“TÜRKİYE’DE KONUT SORUNU VE KONUT
İHTİYACI” RAPORU
KONUT
nsanların beslenme, giyinme gibi temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacını güvenli
ve sagılıklı sekilde karsılayacak özellikleri tasıması gereken ve belli bir mekansal
büyüklükteki yapı olan konut, tekil kisiler veya aile için barınak olmanın yanında toplum için
sosyal, ekonomik ve fiziksel içerigi olan bir kavramdır aynı zamanda.
Konut kavramı, sadece konutların olusturdugu bir yıgını anlatmak için kullanıldıgında
yetersiz kalacaktır. Konut, sadece bir meta degil; karmasık bir süreçle meydana gelen ve
akabinde sosyal ve siyasal bileskelerin de etkili oldugu bir toplamdır.
Konut, tarihsel gelisimi içinde doga kosullarına, toplumun gelenek ve göreneklerine, siyasal
yapının özelliklerine, üretim iliskileri ve biçimine, nüfus yapısı ve özelliklerine, kentlesme
tipine ve birçok baska sebebe baglı olarak, dinamik bir iliskiler toplamı seklinde meydana
gelmistir.
KONUT SORUNU
Günümüzde konut, mevcut toplumsal sistemin en temel sorunlarından biridir. Konut sorunu,
merkezi yönetim, yerel yönetim, özel sektör ve konut sakinlerinin tümünü ilgilendiren ve
bütün bu aktörler için geçerli olan bir olgudur.
Konut sorununa iliskin çalısma alanında tanımlanması gereken en önemli kavram, “konut” un
kendisidir. Konut sorununun tartısılmasında, "konut"un ne olduguna iliskin tanımlar da fikir
verebilir.
Devlet statistikleri Enstitüsü'nün "Bina İnsaatı ile ilgili Degiskenlerin Tanımları" içinde
konut, "ev, apartman ve lojman olarak ikamete ayrılmıs yapılardır”; ev, “kaç katlı olursa
olsun, bir veya iki daireli ikamete ayrılmıs yapı”; apartman, “kaç katlı olursa olsun üç veya
daha fazla daireli ikamete ayrılmıs yapı” olarak tanımlanmaktadır. Daire, ise aynı bölümde
“etrafı kapalı, tavanı örtülmüs, bir aile, bir veya bir grup insanın diger fertlerden ayrı olarak
yasamasına yarayan, dogrudan dogruya sokaga, koridora veya genel yere açılan, kendisine ait
kapısı bulunan yer” seklinde ifade edilmistir.
Tüm bu tanımlar çerçevesinde bakıldıgında konunun tamamen "herhangi bir fiziksel yapı"
düzeyinde degerlendirildigi görülecektir. Bu yaklasım, konut sorununun tartısma ve çözüm
alanlarının ortadan kalkmasına neden olacaktır çünkü “dört tarafı kapalı ve bir kapısı olan
herhangi bir yapı” konut olarak sayılabilecek, böylelikle nitelik özelliklerinden bagımsız
olarak sadece nicelik ön plana çıkacaktır. Özellikle, az gelismis ve gelismemis, gelir
dagılımının adaletsiz oldugu, kalkınmada önceliklerini konut gibi sosyal sorunlara
kaydıramamıs ülkelerde temel toplumsal sorun olarak ortaya çıkan konut sorununun çözümü
de tek basına degerlendirilemez.
Konut Çok Yönlü Bir Birimdir
Konut, insanların kendisini yeniden üretebilecegi, saglık, güvenlik ve özel hayat kosullarının
saglandıgı bir yapının asgari düzeyde kaliteli malzeme ile dayanıklı olacak sekilde insa
edilmesi sonucu elde edilen mekandır.
Konut; birey, aile ya da bireylerden olusan hane halkının tek veya bir arada bulunacagı ve
dolayısıyla iliskiler kurabilecegi "sosyal"; yasamın bütünlügü açısından gerekli olan çesitli
islevlerin sürdürülmesine olanak veren "fiziksel"; birey ve/veya ailelerin toplumu olusturan
diger öznelerle temasının önemli bir ayagını olusturan ve toplumsal iliskilerin yeniden
üretildigi "toplumsal"; kentlesme politikalarının olusturulması ve uygulamasının önemli bir
parçası olan “yönetimsel"; sınıfsal bölünmüslügünün bir sonucu ve göstergelerinden biri olan
"siyasal"; üretim, tüketim ve yatırım aracı olması bakımından "ekonomik"; yasal
düzenlemelerin söz konusu oldugu ve konut sakinlerine yasal güvenlik saglaması bakımından
"hukuki" ve yapı insaat teknolojilerinin uygulama alanı olması bakımından "teknolojik" bir
birimdir.
Dolayısıyla da konut sorunun çözümü, ne sadece yerel yönetimlerin imar politikaları özelinde
ne de günlük ihtiyaçların giderilmesi gibi mikro politikalar ölçeginde çözülebilir. Konut
sorununun çözümüne dönük olarak, toplumsal yasamın tüm gereklerini ve genel "kamu
yararı" ilkesini dikkate alarak olusturulacak uzun erimli politikalar yasama geçirilmelidir.
KONUT İHTİYACI
Gelir dagılımının adaletsiz olması, konut sorununun daha da artmasına ve konut ihtiyacının
çogalmasına etki eden temel nedenlerden biridir. Gelir dagılımının giderek daha adaletsiz hale
gelmesinin temel nedeni ise, sosyal devletin tasfiyesi, özel mülkiyetin çogalması, kamu
mülkiyetinin dagıtılmasıdır.
Asgari düzeyde barınma ihtiyaçlarını karsılamak için gerekli konut sayısı ve kalitesi ile belli
bir zamanda mevcut konut sayısı ve kalitesi arasındaki fark olan konut ihtiyacı, kisilerin
demografik özelliklerinden ve mensup oldukları sınıftan bagımsız olarak herkes için
geçerlidir.
Konut ihtiyacı salt bir sayısal degeri degil çevresiyle birlikte saglıklı kosullar tasıması gereken
yapıları ifade eder.
Hane halkı sayısının mevcut konut sayısından fazla olması seklinde tanımlanabilecek konut
ihtiyacı, "açık" ve "gizli" sekillerde görülebilir. Açık konut ihtiyacı, salt bir matematik
oranından bahsederken gizli konut ihtiyacı, yapının niteliklerini de hesaba katar. Dolayısıyla,
asırı kalabalık, birden çok ailenin yasadıgı konutlar ile niteliksiz, , kalitesiz, güvenliksiz ve
dayanıksız konutlar gizli konut ihtiyacı içinde degerlendirilir. Bu çerçevede; konut sorununun
çözümü, gizli konut ihtiyacının hesaplanabilmesine dönük yapılacak genis çaplı arastırmaların
ısıgında ve uzun vadeli nüfus artısı, göç hareketleri, sanayilesme vs. tahminleri kapsayacak
sekilde degerlendirilmelidir.
Konut ihtiyacı; kisilerin ödeyebilme gücü ve tercihlerine bakılmaksızın, asgari seviyede
barınabilmelerini saglamak için gerekli konut sayısı ve niteliginin, belli bir anda bulunan
konut sayısı ve kalitesinden farkını belirtir. Konut talebi ise konut ihtiyacından farklıdır.
Konut ihtiyacının talebe dönüsmüs olması için kisilerin söz konusu konutun fiyatını ödeme
gücüne sahip olması ve bunu istemesi gerekmektedir. Konut talebinde, konutu kullanan aile
ve kisinin demografik özellikleri, tercihleri, maddi olanakları ve makro ekonomik faktörler
söz konusudur.
Konut ihtiyacı, nitelik ve nicelik itibariyle iki farklı baslıkla degerlendirilir. Konut ihtiyacının
niceliksel ölçümü; belli bir zamanda konut niteliklerinin, yasanabilir ve saglıklı olması için
gerekli fiziksel standartlara yükseltilmesi üzere insa edilmesi veya onarılması gereken
konutları kapsar. Konut ihtiyacının nitel ölçümü ise; konut niteliklerinin, konutun fiziksel
özelliklerinin yanı sıra sosyal ve çevre özelliklerinin de hesaba katılması sonucu ortaya çıkan
gösterge olarak degerlendirilebilir.
Konut Müstesarlıgı’nın hazırladıgı “Kentsel Dönüsüm Projeleri, Problemler ve Uygulama
Yöntemleri” konulu rapora göre, 2010 yılında 2 milyon 860 bin 343 adet konut ihtiyacının
olması beklenmektedir.
Konut-Yapı-Güven
Konut ihtiyacının bu boyutlarda tahmin edilmesine ragmen insaat sektörünün girdigi kriz,
küresel krizin de etkisiyle katlanmıs ve basta konut üretimi olmak üzere yapı insaatları
duraksamıstır. Belediyelerce verilen yapı ruhsatlarına iliskin veriler, konut ihtiyacının
giderilemeyecek oldugunu göstermektedir.
2008 yılının ilk altı ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, yapı ruhsatı verilen binaların
sayısında yüzde 13.6, yüzölçümünde yüzde 12.6, daire sayısında da yüzde 10.5 oranında
düsüs görülmektedir. 2008’in ilk altı ayında, insaatı tamamlanarak kullanım izni alan
yapıların sayısı, geçen yılın ilk altı ayına göre yüzde 7.4, daire sayısı da yüzde 0.1 düsmüstür.
Uygulanan neoliberal politikalarla birlikte yasanan krizin de etkisiyle konut üretiminde
görülen düsüs, konut ihtiyacının nüfus ve diger etkenlerle birlikte artması sonucu konut
açıgının da giderek artmasına neden olmaktadır. Yapı ruhsatı verilen binaların toplam
degerinde altı aylık dönemlere göre görülen yüzde 3.1 artıs ise, ihtiyacın karsılanmamasına
ragmen rantın artması ve bu alanın tamamen ticarilesme egiliminde oldugunu göstermektedir.
Buna baglı olarak, yurttasların “konut” konusundaki güvenleri de düsmektedir. TÜK’in
tüketici güven endeksine göre, 2008 yılının Eylül ayında, bir önceki aya göre, gelecek
dönemdeki konut satın alma ya da insa ettirme ihtimali yüzde 8.10 oranında düstü. Konut
tamiratına para harcama ihtimali yine bir önceki aya göre yüzde 11.05 oranında düsüs
gösterdi.
TÜK verilerine göre Türkiye'de 15 milyon civarında konut stoku bulunmaktadır. Yılda
ortalama 500 bin konuta ihtiyaç oldugu tahmin edilmektedir. Hali hazırda bulunan 15 milyon
stokun yüzde 55'inin ruhsatsız ve kaçak oldugu, yüzde 60'ının 20 yas üzeri konutlardan
olustugu, yüzde 40'ının depreme karsı güçlendirilmesi gerektigi belirtilmektedir. Yapı
ruhsatları için yapılan basvurular ve verilen izinler göz önüne alındıgında konut açıgının her
yıl büyüyerek arttıgı gerçegi ortaya çıkmaktadır.
Yapı ruhsatına göre, ikamet amaçlı konut sayılarının son üç yıl içinde aynı dönemde
gösterdigi degisim de, konut üretimindeki düsüsü göstermektedir. Buna göre, konut üretimi
yılın ilk altı ayını kapsayan dönemlerde, 2006-2008 döneminde yüzde 12.4 oranında
azalmıstır. Bununla birlikte, konutların degeri yüzde 23’ün üzerinde artmıstır.
KONUT SORUNUNUN NEDENLERİ
Hızlı ve plansız kentlesme:
Konut sorununun temel nedenlerinden biri, hızlı ve plansız kentlesmedir. Sanayilesmenin
merkez kentlerde yıgılması, yoksulluk ve siddet gibi nedenlerin üst üste gelmesiyle göç
edenlerin sayısı da geometrik olarak çogaltmaktadır. Göç, ilk olarak konut sorununu
çogaltmakta; kentlerin imar planlarının uzun vadeli yapılmamıs olması ve kamu arazilerinin
ranta dönüstürülmesi gibi nedenler bu sorunun çözümünü de zorlastırmakta, içinden çıkılamaz
bir hale dönüstürmektedir.
Göçle gelen ve kente tutunma çabası içinde olan nüfus için ilk ve belki de son durak
gecekondulardır. Yoksullugun artmasıyla birlikte, görece kolay erisim ve düsük maliyet,
gecekondulasmanın da artarak sürmesine neden olmaktadır.
Toprak ve kent rantı:
Kent topraklarının özel mülkiyete konu olması, kıt bir mal olması, yerel yönetimlerce
sahiplenilmemesi ve toprakların yatırım aracı olarak bos tutulması, planlı yerlesmenin önünü
tıkayan nedenlerdendir. Yerel ve merkezi yönetimler, kentsel toprak talanına göz yummakta
ve deger artısları yoluyla elde edilen haksız kazançlara engel olmayarak adeta yagma
mekanizmasının önünü açmaktadırlar. Topraklar, lüks villalar ve belediyelerin imar
yolsuzluklarıyla da rant aracı haline getirilmekte; düzenlemeler bu rantın yaratılması ve
paylasılması güdüsüyle yapılmaktadır. Oysa ki, "toprak" yalnız basına bir deger ifade
etmedigi ve degerini üzerindeki "emek" ile sagladıgı için kullanım iradesinin düzenlenmesi
asamasında da topragın üzerinde hali hazırda bulunan birikmis emek ile gelecekte
kullanılması ve birikmesi olası emek dikkate alınmalıdır.
Yoksulluk:
Hakim ekonomik mekanizmanın bir sonucu olarak giderek büyüyen yoksulluk, “sıcak
politika” sorunu olmanın ötesine çoktan geçmis ve bir “sistem sorunu” haline gelmistir.
Yoksullugun kendisini açıga en fazla verdigi göstergelerin basında da yerlesim alanları ve
buna baglı göstergeler yer almaktadır. Yoksulluk, bölgesel ve ulusal göçlerin temel nedenini
olusturmakta, yasam alanlarına dair ihtiyaç ve taleplerin çıtasını düsürmekte, maliyeti
düsürmeye dönük kalitesiz ve niteliksiz malzeme kullanımını artırmakta ve asırı kalabalık
konutlarda oturulmasına neden olmaktadır. Yoksullugun dogurdugu bu ve benzeri diger
sorunlar, konut ihtiyacını ve konut sorununu büyütmektedir. Bu ve sair sorunlara
“yoksullukla” degil “yoksullarla” mücadele ile çözüm aranmakta, yoksulluk/zenginlik
iliskisi kurulmamaktadır. Yoksuların konut ihtiyacı ve talebini karsılamak bir tarafa barınma
hakları “kentsel dönüsüm” adı altında ellerinden alınarak yasam alanları rant alanlarına
dönüstürülmektedir. Sistemin anlayısı çizgisinde, yoksullukla mücadelenin her çehresinde
oldugu gibi konut ve barınma konusunda da soruna “suç ve ceza” açısından bakılarak
çözülmeye çalısılmakta, sorun sadece “adli vaka” anlayısıyla degerlendirilmektedir. Bu
zihniyet, konut sorununun da giderek büyümesine ve kuyunun körlesmesine neden
olmaktadır.
Yoksullugun giderek artıyor olmasının yanında konut ve kira fiyatlarının da sürekli artması,
konut sorunun da büyümesine neden olan etkenlerden biridir. Ücretlerdeki düsüslerle birlikte
tüketim maddelerinin fiyatlarındaki yükselme yoksullugu çogaltmakta, konut ve kira
maliyetlerinin de artmasıyla birlikte hem yoksullar için yasam daralmakta hem de konut
ihtiyacı ve açıgı büyümektedir.
TÜK’in Hanehalkı tüketim harcama sonuçlarına göre de aile bütçesinden en fazla payı konut
ve kira harcamaları almaktadır. Konut ve kira harcamalarının 2007’de 2006’ya göre daha da
arttıgı görülmektedir. Konut ve kira harcamalarının aylık ortalaması 2007’de 375 YTL ile
hane bütçesinden yüzde 28.4’lük bir pay almaktadır. Bir önceki yıla göre yüzde 1.2 oranında
artan konut ve kira harcamalarının 2008’de daha da artması beklenmektedir.
İmar afları:
Türkiye’de, geleneksel bir devlet politikası haline gelen imar afları da plansız ve kötü konut
üretimini adeta tesvik ederek sorunun giriftlesmesinin nedenlerinden biri haline gelmistir.
Türkiye'de 1948 yılından baslayarak günümüze kadar birçok imar affı çıkartılmıstır. mar
afları yaygın kanının aksine sadece gecekondu bölgelerine dönük degil, kaçak sanayi
yapılarının ve imarsız bölgelerde plansız sekilde yapılan turistik amaçlı tesislerin
yasallasması, kayıt altına alınması, vergilendirilebilmesi vb. gibi amaçlarla da gündeme
getirilmistir. Aflar, genel ve ülke çapında geçerli oldugu gibi bölgesel ve hedefe yönelik de
hazırlanabilmektedir.
Bu tür uygulamalar, kentlesme politikalarındaki istikrarsızlık gibi etkenlerle de birlesmekte ve
sorunun kistlesmesine neden olmaktadır.
Sistemin dönemsel siyasal kaygıları nedeniyle gündeme gelen aflarla birlikte yoksul ve
konuta ulasamayan kesimlerin toplumsal tepkileri bertaraf edilmis, bu aflar özellikle 1980
sonrasında hayata geçirilen neoliberal politikaların kent ayagındaki temel yürütücüsü olarak
kullanılmıstır. Aflar, gecekondu bölgelerinin yeniden düzenlenmesi ve bölgede yasayan
halkın yasam standartlarının yükseltilmesine degil, sorunların kalıcı hale gelmesine neden
olmustur.
Özellikle 1980 sonrası uygulanan aflar, makro neolibaral politikalara uygun olarak, kentsel
rant elde edilmesine yasal zemin hazırlamaya dönük olmus, geçmis dönemlerden farklı olarak
bölge sakinlerinin tasfiyesi ve yaratılan rantın üst sınıflara aktarılması hedefine hizmet
etmistir.
Ayrıca kıyı ve orman bölgelerinin imara açılması ile özel sektöre devredilmesini de kapsayan
yasal düzenlemelerle, ülkede yasayan tüm vatandasların ortak malı olan ve meta olarak
degerlendirilmesi mümkün olmayan doga da talan edilmektedir. Uluslararası maden
tekellerine ve “dogayla bas basa villalar” için sermaye sınıfına peskes çekilerek yok edilen
dogal varlıkların talanı, bu tür düzenlemelerle yasallastırılmaktadır.
Saglıklı bir kentlesme ve konut sorununun asılması için imar afları, uzun vadeli ve kamu
yararı merkezinde hukuki zemine tasınmalı ve hayata geçirilmelidir.
Ekonomik olmayan konut yatırımları:
Ekonomik olmayan konut yatırımları, saglıklı planlama eksikligi, spekülatif amaçlı hareketler
ve rant amaçlı düzenlemeler nedeniyle basta kamunun kaynakları olmak üzere diger tüm
kaynakların yararlı kullanılmasını engellemektedir.
Orta ve alt sınıf için nitelikli konut üretimi politikaları yerine, büyük ölçekli, lüks ya da ikinci
konut yapımı tercih edilmekte ve konut yapımı serbest piyasa kosullarına terk edilmektedir.
Konut sorununu gerçekten yasayan toplumsal kesimler, planlama adımından baslayarak tüm
sürecin dısarıda tutulmaktadır.
Toplumsal ve sosyal konut projelerini hayata geçirmekle görevli Toplu Konut İdaresi (TOKİ)
de dahil olmak üzere konut üretimi, üst-orta ve yüksek gelir gruplarına göre
düzenlenmektedir.
Özellikle TOKİ’nin son dönemde yeniden canlandırılması ile hayata geçirilen konutlar, altorta
gelir grubuna dönük görünse de bu durum sadece sayısal verilerde kalmaktadır. Çünkü
TOK’nin alt-orta gelir grubuna yönelik konutlarının çok büyük bir bölümünde kalitesizlik,
niteliksizlik ve kullanılamazlık gibi önemli yapısal eksiklikler görülmektedir. Sayısal olarak
alt-orta gelir grubu için daha çok konut üreten TOKİ, bu konutlarda oturma ve yasama
ilkelerini gözetmeden, niteliksiz ve “maliyetten kısarak” yapılmıs konutlar insa etmektedir.
Kurumun, sayısal verilere dayanarak “sosyal konut” ürettigi iddia edilmekte fakat gerçekte,
bu konutların nitelikleri çok düsük düzeyde olmaktadır.
Yoksullara yönelik konut üretimi ve sunumu, konut sakinlerini dikkate almadan, minimum
kaynakla maksimum konut üretimi hedeflenerek yapılmaktadır. Sonuç olarak kalitesiz
malzemeyle üretilmis niteliksiz yapılar ortaya çıkmakta, bakım/onarım masrafları artmakta ve
konut açıgının giderilmesi bir tarafa gizli konut ihtiyacı yükselmektedir.
Kapitalist üretim ve bölüsüm sistematigi içinde herhangi bir meta olarak görülen konut, kar
arzularının nesnesi olarak deger görmektedir.
Daha çok kent yoksullarının sorunu olan konut sorunu, bireysel bir barınma sorunu olarak
algılanmakta, çözümleri de kamusal-yasal düzenlemelerin ve toplumsal hayatın bir parçası
olarak degil, bireysel çözüm önerileriyle gündeme getirilmektedir.
Serbest piyasa ve özel mülkiyet rejiminin yasandıgı ekonomik ve siyasal alanın “konut”
olgusuna; imar planlarından daire insaatına kadar tüm süreçlerinde toplumsal olarak
yaratılmıs olmasına ragmen bireysel bir rant aracı olarak bakması da kaynakların yararlı
kullanımının önüne geçmektedir.
Bos ya da asırı derecede kalabalık konutlar:
Varsıllık göstergesi olarak degerlendirilebilecek ikinci, mevsimlik veya yatırım aracı olarak
görülen konutlar ile çogu yoksulluk sonucu ortaya çıkan asırı derecede kalabalık konutlar,
konut sorununu artıran bir baska nedendir. Burada da yasamın diger alanlarında oldugu gibi
temel insani ihtiyaçlar ile lüks tüketim ve rant çeliskisi ortaya çıkmaktadır.
YASANABİLİR VE NİTELİKLİ KONUT
Konut, kisilerin güvenli ve saglıklı yasama kosullarını saglayacak nitelik ve nicelikte
olmalıdır. Ülkemizde, konut üretimini alanında baglayıcı ve uygulama zorunlulugu olan
standartlar, imar planları ve yapı yönetmelikleri dısında bulunmamaktadır. Buradaki
standartlar ise "yasanabilir konut standartları" olusturulabilmesi için yetersizdir.
Yasanabilir konut standartları, saglıklı bir çevre ve saglıklı bir fiziksel mekanın özellikleridir.
Bu özellikler, ilgili birimlerin isbirligiyle olusturulması gereken bazı asgari nitelik ve nicelik
sartlarıdır.
Nitelikli bir konut, ev islerine ayrılan zamanı en aza indirmeye uygun olmalı ve böylece,
çalıs(a)mayan kadınlar basta olmak üzere tüm bireylere kamusal alanı daha çok kullanma,
sanatsal, siyasal ve kültürel faaliyetler için daha fazla vakit ayırabilme olanakları saglamalıdır.
Toplumsal iliskiler ve baskın geleneksel, cinsiyete dayalı is bölümü; kadını, konutun
bulundugu özel alana, erkegi ise konut dısındaki kamusal alana yerlestirerek, her iki cinsin
sorumluluklarını belirlemektedir. Konutun içinde yeniden ve yeniden üretilen toplumsal
cinsiyet esitsizliklerinin giderilmesine dönük bütüncül politikalar için, ev içi zamanın
kullanılması ve mekanın bölümlendirilmesi konularına dair de fikir üretilmelidir.
Temel insan haklarından biri olarak kabul edilen konut hakkı, aynı zamanda erisilebilir,
engelsiz ve elde edilebilir konutu ifade etmelidir.
Bütün bunların gösterdigi üzere konut sorunu, salt bir matematik hesabı degil bütün sosyopsikolojik,
kültürel, toplumsal ve ekonomik unsurların bir arada degerlendirilmesiyle
çözülebilir.
Yasanabilir konut standartları; çevre düzenlemesi, altyapı özellikleri, yasam ve kullanım
alanlarının büyüklügü gibi baslıkların, bölge, nüfus, kentlesme, iklim ve aile yapısı gibi
etmenler çerçevesinde en uygun biçimde hayata geçirilmesini ifade eder. Böyle bir standardın
olusturulması, ilk asamada baglayıcılıgı bulunmayan fakat tesvik edilerek yaygınlastırabilecek
bazı pilot uygulamalarla ve fiilen yasanan sıkıntıların giderilmesine dönük iyilestirmelerle
sürekli olarak gelistirilebilir.
“Yasanabilir konut standartları” gelistirilebilir olmakla birlikte temel olarak su baslıklar
altında sıralanabilir:
Yapı özellikleri:
• Kullanım kolaylıgı ve ergonomisi
• Depreme, yangına ve dogal afetlere dayanıklılık
• Güvenlik
• Yeterli fiziki büyüklük,
• Gürültü, ses, hava ve su yalıtımı
• Sıcaklık ve kuruluk özellikleri
• Engellilerin kullanımına uygunluk
• Kaliteli ve saglıklı malzeme
Yapı dısı kullanım özellikleri:
• Temiz, içilebilir ve kesintisiz su
• Temiz hava ve yeterli havalandırma yapısı
• Çöp ve atık tahliyesi için uygunluk
Çevre özellikleri:
• Temiz çevre
• Planlı ve imarlı yapılasma
• Sosyal hayatın gelistirilmesine uygun yasam alanları
• Kent ve ülke yönetimine dogrudan katılımı saglamaya yardımcı mahaller.
Ayrıca konut, tüm gereksinimler için yeterli kosulları barındırmalıdır. Bu özellikte bir konut,
çalısma, dinlenme, aile fertleri ve konuklarla birlikte olma olanakları sunmalıdır. Yukarıda
sayılan temel niteliklerin hangi fiziksel boyutlara denk geldigi ise; merkezi ve yerel yönetim
temsilcilerinin yanı sıra Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birligi, Türk Tabipler Birligi gibi
konunun uzmanı meslek örgütü ve sivil toplum kuruluslarının da söz, yetki, karar
mekanizmalarına dogrudan katılabildigi ve yaptırım gücü bulunan koordinasyon kurulları ile
belirlenmeli ve belli bir plan dahilinde hayata geçirilmelidir.
KONUT VE ÇEVRESI
Konut ve yasam çevresi kosulları, yasanabilir bir yerlesmenin ve yasam kalitesinin baslıca
göstergeleri arasındadır.
Fiziksel düzenlemeler açısından yasam çevrelerindeki fiziksel engellerin kaldırılması; tüm
insanların yasama katılması ve yasantı üretebilmesi konusunda ilk asamada saglanması
gerekli kosullardan biridir.
Kaliteli konut ve konut çevresinin olusturulabilmesi sadece yapı teknolojilerine ve kalitesine
baglı degildir. Yapı süreçlerinin yeniden örgütlenmesiyle birlikte hem yerel ve merkezi
yönetimin yeniden örgütlenmesi hem de piyasa/rant mekanizmasının dagıtılarak yerine
insanın/kamunun yerlestirildigi bir örgütlenmenin saglanması gerçeklestirilmelidir.
Konut dısı alanlar da sadece fiziksel biçimlenmeler degil, insanların sosyallesmelerini ve
kültürel gelisimlerini belirleyen temel etmenlerden biridir. Konut çevreleri, biyolojik ve
psikolojik ihtiyaçların da karsılandıgı alanlar olmaları bakımından konut yapısından bagımsız
düsünülemez.
Konut çevreleri ayrıca, itfaiye, ambulans ve diger servis araçlarının sorunsuz dolasımına izin
verecek sekilde tasarlanmalıdır.
Birlesmis Milletler nsan Yerlesmeleri İkinci Konferansı'nda konut tanımlanmasına
"yasanabilirlilik kriterleri" çerçevesinde "çevresel faktörlerin" de katılması gerektigi
vurgulanmıstır. Konut sorunu açıklanırken, sayısal degerlerin ötesinde bütçeye uygunluk,
güvenlik, saglamlık, altyapı nitelikleri, kamu hizmetleri, is alanlarına ulasılabilirlilik ve konut
kalitesi gibi özelliklerin dahil edilmesi gerektigi belirtilmis, böylece “konut” sadece barınak
olarak degil yasanabilir birimler olarak tanımlanmaya baslamıstır.
Konut çevresinin düzenlemesinde dikkat edilecek konuların basında, yapıların dogal çevreye
en az zarar verecek sekilde insa edilmesi ve çevrenin ekolojik dengesinin gözetilmesi
gelmektedir.
Bu çerçevede, binaların yapımında düsük ve alternatif enerji düzenekleri, elektronik sistem
gelistirilmesi, aydınlatma mekanizmaları, peyzaj ve sehir planları gibi etkenler özellikle
dikkate alınmalıdır.
Konut sorununun çözümlerinin gelistirilebilmesi ve tüm toplum nezdinde barınma hakkının
saglanabilmesi için;
• Kentte olusan rantın kamu yararına kullanılması,
• Altyapı finansmanının gelistirilmesi ve altyapının iyilestirilmesi,
• Kaçak ve niteliksiz yapılasmanın önüne geçilmesi,
• Konut insası için gerekli arsanın kullanıma açılması,
• Bilisim teknolojilerinden de yararlanılarak istatistiki verilerin toplanması ve bir veri
tabanı olusturulması,
• Bütün kent arazilerinin büyük ölçekli haritalarının çıkarılması,
• Bölgenin iklim, doga, nüfus, yasam biçimi vb özellikleri dikkate alınarak "yasanabilir
konut standartları” gelistirilmesi,
• Yapım süreçlerinin tümünün, kamu görevlileri ve meslek odalarınca denetlenebilmesi
gerekmektedir.
Özetle; toplumsal bir sorun olan konut sorunu yine toplumsal ve bütünlüklü politikalar
ekseninde tartısılmalı ve bu baglamda çözüme kavusturulmalıdır. Bu çerçevede, kent
planlamalarında öncelikli olarak halkın barınma hakkı ve ihtiyaçları üzerinden yeni
düzenlemeler yapılmalı, halkın talep ve istekleri de en kapsayıcı yasal metinler dahil olmak
üzere hukuki altyapıya dahil edilmelidir. Kentin planlaması, var olan ve olabilecek sorunların
çözümüne imkan verecek sekilde yeniden ele alınmalı ve bu konuda TMMOB ve İMO’nun
birikimlerinden faydalanılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder