Gürültülü kahvenin içerlek odasında yaşlı bir adam,
Masada iki büklüm; önünde bir gazete, yapayalnız.
Sefil yaşlılığın ezikliği içinde düşünüyor,
Ne kadar az çıkardı hayatın tadını güçlü olduğu yıllar, yakışıklı,
Biliyor, nasıl yaşlandı; farkında, görüyor her şeyi,
Ama gençlik yılları daha dün gibi geliyor ona.
Hayat ne kadar kısa, ne kadar!
Düşünüyor,
Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu; nasıl hep güvendi --ne çılgınlık!--
"Yarın, bol bol zamanın var" diyen o yalancıya.
Dizginlediği coşkular geliyor aklına; gözden çıkardığı onca sevinç.
Yitip gitmiş her fırsat Şimdi alay ediyor kafasız sağgörüsüyle ...
Bunca düşünce, bunca anımsayış başını döndürüyor yaşlı adamın.
Ve gidiyor gözleri kahvenin masasında iki büklüm.
Konstantin Kavafis
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder