Neyi kutluyoruz?
Türkiye'nin en köklü gazetesi Cumhuriyet, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na özel hazırladığı bulmaca ile okuyucularını karşıladı. Sorulara verilen yanıtlarla ulaşılan anahtar kelime ise bulmacayı daha anlamlı kılıyor. Gazete, ikinci sayfasında ise 'Neyi kutluyoruz' başlıklı bir yazı yayımladı.
Bugün Cumhuriyetimizin 86’ncı kuruluş yıldönümüdür.
Cumhuriyetimizin 86’ncı yıldönümünü kutlarken her şeyden önce büyük bir tehlike içinde bulunduğumuzu da vurgulamak zorundayız.
Cumhuriyet sözcüğü tek başına bir şey ifade etmez; yeryüzünde çeşitli cumhuriyetler vardır.
En yakın örnek, şeriata dayalı düzenle yönetilen komşumuz İran Cumhuriyeti’dir.
*
Uygarlığa yakışır, insan haklarını içerir, kadın-erkek eşitliğine dayalı ve bağımsız demokratik cumhuriyetin temeli laikliktir.
86’ncı yılını kutlayan Cumhuriyetimizde laiklik tehlikededir.
Ayrıca 1923 Cumhuriyeti’ni ikiye bölmek isteyen iç ve dış güçlerin de ittifak içinde bulundukları, çok kanıtlı bir gerçeğe dönüşüyor.
Cumhuriyetimizin laiklik ve bölünmezliğini tehdit eden güçlerin büyük çapta dış güçlere dayandıkları gün geçtikçe daha aşikâr ve çarpıcı biçimde görülüyor.
*
20’nci yüzyılın sonunda, oldukça güç kazanmış anti-laik güçler iktidardan uzaklaştırılmışlardı.
21’inci yüzyılın başında İslamcı siyaset “stratejik müttefikimiz” ile anlaştıktan sonra büyük bir sandık desteğiyle iktidara gelebilmiştir.
Bunun yanı sıra Amerikan işgali altında bulunan Kuzey Irak’ta üslenip yuvalanan bölücülük de dış desteklerine dayanıp epey mesafe alabilmiştir.
*
Ne yazık ki ‘Cumhuriyet Bayramı’mızı yeteri kadar sevinçle, güvenle, gönül rahatlığıyla kutlayamıyoruz;
Tevfik Fikret’in ünlü ‘Sis’ şiirindeki dizeleri yinelemekten kendimizi alamıyoruz:
“Sarmış yine âfâkını bir dud-i muannid
Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid”.
86’ncı yıldönümünde Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti, “olmak ya da olmamak” sorunuyla karşı karşıya gelmiştir.
Bu konuda kendi kendimizi bayram törenlerinin ‘resmi’ havası içinde aldatmaya kalkmak, aymazlığın en büyüğü olacaktır.
*
Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti, neresinden bakarsanız bakın, tehlikenin ortasında bulunmakta; dış ve iç tehditlerin trafiğinde şaşkınlaşan politikacıların ellerinde sürüklenmekte; bağımsızlığını yitirmiş bir ülke manzarası sergilemektedir.
1915 olayları Batı ülkelerinin güdümlü siyasetleriyle güncelleştirilmiştir; terör Anadolu’nun Güneydoğu haritasında somut bir tehdit unsuruna dönüşmüş, sınır dışından sarkan ve müttefikimiz sayılan Amerika’yı da arkasına alan bir niteliğe bürünmüştür.
Laik Cumhuriyet bizzat iktidar tarafından yönetilen bir siyasetle rizikoya sürüklenmiştir.
Ekonomi tam bir borçlanma ve yüksek faiz batağında dışarıya bağlanmış; Türkiye Cumhuriyeti mali açıdan bağımsızlığını yitirmiştir.
Halk meydanlardadır, Türkiye ayaktadır; teröre karşı protestolar şehit cenazelerinde doruğa tırmanmakta, ellerindeki Türk bayraklarıyla toplanan ve yürüyen kitleler, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti korumak içgüdüsünün itici gücünü dile getirmektedirler.
İç ve dış kimi güçlerin ikinci bir Sevr hayalinde Türkiye’yi ortaklaşa kuşattıkları açık seçik ortadadır.
*
Cumhuriyetin 86’ncı yılı işte bu “ahval ve şerait” içinde kutlanıyor.
Akıl, denge, serinkanlılık, sağduyu ve güven duygusuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Bu nedenle Cumhuriyetimizin 86’ncı yılını kutlarken büyük bir sınav karşısında bulunduğumuzu vurgulamak zorundayız. 20’nci yüzyılın başında büyük bir sınav vererek laik Atatürk Cumhuriyeti’ni kurabilen Türk ulusu, Atatürk’e layık olabildiğini ve uygarlığa yakıştığını laik, demokratik ve bağımsız Cumhuriyetini savunmak ve korumakla ispatlayacaktır.
29 Ekim 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder