Bu gidişat çok önceden belirlenmişti! 100 yıl önce bugün hedeflenmişti!
Yıl 1912. Amerikan başkanı Woodrow Wilson .. Türkiye’yi param parça eden ünlü Wilson ilkelerine adını veren kişi… Türkiye sınırları içine bir Kürdistan ve bir Ermenistan haritaları çizen Amerikan başkanı.. Bakın ne diyor:‘Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve ulusal pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır… Geçenlerde Dışişleri Bakanı işte bu Wilson’ın adıyla anılan ödüle layık görüldü…
Büyük Ortadoğu Projesi emperyalist bir proje olması bakımından asla yeni değildir. Çünkü son tahlilde BOP, ABD’nin "dünya liderliği" projesidir. Bugün ABD’nin küresel liderlik hedefinin ismi olan ve milli devletleri hedef alan bu proje, geçen yüzyılda da yine ABD’nin küresel liderlik hedefleri için vardı ama o çağın devletleri olan çok-milletli devletleri hedef alıyordu; en başta da Osmanlı devletini… Projenin uygulayıcısı da ABD Başkanı Woodrow Wilson ’du. Wilson, 21 Ocak 1918’de, yani Osmanlı devletini paylaşım esasına dayalı Birinci Dünya Savaşı ’nın bitiminde, Paris Barış Konferansı'na giderken yanında 14 maddelik bir program ve aşağıda gördüğünüz haritayı götürmüştü… Wilson’un yanında götürdüğü program, Konferans'tan 13 gün önce, 8 Ocak 1918’de açıkladığı ve tarihe "Wilson Prensipleri"
Prensiplerin 12. Maddesi Osmanlı Devleti’ni bölme-parçalama maddesiydi: “Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olan kısımlarına egemenlik hakkı tanınmalı fakat Türk olmayan halkalara bağımsızlık verilmelidir”. Wilson bu maddelerle de yetinmemiş ve 11 Şubat gününden başlayarak verdiği bir dizi deklarasyonla programını derinleştirmiştir.Wilson’un bizi yakından ilgilendiren bir başka yönü de İstanbul’da 4 Aralık 1918’de kurulan “Wilson Prensipleri Cemiyeti” dir. Pek çok “Osmanlı münevveri” nin (aydınının) kurduğu bu cemiyetin temel hedefi, Amerikan Mandası sağlamaktı! Öyle ki, Sultanahmet Mitingi sonrası Osmanlı münevverleri Wilson’a telgraf çekiyor ve “bugün bizi savunmanız gerekiyor” diyordu. Ne var ki, Milli Kurtuluş Savaşı ile mandacılık da, Wilson’un Sevr’e dayanak olan haritası da, etnik ayrımcı 12. maddesi de çöpe atılıyordu. Neden mi anımsattık tarihin bu siyah sayfasını?Davutoğlu'na Wilson Ödülü“ABD ile ilişkilerimizde altın bir işbirliği dönemi var” dedikten sonra Dışişleri Bakanlığı’na atanan Ahmet Davutoğlu, Wilson adına kurulu bulunan Woodrow Wilson Uluslararası Düşünce Merkezi’ nde ödül aldı! Hem de ““eksen kaydı” denilen şu günlerde!Davutoğlu’na ödülü “Kamu Hizmeti” dalında verildi! Wilson Merkezi Başkanı Hamilton ödül açıklamasında şu sözlerle övdü Davutoğlu’nu: “Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesinden bu yana, Türkiye’nin dış ilişkilerinin gelişimini hızlandırdı, uluslararası görüşmelerdeki konumunu yükseltti. Türkiye’nin dünyadaki ve bölgesindeki önemini arttırdı ve Türkiye’nin bölgesi ile ilişkilerini güçlendirmesini destekledi. Doğu ile batı geleneklerini kucaklamanın önemine dair keskin anlayışla birleşen başarıları, ona hatırı sayılır ün kazandırdı.”"Ortadoğu Birliği", "Büyük Ortadoğu Projesi"dir! Davutoğlu’nun başarısı (!) her şeyden önce Erdoğan’ın eşbaşkanlığını yaptığı BOP’un bölge faaliyetlerini kotarmasından geçti. BOP’un en önemli bölge faaliyeti de kuşkusuz kimilerinin “yeni-Osmanlıcılık” dedikleri ama aslında BOP’un ta kendisi olan “Ortadoğu Birliği” dir!Bildiğiniz gibi Türkiye-Suriye-Ürdün-Lübnan dörtlüsü geçtiğimiz günlerde, Davutoğlu’nun ismini "Ortadoğu Birliği" koyduğu, “serbest ticaret bölgesi” kurdu. Birliğin diğer üyesi ise Kuzey Irak’ tır!Davutoğlu "Ortadoğu Birliği"nin ilanından hemen önce Barzani ile “tam ekonomik entegrasyon” anlaşması yaptı. Hedef, siyasi entegrasyon! Böylece BOP’un temel hedefi olan “Türkiye himayesinde Kürdistan” planı gerçekleşmiş olacak!Davutoğlu, Ortadoğu Birliği’nin önşartı olarak şu sacayağının kotarılmasını sağladı öncelikle: “İsrail’le 'kontrollü' gerilim”, “Araplarla zoraki dostluk” ve “İran’a manevra daraltma”. Bu sacayak Obama’nın Erdoğan’a 13 Nisan 2010 zirvesinde çizdiği hedefle uyumluydu: “Türkiye’nin Ortadoğu’da önemli bir oyuncu olmasını ve bu konuda işbirliği yapmasını istiyoruz”.Bu sacayak, Davutoğlu’nun altını çizdiği “Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak” söylemiyle tam uyumluydu.Erdoğan ve Davut'lu ikilisi bu hedef doğrultusunda bir yandan Arap dostluğu kazanabilmek için İsrail’le gerilimi tırmandırdı, bir yandan bölge liderliğine soyunabilmek için İran’dan rol çaldı, bir yandan da İran’la dirsek teması içinde Tahran’a diplomatik kontrol uyguladı ve manevra alanını daralttı. Banu Avar:Wilson’ın 100 yıl önceki planı neydi? Petrol coğrafyasına bir Kürt ve bir Ermeni Devleti oturtmak…O zaman ince ince hesapladıkları, Türkiye’yi bölme ve yutma hayalleri gerçekleşmedi. Kuyruklarını ardlarına kıstırıp bir daha gelmek üzere gittiler…Türkler inanılmaz şartlarda yaptıkları savaştan galip çıktılar. Yedi Düvel buna ağızları köpürerek ‘Türk Mucizesi’ dediler..Ardından yepyeni bir ülke kuruldu. Türkler ulusal kaynaklarına sahip çıkıyorlardı. Ardı ardına fabrikalar açtılar. Uçaklar , Arabalar yaptılar. Madenlerini işlemeye başladılar, Petrol aradılar…Tarıma yol verdiler, yurttaşlar yarattılar.Ama içerde işi bozulanlar vardı. Onlar kullanıma hazırdı.. … Kürt Sait isyanı Lozan’da Musul meselesi masadayken, Dersim İsyani, Hatay için direnilirken tezgahlandı. Batıya hayran ayran budalaları! 1930’ lardan itibaren koyun postlarına bürünmüş ‘uzmanlar’ genç cumhuriyeti ziyaret etmeye başladı.. Her şey yeniden kurulurken maskeli sırtlanlar Ankara’da boygösterdi .. Tanzimat kafalı Batıya ayran budalası gibi hayran ‘münevverler’, yabancı emeller için uygun arazi şartları sağladı. 1938’de milletin önderi öldü ve geride kalanlar hemen Batı’ya koştu! İngiliz ve Fransızlarla üçlü anlaşma imzalandığında , Gazi Paşa’nın ölümünün üzerinden 5 ay geçmemişti. Gazi paşa’yı ‘anlamayıp sadece inananlar’ asıllarına rücu ettiler. 2. Paylaşım Savaşına kadar ecnebi uzmanlar’ yurdun tüm açık yaralarına dair raporlarını hazırladılar...2. Dünya savaşı ile bir süre ara verdiler.. Yalta’da yeni bir düzen kuruldu artık Avrupa’nın mührünü Amerika alacaktıSavaşın sonunda ‘yeni dünya’ sırtlanları İsmet İnönü’yü bir sömürge anlaşmasına daha razı ettiler. Marshall yardımı çerçevesinde imzalanan anlaşma, Kurtuluş’dan 24 yıl sonra Türkiye’yi esir etti.Önce Dünya Bankası ve İMF denetimine girdik. Sonra NATO’ya alındık Bedelini Korede kanla ödeyecektik. Üstüne üstlük ‘Canım Amerika!’ diye şarkılar söyledik!Hollywood filmleri seyrettik, Dean Martin, Frank Sinatra dinledik..1956’da küresel elitin önde gelen ismi, Rockefeller, ABD başkanı Eisenhower’a: ‘Türkler oltada balık! Yeme ihtiyaçları yok!’ diyordu.. Sonra Ortadoğu’daki yüksek idealleri için, işlerine gelen hükümetleri iktidarda tutmak işlerine gelmeyenleri devirmek amacıyla yardım fonlarının kullanılacağı’ karara bağlanıyordu..1966’da NATO haberalma tesislerine kapıyı açtık. Tüm istihbaratımızı ABD’ye devrettik.1971’de ‘Büyük Türkiye’ hayallerimizin bedelini birbirimizi kırdırarak ödettiler Ardından bir darbeyle işi bitirdiler!Uslanmayıp 1974’de Kıbrıs barış harekatını yapınca ASALA terörünü başımıza bela ettiler! Ama biz yılmadık, müttefikimize daha sıkı sarıldık..1980’de Sovyetlerle sanayi işbirliği, hızlı sanayi atılımları sürerken bir CIA darbesiyle daha sarsıldık..1984’de Türkiye ağır sanayi hamlelerine Güneydoğu Anadolu Projesini ekledik. PKK ile ödüllendirildik!Sevr Hortladı! 100 yıllık Kürt devleti hayali paketlenip Türkiye’nin önüne kondu. Ve SEVR HORTLADI, kabusumuz oldu.Fulbright burslarıyla yetiştirdikleri liderleri getirip ülkemizin başına koydular…1991’de başa geçirdikleri Turgut Özal’a kukla bir Kürt devleti için ilk adımları attırdılar.Çekiç Güç kontrolünde bir Kürdistan devletinin tohumunu attılar..Irak’ın kuzeyi güvenli bölge ilan edildi ve PKK Çekiç Güç kontrolünde pamuklar içinde yetiştirildi!Derken Özal, ‘Bir Türk-Kürt Federasyonu’ndan’ bahsediverdi!Bu arada on binlerce vatan evladı yitirildi….1995’de Avrupa Birliği ‘Kürt Sorununu askeri tedbirlerle ortadan kaldıramazsınız!’ diyordu. İçerdeki besleme koro onaylıyordu. Bu ülkenin has vatandaşları Azınlık konumuna oturtuldu…Aynı anda Türkiye’nin Gümrük Birliği ile eli kolu bağlandı! Yani tüm gelirlerine el kondu, üretimi durduruldu, terörle mücadelede deli gömleğine sokuldu.1999’da Apo Türkiye’ye verildi. Artık İmralı’dan terörü yönetecekti!Vatan evladı ölmeye devam etti!2002'de Türkiye’ye bir sessiz darbe yapılacak, oyunun son perdesi sahnelenecekti.. Küresel elit, Sevr hükümleri karşılığında AKP’ye iktidar koltuğunu verdi!2004’de Avrupa Birliği Uyum Yasaları önümüze geldi… Bu yasalarla ellerimiz arkadan bağlanıyor, teröriste ise ‘VUR!’ deniyordu.Vurmaları için gerekli tüm silahlar, Irak ve Güneydoğuya NATO uçaklarıyla aktı…Ordunun sınır ötesi harekatı sınırlandırıldı. İstihbaratımız ABD ve İsrail istihbaratının içinde eridi ve kayıplarımız, 10 yıl içinde 50 kat arttı.Eşzamanlı olarak Bölgesel Kalkınma ajansları, ikiz yasalar ve yerel ‘iktidar’ girişimleri teröre zemin hazırladı.Medya vasıtasıyla zehir enjeksiyonu had safhadaydı. Basın tümüyle işgal altında ve köşe başlarını tutanlar. ‘Sahiplerinin sesi’ olmaya can atmaktaydı!Üniversiteler şirketleşmeyi tamamlıyorlardı. İşbirliği yapan akademisyenler rüyalarında göremeyeceği imkanlarla donatıldı.2007’de Amerikan istihbaratçılarından oluşan bir ekip Ankara’ya yuvalandı.Gözleri gören, kulakları duyan, burnu koku alan helal süt emmiş vatan evlatları kralın çıplak olduğunu yazıp çizdiler. Ortalığa korku salındı. Konuşmaya başlayanlar dinlendi, terörle mücadelede üstün hizmeti olanlar Silivri’ye davet edildi..(!)Artık ‘YETER’ diyenler… Şimdi geldiğimiz noktada her şey apaçık ortada! Düşman belli..Hem de 100 yıldan beri, hiç değişmedi.Çokuluslu şirketlerin kontrolünde ABD ve Avrupa Birliğinin elitleri, ve onların denetimindeki mali ve siyasi kurumlar, İMF, Dünya bankası, NATO! Ve tabii içerde onların planlarını yürürlüğe koyan işbirlikçi hükümetler !. Artı Sivil Toplum diye altımızı oyan ajanlar ve onların maşalarının ucunda sallananlar…Hepsini toplasanız 10 bin kişiyi bulmazlar!Geride 72 milyon var. İşsiz ve yoksul bırakılmış, dini ve etnik olarak parçalanmış, şehit düşmüş, gazi olmuş, kan kusan, göz pınarları akan 72 milyon..Psikolojik savaşın her türlüsüyle karşılaşmış, çok hırpalanmış, örselenmiş ama sağduyusunu kaybetmemiş, sabrı defalarca denenmiş bir millet… Sessiz ama derinden, son anda ‘YETER’ diyen…İşte bu nedenle ZALİMler bu milletten korkuyor ve oyun üzerine oyun kuruyor.Bu millet artık Terörün Washington ve Brüksel’den fışkırdığını biliyor. Batıyla ittifak yapanların, eşbaşkan olanların bu kan kaybını durduramayacağını da!Eylül'deki referandum halkın bu bilincinin keskin bir göstergesi olacaktır.. Halk gücünün farkına vardığı zaman başka bir dönem başlayacaktır!Allah tüm şehitlerimize RAHMET eylesin!!! Onların kanı yerde kalmayacak!
Banu AVAR, 21 Haziran 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder