kıçı açukta kalmiş teoriler, demokratuk devrimlerden korkan burjuvazinun işine yaramaktadur. Yoksul kitlelerun ayaklanmasi karşusinda beyük korkiya kapilan burjuvazi, bir taşla kuş katliami yapmaktadur. Hem ideolojik ve polituk bir salduri araci ele geçurmekte, hem da insan evladinun daha mutli ve daha özgur koşullarda yaşayacaği bir toplumun var olabileceğini perdelemektedur. Yüz elli yildur söyleyiruk, sizun sömürulmenuzun nedeni uşak yapmak filan değildur. Emperyalistlerle bütunleşmiş yerli tekelci burjuvazi ve onlarla işbirluği yapan beyuk tefeci -bezirgan ve toprak ağalaridur. Yukaridan aşağiya, soldan sağa, tersten-düzden nasil okursan oku, bu değişmez. Ula Kainat İbrahim dedum, Fener’e goli kim atarsa atsun, ister Yattara ister Fatih Tekke... Sen uşağun adini inadina Devrim koy.

LAZKAPİTAL'DEN

Önce tek hücrende devrim yapacaksun. Mitokondri ve Koful bir araya gelup Golgi Aygiti’na karşu örgütlenmelidur. “Yeter ula!.. Hücrenun asil yapitaşlari biziz, bizum da söz hakkumuz olmali. Hücrenun refahindan biz da eşit pay almaliyiz.” deyup gerçekleri bikmadan usanmadan diğer hücre etradina açuklamalidur. Bir süre sonra Endoplazmik Retikulum, Sentrozom, Lizozom ve Kloroplast’i da kendi saflarina çekmelidur. Yillardur hücreye çöreklenmiş olan Golgi Aygiti boş durur mi, hemen Çekirdek ve Çekirdekçik’le bir olup Devlet Aygiti gibi Mitokondri ve Koful’a salduracaktur. Ya Golgi Aygiti’ni kirup hücreyi temizleyeceksun ya da biçumsuz, kanserojen bir hücrede yaşayacaksun. Tek hücrende devrimuni yapup iliklerune kadar değiştuğun zaman gerisi kolay. Hamur sağlam olinca tek ilçede de, tek ülkede de yolun açuk olur.

LAZKAPİTAL'DEN

“Bir İnciluz, bir Amerikali ve bir Laz tirende gideyimiş…” diye başlayan kaç tane fikra dinlemişsunuzdur kimbilur.
Fakat fikra bittukten sonra bu insanlar ne yapayiler diye hiç duşundunuz mi? Bunlarun sivildeki hayatlari ders niteluğindedur.
Efendum fikradaki lazun adi Tayyip’tur. Rizelidur.Kendisi komik fikralarda oynar ama durumi içler acisidur.
Yillar önce Amerikan emperyalizumine karşu birisiyken şimdi Amarika’nun kapisinda yatup kalkmaktadur.Bu Tayyip’un en önemli ozelluği tahammülsuz ve hazımsuz oluşidur.
Açiz ula, diyen vatandaşi anasiylan birlukte kovalar… Durumindan şikayetçi olan bir işçi veya öğrenci uşak pirotesto etmağa kalkarsa ‘şov yapma ula’ deyup korumalariylan birlukte saldurur…Bu Tayyip geçenlerde memleçetum Rize’de (ana tarafindan Rizeliyim) bizum uşaklara anlattuğum fikraya takmiş kafayi... Şimdi savcilar soruşturayi, gerek görurlerse dava açacaklar.Açsunlar, 200 küsur yaşina geleyirum, görmeduğum dava kalmadi. Bu da diğerlerinun yaninda yerini alur.Ama siz da bir fıkraya bile tahamul edemeyen diğer baskıci, ceberutlar gibi tarihteki yerunuzi alursunuz.

LAZKAPİTAL'DEN

Bir tomar burcuva gazatasini alup Yali Kiraathanesi’ne girdum. Pilita İsmail çayumi hazirlamiş, hemen tek şekerumi atup gazatalara bir göz attum. Bir haberde, iş aramayi birakan ama çalişmaya hazir olanlara, ‘umutsuzlar’ adini verup, sayilarinun geçen yilun ayni dönemine göre 120 bin kişi artarak 1 milyon 817 bin kişiye çiktuği yazayi. Haçan bu koloti kafalilar işsuzlere 'umutsuzlar' deyup, işsuzluği kapatacak akillari sira. Akluma birden bizum uşaklardan Can Yucel geldi. Vakti zamaninda *öt dediği bir kişi tarafindan mahkemeye verilen Can Yucel, haçime; "Sayin haçim, *öte *öt denur daa!.." diye savunma yapmişidi. Umutsuzlar, sanki filim adi gibi, daha şık, daha acitmayan bir laf gibi durayi. Kapitalizumun, ılimli islamun, liberal çakallarun foyalarinun dökülmesini engelleyi gibi sanki. Laf ebeluği yapup, “İşsuz ayri, umutsuz ayri. Pakunuz, bizum zamanumuzda işsuzluk çok artmadi.” diyecekler. Gel de Can Yucel’i arama... Bu ibişlere sunturli bir küfür sallardi kesinlukle… Umutsuz deyup neyi saklayisunuz ula dallamalar; işsuze işsuz denir. Buni saklayanlara da *öt!"

LAZKAPİTAL'DEN

Netceğuk Hasan elindeki gazeteden okuyayi… “Amerika Pirleşuk Devletleri, İran’un etkisini kirmak içun Suudi Arabistan’a 20 milyar dolarluk silah satişi içun onay verdi. İsrail ve Misir’a, 43 milyar dolarluk askeri yardum karari alindi. İran ise Rusya’ylan, tarihinun en beyuk silah anlaşmasini imzaladi.” Sordi, “Ne olacak böyle dünyanun hali Laz Mars Emice?” Dedum ki uşağum, Çehov, tiyatro tekniği içun der ki, ilk sahnede bir silah görunduği zaman bilun ki o silah mutlaka patliyacaktur. Şimdi duşun bakayim, hau kadar füzeyi, tanki, topi ve tüfeği düğunlerde havaya sikasun diye mi satayi bu bet muncurli ABD? Uygun zamani bulunca mutlaka kullandurtacaktur. Liseli uşaklarun pek sevmeduği öğretmen tipi vardur, bunlar habersuz yazili yaparlar. Bu pokkiyenun soyi da dünya halklarini fiştuklar ve aniden savaşa sokar. Ula yüzyillardur birbirumuzun girtlağina sarilacağumuza, tek bir kere bu koloti kafalilarun girtlağina sarilsak işi bitureceğuk ama…

LAZKAPİTAL'DEN

Ula İdris, uşağum hala anlamadun mi? Bu emperyalist kapitalistler kârlı görmedukleri hiçbir alana yaturum yapmazlar. Hatta, menfaat görmezsa yarali parmağa bile işemezler. Bir dağ köyine sağluk ocaği, ticaretun olmaduği bir bolceye yol, nüfusun yoğunlaşmaduği bir yere okul beklema bunlardan. Çünki hesap çok net ve basittur; bütun sosyal ilişkilere “kaç para kazanacağuk?” göziylan bakarlar. Bunlarun beyinlerindeki ‘toplumsal yarar fikri’ evrim geçurup yok olmiştur. Eğitim, sağluk ve sosyal cüvenlik gibi hizmetler, piyasanun insafina terk edilmuştur.Haiti’deki deprem da, Katrina Kasirgasi da hep bunlarun façalarinun çizilduği doğa olaylaridur. Onlar, kutsal özel mülçiyetlerini korumak ve yağmalari engelllemak içun asker yollarken bizum sakalli Fidel ve arkadaşlari halki kurtarmak içun doktor ve sağluk personeli yollar. İdris evladum, anlaman içun illa 7.3 şiddetinde sallanman mi gerekeyi daa!.. Ula her şey tabak gibi ortadadur uşağum. Pirakun ha bu pokkiyenun soyi kapitalistleri ve onlarun yerli işbirlukçilerinun peşini daa!..

LAZKAPİTAL'DEN

Kapitalist efendiler her şeyi alup satilabilmek isterler. Fiyati olmayan, pazara göturup satamaduklari şeylerden hazetmezler. Doğada fiyat etiketi takmaduklari hiçbir şey, hiçbir canli kalmamalidur. Güzel bir manzara, güzel bir resim, güzel bir yüz hemen fiyatlandurulmalidur. Kıvırzıvır Resul vardur, uşağun beyni medyadan gece günduz pompalanan kapitalist narkoz yüzinden sütlaç kivamina geldi... Geçenlerde dayioğlinun kızini görmiş bu… Kiz da eli ayaği düzgun, cüzel bi kizdur. Resul buğa, “Uiy, bu kadar güzelsun, bir güzelluk yarişmasina katil daa… Belki bir dizide oynarsun.” diye akil vereyi. Şimdi bu eşek yahnisinun düşunce sistemini inceleyelum. Kıvırzıvır Resul’e göre, güzelsan buni paraya çevirmelisun. Oyle beş para etmeden bomboş güzelluği ne edeyim? Bunlar ellerinde palalariyla Afrika’nun balta girmemiş ormanlarinda ilerleyen kaşifler gibidurler. Önlerine etiket takilmamiş, pazara sürulmemiş bir engel çikmayagörsun, aninda palayi indururler. Bunlara göre boş ve yeşil bir arazi olmamali, hemen oriya bir alişveriş merkezi kurulmalidur. Efendum sermaye böyle bir şeydur. Mezardaki atıl duran bir altun diş bile sermayeyi rahatsuz eder. O güzelum altun kaplama diş yerinden sökülmeli, değişume girmeli, alinup satilmalidur. Öli bile olsan değerun, alinabilitenle ve satılabilitenle ölçülur. (Bakunuz; Alinabilite ve satilabilite yasalari. Sayfa 136 / Adem Simit)

LAZKAPİTAL'DEN

Sementa Recep, Bircün Gazetesi’ni gösterup, Laz Marks Emice, Latin Amerikali uşaklar birleşeyi… Kosta Rika ve Uruguay’da sosyalistler seçumlerde birleşup, sol adaylari destekleme karari almiş, dedi. Bu nasil iştur, biz Avni Aker Sitadi’nda ayni anda ortak bir tezahürat bile yapamazken habu Latin Amerikalilar kita olarak dayanişma örneği göstereyiler… Evladum, dedum… Kardeşleşmemuz lazim! Lazi, Kürdi, Çerkezi... Bir aile efradinun refleksiyle davranursak emperyalizum ekose kumaş üzerindeki bukalemun gibi paralize olup kalakalur. İdris uşağum, sana gene maç örneği vereceğum. Tirabizonsipor maçlarinda kuyrukta beklerken polis coplamağa başlar sizi… Sen Oflisun sana iki cop, sen Vakfikebirlisun sana 4 cop, sen Maçkalisun sana cop yok, geç kenara, deyi mi? Demeyi!.. Hedef gözetmeden dalayi size… Emperyalist kapitalistler da Vietnam’da, Şili’de, Afganistan’da, Irak’ta tepemuza bombalari yağdururken, “Sen Arapsun, sen sarı irksun, sen Kürtsün, sen Türksün” deyup ayirum yapayi mi? Yapmayi. Direnen herkesun tepesine dipçuği indureyi.
Onlarun yapmaduği ayrumi biz niçun yapayiruk, diye bi sorun kendunuza daa!..

20 Ekim 2010 Çarşamba

ADALILAR

71 sıcağında
canım nurhak dağında
3 gerillam vurulmuş
son mayıs sabahında
mayısın kanlı günü
hazirana dönüyor
dağda isyan ateşi
alev alev yanıyor.
adalılar türkü söyler
susar faşist namlular
cevahir'im vurulmuş
çarpışır gerillalar
adalının türküsü
düşmeyecek dillerden
geliyor adalılar
sarp yamaçlı yollardan

KÖY ENSTİTÜ FOTO

ATA'DAN

Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz.
( 1920 )
ATATÜRK

NOT

1923 yılında Cumhuriyet kurulduğunda, Türkiye'de sadece 23 Lise, 1241 öğrenci ve 513 öğretmen vardı.

KORKİREM

Ay Balam Tek Başıma Çıkirem Ben Dağlara Bala Dağlara Bala Dağlara Dağlara Bala Dağlara Yangınlı Volkan Görirem Cin Görirem Can Görirem , Mühtelif Elvan görürem Bin Türlü Tufan Görirem Korkmirem Korkmirem Bala Korkmirem Ay Balam Şafak Vakti Düşirem Ben Çöllere Bala Çöllere Bala Çöllere Çöllere Bala Çöllere Çöllere Bala Çöllere Bin Türlü Elvan Görirem Kükremiş Arslan Görirem Kan yiyen Sırtlan Görirem Cin Görirem Can Görirem Bin Türlü İnsan Görirem Çok Tufan Elvan Görirem Bin Türlü Hayvan Görirem Dalgalı Umman Görirem Cin Görirem Can Görirem Kükremiş Arslan Görirem Kan Yiyen Sırtlan Görirem Dalgalı Umman Görirem Korkmirem Korkmirem Bala Korkmirem Ay Balam Bu Korkmamazlığım İle Bu Korkmamazlığım İle Vallahi Bala Billahi Bala Tillahi Bala Harda Bir Yobaz Görirem Harda Bir Bağnaz Görirem Harda Bir Softa Görirem Harda Bir Molla Görirem Korkirem Bala Korkirem Bala Korkirem Korkirem Bala Korkirem Kandan Fikirlerinden Riyakar Zikirlerinden Korkirem Bala Korkirem Bala Korkirem Bala Korkirem Bala Korkirem Bala Korkirem Korkirem Bala Korkirem

Üniversite bütçelerinde türban açılımı

Üniversite bütçelerinde türban açılımı
2011 yılında yükseköğretim kurumlarına aktarılması öngörülen bütçe 2010 yılı bütçesine göre yüzde 23 oranında artarken "türbana evet" diyen üniversitelerin bütçesindeki artış oranları yüzde 60'lara dayandı.
Türbanlı öğrencilerin binalara serbestçe giriş yapacağını kamuoyuyla paylaşan üniversitelerin arasında yer alan Tunceli Üniversitesi'ne ayrılan pay yüzde 57.1 oranında artarak 20.5 milyon TL'den 32.3 milyon TL'ye yükseldi. Bunun yanı sıra Gümüşhane Üniversitesi'ne ayrılan bütçe geçen yıla göre yüzde 44.2; Sinop Üniversitesi'ne ayrılan pay yüzde 30.5; Gazi Üniversitesi'ne ayrılan bütçe geçen yıla göre yüzde 27.6 oranında artış gösterdi. 2011 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'ndan yapılan hesaplamalara göre, 2011 yılında yükseköğretim kurumlarına aktarılması öngörülen bütçeden aslan payını yine İstanbul Üniversitesi aldı. 2011 Mali yılı Bütçe Yasa Tasarısı'nda yükseköğretim kurumlarına aktarılması öngörülen 11 milyar 503.9 milyon TL'lik bütçenin yüzde 5.11'ini İstanbul Üniversitesi aldı. 2011 yılında özellikle yeni kurulan üniversitelerin öğretim elemanı ihtiyacını karşılamak için ilave 8 bin atama izni verildi. 2011 bütçesinden yüksek öğretim kurumlarına aktarılan ödenek miktarı genel itibariyle geçen yıla göre yüzde 23 artırılırken, Yüksek Öğretim Kurulu'na (YÖK) aktarılan kaynak ise yüzde 4.42 artırılarak 18 milyon 316 bin TL'den 19 milyon 127 bin TL'ye yükseldi. Türbana 'evet' diyen üniversitelerin bütçesindeki artış yüzde 60'lara dayandı Yüksek Öğretim Kurulu'nun okullara gönderdiği yazı sonrası bazı üniversiteler okullara türbanlı öğrencileri serbest şekilde almaya başladı. Türbanlı öğrencilerin binalara serbestçe giriş yapacağını kamuoyuyla paylaşan üniversitelerin arasında yer alan Tunceli Üniversitesi'ne ayrılan ödenek 2010 yılı bütçesinde öngörülen ilk ödeneğe göre yüzde 57.1 oranında artarak 2011'de 20.5 milyon TL'den 32.3 milyon TL'ye yükselecek. Bunun yanı sıra Gümüşhane üniversitesine ayrılan bütçe geçen yıla göre yüzde 44.2 artarak 28.8 milyon TL'den 41.6 milyon TL'ye yükseldi. Sinop Üniversitesi'ne ayrılan ödenek yüzde 30.5 artarak 27.9 milyon TL'den 36.4 milyon TL'ye yükseldi. Ayrıca, Gazi Üniversitesi'ne ayrılan bütçe geçen yıla göre yüzde 27.6 artarak 313.8 milyon TL'den 400.4 milyon TL'ye yükseldi. Batman Üniversitesi'ne ayrılan ödenek yüzde 31.4 artarak 25.1 milyon TL'den 33.08 milyon TL'ye yükseldi. Sakarya Üniversitesi'ne ayrılan ödenek 2010 yılı bütçesinde öngörülen ilk ödeneğe göre yüzde 20.3 artarak 2011 yılında 117.5 milyon TL'den 141.5 milyon TL'ye yükselecek. Yüzüncü Yıl Üniversitesi'ne ayrılan ödenek yüzde 18.5 artarak 139.07 milyon TL'den 164.8 milyon TL'ye yükseldi. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ne ayrılan kaynak yüzde 16.3 artarak 97.7 milyon TL'den 113.7 milyon TL'ye yükseldi. Konya Selçuk Üniversitesi'ne ayrılan ödenek yüzde 22.2 artarak 262.1 milyon TL'den 320.6 milyon TL'ye yükseldi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi'ne ayrılan kaynak yüzde 20.5 oranında artarak 78.5 milyon TL'den 94.7 milyon TL'ye yükseldi. Üniversitelere ayrılan kaynak geçen yıla oranla yüzde 23 arttı Hükümetin 2011 mali yılı genel bütçe ödeneklerinden üniversitelere ayrılan kaynak geçen yıla göre yüzde 23 artarak 9 milyar 355.4 milyon TL'den 11 milyar 503.9 milyon TL'ye yükseldi. YÖK'e aktarılan kaynak ise geçen yıla göre yüzde 4.42 artarak 18 milyon 316 bin TL'den 19 milyon 127 bin TL'ye yükseldi. 2011 yılında yüksek öğrenim kurumlarına aktarılan ödenekten aslan payını yüzde 5.11'le İstanbul Üniversitesi aldı. 2010 yılında üniversitelere aktarılan bütçenin yüzde 5.5'ini alan İstanbul Üniversitesi'nin ödeneği geçen yıla göre 16 oranında artarak 509.6 milyon TL'den 588.8 milyon TL'ye çıktı. Hacettepe Üniversitesi bütçeden aldığı payla ikinci olduÜniversitelere aktarılan kaynaktan en çok pay alan üniversiteler arasında yüzde 3.9'luk pay ile Hacettepe ikinci sırada yer alıyor. Onu 3.81'le Ankara Üniversitesi izliyor. 2011 yılı bütçesinden Hacettepe Üniversitesi'nden aktarılması öngörülen kaynak 449.04 milyon TL iken, Ankara Üniversitesi'ne 438.47 milyon TL olarak öngörüldü. Gazi Üniversitesi'ne 400.4 milyon TL, Ege Üniversitesi'ne 379.8 milyon TL, Selçuk Üniversitesi'ne 320.6 milyon TL, Dokuz Eylül Üniversitesi'ne 320.1 milyon TL, Marmara Üniversitesi'ne 283.8 milyon TL, ODTÜ 276.3 milyon TL, İstanbul Teknik Üniversitesi 271.4 milyon TL pay alıyor. 8 bin ilave personel alınacak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), özellikle yeni kurulan üniversitelerin öğretim elemanı ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılayabilmek için, 2011 yılında ilave 8 bin adet öğretmen ataması yapacak. 2011 mali yılı genel bütçe ödenekleri ile 102 devlet üniversitesine kaynak sağlanacak. AKP hükümeti döneminde kurulan 49 yeni üniversite ile birlikte 81 ilde yer alan üniversiteler bu bütçeden pay alacak.
20 Ekim 2010

Arif Damar yaşamını yitirdi

Arif Damar yaşamını yitirdi

Şair Arif Damar, bir süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Uzun süredir yoğun bakım ünitesine bağlı yaşamını sürdüren Şair Arif Doğan, dün gece saat 03:00'da hayata veda etti.
Arif Damar Çanakkale'nin Gelibolu ilçesi Karainebey köyünde 23 Temmuz 1925 günü doğdu. İlkokulu Çanakkale'de, ortaokulu İstanbul'daki Yenikapı Ortaokulu'nda bitirdi. İstanbul Erkek Lisesi'ndeki öğrenimini iki yıl sonra bıraktı.Şiir yazmaya orta birinci sınıf öğrencisi iken başladı. İlk şiiri Edirne'de Akşam, 1940 yılında (şair henüz 15 yaşında iken) Yeni İnsanlık adlı dergide altında "Harika Çocuk" diye bir notla yayımlandı. Bu şiiri ilgi görmüş, yayımlanmasından sonra dönemin ünlü şairi Hasan İzzettin Dinamo kendisini görmeye Yenikapı Ortaokulu'na gelmişti.1944yılında taşındığı Ankara'da 1950 yılına kadar yaşadı. 1945 yılına Ant Dergisi'nde yayımladığı şiirlerle adını duyurdu. 1944-1947 yılları arasında Atatürk Orman Çiftliği'nde memurluk yaptı. Askerliğini Kayseri ve Sivas'ta sürgün alayında yaptıktan sonra 1950'de İstanbul'a döndü, Mahmutpaşa'da işportacılık yaptı. 1951 Eylül'ünden 1952 Mart'ına kadar Türkiye Komünist Partisi öncülüğünde çıkan Yeryüzü adlı kültür dergisi'nin yönetiminde bulundu. 15 Kasım 1951’de yayımlanan "Dayanılmaz" adlı şiirinin ardından gizli örgüt üyesi olduğu suçlamasıyla 5 Aralık 1951’de tutuklandı. 2 yıl cezaevinde kaldı, delil yetersizliğinden beraat etti. Cezaevinden çıktıktan sonra çok çeşitli işlerde çalıştı.Bir müddet Arif 'Barikat' takma ismiyle toplumsal gerçekçi anlayışta şiirler yazdı. Bu dönem şiirlerini 1956'da "Günden Güne" adlı kitabında topladı. Kitap basıldıktan 5 ay sonra toplatıldı ama beraat etti.1958 yılında "İstanbul Bulutu" adlı kitabıyla Yeditepe Şiir Armağanı'nı Cemal Süreyya ile birlikte aldı.Sonraları İkinci Yeni şairlerinin yanında, imgeye ağırlık veren bir şair olarak göründü. 1969'da Suadiye'de Yeryüzü Kitabevi'ni kurdu ve yönetti. Yayınevinde yasak yayın bulundurduğu gerekçesiyle 1982'de üç ay hapis cezasına çarptırıldı, Bozcaada tutukevi'nde yattı. 1984 yılında kitabevini kapatıp kendini bütünüyle yazılarına verdi. "Arif Hüsnü", "Ece Ovalı" takma isinlerini de kullandı. En sevilen şiirlerinden biri "Hallaç" tır.1985 yılında Melih Cevdet Anday ile ortak imza attığı "Yağmurlu Sokak" adlı romanı yayımladı. Bu kitabı iki yazar 1959'da yazmışlar ve Murat Tek takma adıyla Tercüman gazetesinde tefrika edilmişti.Bir süre Nahit Fıratlı ile evli kalan Damar, bu evliliğin bitmesinin ardından Meriç Tülin ile evlenmiştir. İstanbul Moda'da yaşamaktadır. Toplu şiirleri 2004 yılında Alkım yayınevinden çıktı.

20 Ekim 2010

Tüm sınavlarda türban serbest

Tüm sınavlarda türban serbest
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince bundan sonra yapılacak sınavlara başörtüsü ile girilebileceğini açıkladı.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ilkbahar dönemi Akademik Personel Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) kılavuzunda yer alan ancak 19 Aralık 2010'da yapılacak sonbahar dönemi ALES kılavuzundan çıkarılan “Aday, başı açık ve kılık kıyafeti ilgili mevzuata uygun bir şekilde gelmemişse sınava alınmayacaktır. Başı örtülü adaylar sınava alınsa bile sınavları geçersiz sayılacaktır” ibaresinin bundan sonraki sınav kılavuzlarında da yer almayacağını söyledi.Özcan, YÖK'te, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi tarafından düzenlenen “Dünya Üniversiteler Kongresi”ne video konferans sistemi ile katılarak bir konuşma yaptı. Özcan, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.Bir gazetecinin “ALES kılavuzunda yapılan değişikliği sendikalar yargıya taşıyacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu Özcan, “Dava açabilirler. Orada hiçbir şey yok. Onu engelleyen bir durum da yoktu zaten. Tamamen ilk başta keyfi olarak konulmuş bir kuraldır. Biz de o kuralı kaldırdık” diye yanıtladı. Özcan, “Geçmiş dönemde benzer davalar açılmış. Onlar incelenerek mi bu karar alındı?” sorusu üzerine “Hiç bir aykırılık görmüyoruz, onun için kaldırdık” dedi. Bir gazetecinin “Diğer sınavlarda da aynı uygulama olacak mı?” sorusuna Özcan, “Hepsinde aynısı olacak. Bütün sınavlar dahil. Bütün sınavların kılavuzunda aynı ifadeyi göreceksiniz” dedi.YÖK'ün son Genel Kurul toplantısında onaylanan sonbahar dönemi ALES kılavuzundan “Aday, başı açık ve kılık kıyafeti ilgili mevzuata uygun bir şekilde gelmemişse sınava alınmayacaktır. Başı örtülü adaylar sınava alınsa bile sınavları geçersiz sayılacaktır” ibaresi çıkarılmıştı.
Karara muhalefetten tepki
YÖK Başkanı Özcan'ın açıklamasına muhalefetten tepki geldi.CNNTÜRK yayınına katılan MHP Genel Sekreteri Cihan Paçacı YÖK Başkanı’nın açıklamasının yanlış olduğunu söylerken, “Türkiye bir hukuk devleti. ‘Ben yaptım oldu’ kimse diyemez. Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bazı karalar var. Bu durum ortadayken YÖK Başkanı’nın ‘Size gerek yok ben hallettim’ anlamına gelecek sözler söylemesi doğru değildir. Bu düzenlemeler yasal düzenlemelerle yapılmalıdır. Aksi halde bu YÖK başkanı gider başka YÖK başkanı da tersini söyler” dedi.CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü de YÖK Başkanı Özcan’ın ne yaptığının farkında olmadığını iddia ederek, “Tam bir provokatör gibi. Partiler arasında tam da görüşmelerin yapılacağı sırada bunları söylemesi ilginç. Kendisinin genelge gönderme hakkı yok. anayasanın amir hüküm herkesin mahkeme kararlarına saygılı olmasıdır. Bu işleri daha çok çıkmaza sokuyorlar. Bu zat hakkında soruşturma açılmalıdır” dedi.
20 Ekim 2010
sinsi sinsi başladılar harekata,artık açıkça yapıyorlar icraatlarını.
korkmuyorduk ama sanırım korkmamız gerekiyor,
korkudan öte tedbirler almalıyız,
en azından toplum içinde birey olabilmeli,dik duruşumuzu gösterebilmeliyiz.
zaten muhafazekar olan,ümmetliği hazmetmiş olan T.C. vatandaşları ise bırakalım güdülsünler .
biz birey olarak en azından doğru olan adımları atalım
Başsavcıdan türbana sert açıklama
Türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasıyla ilgili açıklama yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, "Türban yargı kararalarına aykırı olarak gerçekleştirilemez" dedi. Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, siyasi partilerin eylemlerinin devletin bağımsızlığına aykırı olamayacağını vurguladığı açıklamasında "Dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kurularak yapılan düzenlemeler hem devrim yasalarını hem de laiklik ilkesini ilgilendirir" dedi.
20 Ekim 2010

19 Ekim 2010 Salı

SÖZ

Köle misin?
Senden dost olmaz.
Zorba mısın?
Senin dostların olmaz.
Nietzsche

KABULLENMİYORUZ

YÖK'ün İstanbul Üniversitesi üzerinden başlattığı son müdahale ile türban bir kez daha, AKP gericiliğinin üniversitelere yönelik dönüştürme operasyonunun koçbaşı olarak kullanıma sokulmuş durumda. Özgürlükçülük adına türban özgürlüğü dillendirilirken, YÖK genelgesiyle üniversitelerde yasal olarak daimi sivil polis varlığı, öğrencilerin parmak izi veri tabanının oluşturulması, tanıtım standı açmak da dâhil olmak üzere her türlü siyasi faaliyetin yasaklanması isteniyor. "Parasız eğitim" sözünü ağzına alan öğrenciler yaka paça gözaltına alınıp yıllarca hapis istemiyle hâkim önüne çıkartılıyor. Özcesi, gericiliğin saldırısının listesi uzun ve hızla uzamaya devam ediyor. Bugün sessiz kalmak, yarın olacak her şeyi kabullenmek haline gelmiş durumda. Üniversite Konseyleri Derneği, bir kez daha bu saldırının karşısında durma kararlılığına sahip ve yaşananların kabul edilemez olduğunu düşünen tüm akademisyenleri tavır almaya çağırıyor. Bu doğrultuda bir başlangıç olarak aşağıda ilginize sunuyor olduğumuz imza metnini kaleme aldık. Akademinin AKP'ye ve onun temsil ettiği karanlığa teslim olmayacağına, insanlığın aydınlanmasından yana tüm bilim insanlarının AKP'ye karşı güçlü bir HAYIR cevabı vereceğine güveniyoruz. Kabullenmiyoruz! Üniversitede türbanı bir kez daha, bu sefer "özgürlük simgesi" olarak yerleşkelerimize, dersliğimize kadar sokmaya çalışıyorlar. Bu hukuksuzluğa direnenleri, büyük bir pervasızlıkla "baskıcılıkla" suçluyorlar, isim isim afişe ediyorlar. Böylesine bir dayatma sürerken özgürlükten bahsediyorlar. Biz bu ülkenin aydınlanmasını, ilerlemesini, bağımsızlığını savunan bilim insanları olarak özgürlüğün ancak baskı ve esaret karşısında tanımlanabileceğini iyi biliyoruz. Üniversitelerdeki türban dayatmasını ve bunun özgürleşme olduğunu kabullenmiyoruz! Kabullenmiyoruz! Bugün türbana özgürlük diyenlerin, ilerici aydınlarımızın ve bilim insanlarımızın baskı görmesini, tutuklanmasını, Sivas'ta yakılmasını, faili meçhullerde katledilmesini umursamadıklarını, hatta "provoke ettiler" diye onayladıklarını, kaybettiğimiz değerli pek çok akademisyenimize hakaretlere devam ettiklerini görüyoruz. Kabullenmiyoruz! Bir defa daha iktidar eliyle dinsel dogmaların ve emperyalizmin ılımlı İslam projesinin hâkim hale getirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Türbana özgürlük diyenlerin ülkemizin özgürlüğünü yani bağımsızlığımızı umursamadığını biliyoruz. Kabullenmiyoruz! Özgürlükten bahsedenlerin, türban özgürlüğünü kollayan sözde özgürlükçü YÖK'ün kararıyla üniversitede sivil polisin cirit atacak olmasını, hatta öğrencilerden parmak izi alınmasını ve parasız eğitim gibi haklı ancak istenmeyen görüşlere sahip öğrencilerin görüşlerini açıklamalarının yasaklanacak olmasını umursamadıklarını görüyoruz. Kısacası, üniversitede türbanı değil, kadının, ülkemizin, emeğin ve aklın özgürleşmesini tartışmak istiyoruz. Kabullenmiyoruz! Tüm inançlardan öğrencilerimizi sırf cemaatler, siyasi iktidar, parlamento muhalefeti ve Vaşington istedi diye Ortaçağ karanlığına terk etmeyeceğimizi, kılık kıyafetin ötesinde gerçek, temelli bir özgürleşme ve aydınlanma mücadelesini başlatacağımızı ilan ediyoruz!
İMZA VERMEK İÇİN :http://www.universitekonseyleri.org/kabullenmiyoruz-imza

İLK İMZACILAR
Unvan Ad Soyad Kurum Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Hakan Abacıoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Ufuk Abbasoğlu Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Osman Açıkgöz Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Emel Ada Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay İTÜ Prof. Dr. Fatma Akar Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Recep Akdur Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Nuri Akkaş ODTÜ Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Ender Aktulga Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Dr. Şafak Alpay ODTÜ Prof. Dr. Mustafa Altıntaş Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Cüneyt Arslan İTÜ Prof. Dr. Erendiz Atasü Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Bülent Atilla Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Oktay Avcı Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Metin Baştuğ Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet Bayhan Yeni Yüzyıl Üniversitesi Prof. Dr. Haluk Berk Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Korkut Boratav Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Atilla Bozkurt Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Ece Böber Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Hamza Bulut Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Sema Burgaz Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Yavuz Burgaz Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Fırat Cengiz Yüzüncüyıl Üniversitesi Prof. Dr. Nalan Cinemre Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Prof. Dr. Halet Çambel İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. İsmet Çok Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Necati Dedeoğlu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Necdet Demir Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Durmuş Ali Demir İzmir Yüksek Tek. Enst. Prof. Dr. Cihan Demirci İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Mahmut Nedim Doral Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Zahide Elar Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Hayriye Erbaş Ankara Üniversitesi Prof. Dr. İclal Ergenç Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Özer Ergenç Bilkent Üniversitesi Prof. Dr. Gül Ergör Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Fatma Ergun Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Gülriz Ersöz Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Ercan Eyüboğlu Maltepe Üniversitesi Prof. Dr. Ferhan Girgin Sağın Ege Üniversitesi Prof. Dr. Ali Gökmen ODTÜ Prof. Dr. İnci Gökmen ODTÜ Prof. Dr. Nezhun Gören Yıldız Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Ömür Gülmen Ege Üniversitesi Prof. Dr. İzge Günal Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Nilgün Günden Göğer Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Oktay Gürkan Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Meltem Gürsel Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Orhan Hacıohasanoğlu İTÜ Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu Kocaeli Üniversitesi Prof. Dr. Nesrin Hasırcı ODTÜ Prof. Dr. Vasıf Hasırcı ODTÜ Prof. Dr. Hasan Havıtçıoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Serpil Hazar Ege Üniversitesi Prof. Dr. Gülümser Heper Abant İzzet Baysal Üniversitesi Prof. Dr. Gürkan Hızal İTÜ Prof. Dr. Alpaslan Işıklı Ankara Üniversitesi Prof. Dr. İlhan İkeda Yeditepe Üniversitesi Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu Duisburg-Essen Universitesi Prof. Dr. Canan Kalaycıoğlu Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı Ege Üniversitesi Prof. Dr. Sabire Karaçalı Ege Üniversitesi Prof. Dr. Bensu Karahalil Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Ali Esat Karakaya Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Taha Karaman Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Osman Karaoğlan Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Nevzat Kavcar Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Korhan Kaya Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Kemal Kocabaş Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Gülseren Kocaman Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Nilüfer Koçak Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Aziz Konukman Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Meryem Koray Yıldız Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet Haşim Köse Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Nusret Köse Osmangazi Üniversitesi Prof. Dr. Bilsay Kuruç Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Nurgün Küçükboyacı Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Cihat Küçükhüseyin İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Nergis Mütevellioğlu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Erhan Nalçacı Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Necla Nişli Ege Üniversitesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol Boğaziçi Üniversitesi Prof. Dr. Zuhal Okuyan Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. İzzettin Önder İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Sinan Öngen İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Yaman Örs Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Çoşkun Özdemir İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Osman Özden Ege Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğanm İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Neşe Özgen Ege Üniversitesi Prof. Dr. Ayhan Özkul Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Sermin Öztekin Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Gülser Öztunalı Kayır Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Turan Öztürk İTÜ Prof. Dr. Tülay Özüerman Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü Ege Üniversitesi Prof. Dr. Elif Peştereli Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet Saltık Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Çoşkun Sarı Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Fulya Sarvan Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Gülperi Sert Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Ayhan Sezer Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Yeşim Ediz Şahin Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. Fikret Şenses ODTÜ Prof. Dr. Ümit Kemal Şentürk Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Bolkan Şimşek Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Demet Tekin Prof. Dr. Müjgan Tez Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Taner Timur Ankara Üniversitesi Prof. Dr. İlhan Tomanbay Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Gülaçtı Topçu İTÜ Prof. Dr. Meral Torun Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Ümit Tunca İTÜ Prof. Dr. Engin Turan Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Gürsevil Turan ODTÜ Prof. Dr. Gülhan Türkay Hoştürk İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Ayhan Ulubelen İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Hilmi Uysal Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Gülsün Leyla Uzun Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Levent Üstünes Ege Üniversitesi Prof. Dr. Fatoş Yalman Vural ODTÜ Prof. Dr. Erinç Yeldan Bilkent Üniversitesi Prof. Dr. Gülseli Yıldırım Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Kürşat Yıldız Kocaeli Üniversitesi Prof. Dr. Emine Yılmaz Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Nezahat Zaloğlu Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Ali Murat Zergeroğlu Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Sevgi Akaydın Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Esra Akkol Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Ark Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Özlem Asap Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Özgür Aydın Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Sultan Baytaş Gazi Üniversitesi Doç. Dr. İlker Belek Akdeniz Üniversitesi Doç. Dr. Murat Civaner Uludağ Üniversitesi Doç. Dr. Çiğdem Çağlayan Kocaeli Üniversitesi Doç. Dr. Cengiz Çelikoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Cemsinan Deliduman Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Doç. Dr. Yücel Demiral Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Melek Diker Yücel ODTÜ Doç. Dr. Deniz S. Doğruer Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Alp Ergör Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. H. Can Erkin Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Nusret Ertaş Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Nilay Etiler Kocaeli Üniversitesi Doç. Dr. Mediha Göbenli Maltepe Üniversitesi Doç. Dr. Mehtap Gökçe Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Mehmet Göktepe Hacettepe Üniversitesi Doç. Dr. Aymelek Gönenç Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Türkan Günay Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Burak Gürbüz Galatasaray Üniversitesi Doç. Dr. Emre Gürcanlı İTÜ Doç. Dr. Osman Gürel Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Güvençar Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. İnci Özgür İlhan Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Selçuk İşsever Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Çağatay Keskinok ODTÜ Doç. Dr. Bülent Kılıç Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Uğur Koca Dokuz Eylül Üniversitesi Doç. Dr. Murat Köksal Hacettepe Üniversitesi Doç. Dr. Berrin Özçelik Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Yeşim Özkan Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Özlem Özkan Kocaeli Üniversitesi Doç. Dr. Semiha Özkan Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Ruhi Sarpkaya Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Serap Şahinoğlu Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Vesile Şentürk Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Sevgi Takka Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Hülya Taş Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Nilüfer Turan Gazi Üniversitesi Doç. Dr. Özge Uzun Abant İzzet Baysal Üniversitesi Doç. Dr. Nur Yapar Dokuz Eylül Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Beşir Acabey Dokuz Eylül Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Murat Akad İstanbul Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Bülent Ayanlar Arel Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Hale Balseven Akdeniz Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Aysel Berkan Gazi Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Ahmet Beyaz ODTÜ Yard. Doç. Dr. İsmal Buldan Dokuz Eylül Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Eylem Demir Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Alper Dizdar İstanbul Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Muzaffer Erdoğan Namık Kemal Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Zeynep Güler İstanbul Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Bülent Hoca Okan Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Burcu Karaman Dokuz Eylül Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Fatma Kaynak Onurdağ Gazi Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Hanife Keskin Dokuz Eylül Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Ferma Lekesizalın Arel Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Bora Maviş Hacettepe Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Özge Özdamar Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Tevfik Özlüdemir İTÜ Yard. Doç. Dr. Bilge Öztürk Galatasaray Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Özge Şahin Dokuz Eylül Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Özgür Taşkın Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Ruhi Tuncer Galatasaray Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Mecit O. Uludağ Gazi Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Nermin Yazıcı Başkent Ünversitesi Yard. Doç. Dr. Gözde Yirmibeşoğlu Akdeniz Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Ruhan Alpaydın Bilgi Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Ayfer Dayı Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Adviye Erbay Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Semiha Günal Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Suay Karaman Gazİ Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Nevzat Evrim Önal Beykoz Lojistik MYO Öğr. Gör. Dr. Ahmet Soysal Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Serpil Velipaşaoğlu Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Gör. Ender Bilge Dokuz Eylül Üniversitesi Öğr. Gör. Oruç Çakmaklı İTÜ Öğr. Gör. Tülay Çellek Yıldız Teknik Üniversitesi Öğr. Gör. Kamuran Semra Eren Ayık Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Öğr. Gör. Bülent Kıran Ege Üniversitesi Uzman Dr. Serdal Ergül Dokuz Eylül Üniversitesi Uzman Dr. Erdeniz Özel Dokuz Eylül Üniversitesi Uzman Dr. Gülseren Pasin Dokuz Eylül Üniversitesi Uzman Dr. Pınar Payzın Dokuz Eylül Üniversitesi Uzman Dr. Abdülkerim Seber Dokuz Eylül Üniversitesi Uzman Nalan Akgün Yüzüncüyıl Üniversitesi Okutman Sıdıka Cebeci Kocaeli Üniversitesi
No Pasaran !