Milet Okulu
Milet Okulu, felsefe tarihinde hem felsefenin başlangıç evresini oluşturur, hem de doğa felsefesi olarak adlandırılan felsefi eğilimin öncüsüdür.
M.Ö. 600'lerde ortaya çıkmış ilk sistemli düşünme ve varoluşu temellendirme çabalarını ortaya koymuştur. Daha sonra Sokrates, Platon, Aristoteles gibi sistematik felsefenin kurucuları olan filozoflar bu okulun açtığı düşünce gelişimini değerlendirecektir.
Bu okulun ilk ve felsefenin öncü ismi Thales'tir. Bir anlamda Aristotales'ten itibaren felsefe tarihi Thales'ten itibaren başlatılarak yazılır -özellikle Batı felsefesi tarihi. Thales mitolojiyle karışık bir şekilde her şeyin temelinde bulunan ilk nedeni, başı ve kaynağı (arkhe) olan şeyi bulmaya yönelir ve buna karşılık ilk neden olarak suyu gösterir. Bir doğa filozofu olarak maddesel bir açıklama getirir. Thales'in önemi asıl olarak cevabı değil sorduğu sorulardır ve bunlarla birlikte görüşlerini deneylere ve düşünsel işlemlere dayandırma çabasıdır.
Onun ardından Anaksimandros gelir. Thales'in öğrencisi olmuş ve felsefi bir yönde doğa felsefesini gelişimini etkilemiştir. Arkhe sorunu onun için de belirleyici olmuştur. Onun bu konuda bulduğu cevap, ana ve ilk maddenin sonsuz olması gerektiği yönündedir, ki kavramın felsefeye girişi önemlidir, üstelik Anaximandros sonsuzu ilk olarak maddesel bir temelde açıklamaya yönelir.
İlk doğa felsefesinin ve dahası felsefenin bu ilk oluşum halinin güçlü okulu olarak kabul edilen Milet Okulu'nun sonuncu ismi Anaximenes'tir. Anaximandros'un öğrencisi olarak yetişmiş ilkçağ felsefesinin son dönemlerine kadar bilinen bir felsefeci olarak yer almıştır. O da diğerleri gibi arkhe sorunu üzerinde durur ve doğa ve maddi temelde açıklar. Anaksimenes diğer iki filozofta beliren düşünceleri birleştiri gibi görünür; anamaddenin hem birlikli bir şey hem de sonsuz bir şey olması gerektiğini belirtir, arkhenin hava olduğunu belirtir.
Milet okulu, temsilcileri doğa filozofları olduğu ve sorularına madde temelli yanıtlar aradıklarından dolayı, başka bir açıdan da materyalist felsefenin ilk öncüsü sayılır.
Pisagorculuk
Pisagorcu mistisizm
Pisagorculuk sayıların nesnelerin gerçek doğasını oluşturudğuna ve ruh göçüne inanırlar. Arınma ayinleri uygular ve ruhlarının tanrılar arasında yüksek bir dereceye erişmesi için geliştirilmiş çeşitli yaşam kurallarını takip ederler.
Pisagorcuların et yemekten kaçındıkları Antik dünyada iyi bilinmekteydi. 1842 yılına kadar "vejeteryan" tabiri yerine Pisagorcu tabiri kullanılmaktaydı.
Pisagorcuların kullandığı önemli bir dini simge, Empedokles'in maddeyi bir araya getiren unsurlarla ilgili teorisiyle ilişkili olduğuna inanılan beş köşeli yıldız (pentagram) sembolüydü.
Efes Okulu
Efes Okulu, M.Ö. 500 yıllarında zengin bir kıyı kenti olan Efes'te kurulmuş Milet Okulu'ndan sonraki felsefe okuludur. Bu okulun başlıca ismi Heraklit'dir. Heraklit de Milet oKulu filozofları gibi arkhe sorunuyla ilgilenmiş ve onlar gibi madda temelli açıklamalara yönelmiştir. Maddenin varoluşu ve yokoluşu konularında onlarla paralel düşüncelere sahiptir, ancak Heraklit için arkhe ateş'tir. Evren ateşten meydana gelmiştir ve tekrar ateşe dönüşecektir, ona göre bu varoluş ve yokoluş periyodik bir süreçtir. Herhaklit bir başka konuda ise değişimin ve hareketin sürekli olduğu, hiç bir şeyin sabit kalamayacağı düşüncesidir. Her şey ateş gibi sürekli bir değişim halindedir. Değişimi sağlayan ise her şeyin karşıtıyla birlikte varolmasıdır. Böylece Efes Okulu ile birlikte felsefeye değişim ve çatışma kavramları da girmiş olmaktadır, ki diyalektiği sürekli bir değişim ve çelişki olarak anlayanlar için Heraklit bir anlamda diyalektiğin babası sayılmaktadır.
Çoğulculuk Okulu
Empedokles
Çoğulculuk Okulu, Empedokles gibi doğa filozoflarının öncülerinden olan ve diğer doğa filozoflarından ya da birci görüşlerden arkhe'nin birden fazla olduğunu söylemesiyle ayrılan filozoflardan meydana gelir. Diğer bir temsilcisi de Anaxagoras'tır.
Empedokles hem ana ilkenin birden fazla olduğunu ileri sürmüş, hem de etkin neden diye bir düşünce geliştirmiştir. Elea Okulu'nun düşüncelerinden oluşu reddetme yaklaşımını almıştır, öte yandan İyonya felsefecilerinden hareket düşüncesini almıştır. Ona göre değişmeyen öncesiz ve sonrasız bir madde evrenin temelidir. Bu maddenin ayrışma ve birleşimlerinden geri kalan varlıklar meydana gelmektedir. Anaxsagoras kimi farklılıklarla birlikte, Empedokles'in çoğulcu yaklaşımını tutarlı bir şekilde sürdürmüştür. Her şey bireşimlerden ve ayrışmalardan meydana gelir; hiçbir şey ne sonradan meydana gelir ne de yok olur. Anaxagoras ayrıca Empedokles'in sevgi-nefret ikilemini tek bir ilkeye indirger, yani nous'a ve çoğulcu yapıyı buna bağlar. Ona göre etkin neden nous'tur. Bu akıl nesnelerle karışmaz; aksine onları düzenleyen, bireşme ve ayrışmalarını sağlayan bir güç olarak vardır. Nesneleri harekete geçiren güçtür nous.
Çoğulculuk okulu böylece hem oluşu bir süreklilik eksenine oturturlar hem de etkin neden düşüncesiyle birlikte çoğul bir yapıyı savunurlar. Heraklitos'un oluş düşüncesiyle Parmanides'in süreklilik düşüncesini birleştirmeye yönelik bir felsefe geliştirmeye çalıştıkları görülür.Onlarda daha sonra atomculuğu etkileyecek olan düşünceler belirginleşir. Doğa felsefesinin ve ilk materyalist düşüncelerin şekillenmesinde önemli bir rol oynamışlardır.
Sofistler
Sofistler, M.Ö. 5. yüzyılda para karşılığında felsefe öğreten gezgin felsefecilerdir. Özellikle Atina’da çağın önde gelen bilgeleri var olan değerleri (kritias) eleştirmişlerdir. Göreceli ve kuşkucu düşüncenin köklerini atmışlar ve geliştirici olmuşlardır.
Genel Bilgi
Etimoloji bakımından ‘sofist’ kelimesi Yunanca sophos (bilge, becerikli, zeki) sözcüğünden türetilen sophistes’ten gelir, öğrenmeyi ve öğretmeyi meslek edinen kişileri belirtmek için kullanılır.Dönemin sosyal değişimleri ve siyasal gelişimleri (5.yy Atina Demokrasisi) sofistlerin etkili olmalarına yol açmıştır. Çünkü sofizmin doğuş nedenleri arasında Atina demokrasisinin tamamen yeni türden bir eğitime, pedagojiye duyduğu pratik gereksinim gerçek belirleyici bir nedendir. Bir anlamda ‘Yunan Aydınlanması’ olarak adlandırılacak gelişmenin yaratıcılarıdır.
İlk sofistlerin toplumda büyük bir saygınlığı olmasına rağmen felsefe tarihinde ‘sofist’ denildiğinde akla olumsuz bir anlam gelir. Bu anlam başta dönemin en önemli filozofu olan Platon’un, Sokrates’in ve Aristoteles’in sofistlere karşı yürüttüğü mücadeleden ileri gelmektedir. Sofistler sürekli bu düşünürler tarafından eleştirilmiş ve küçük görülmüşlerdir. Bir de para karşılığı ders vermeleri o dönemde yadırganmıştır. Bununla birlikte felsefe tarihi içinde erdemin öğretilir olup olmadığı gibi çok önemli soruların sorulmasında ya da yeni yaklaşımlar geliştirilmesinde sofistler her dönem önemli etkilere yol açmışlardır.
Temel Düşünceleri
Birbirlerinden bağımsız olarak çalışan sofistler daha çok etik, siyasal ve toplumsal sorunlar üzerinde durmuşlardır.Bunlar;
Tek tek insana değer verilmesi
Hakim olan dinin devletin geçerlilikte var olan hukukun bağlarından kurtarılması
Her türlü yasanın yerine doğanın konulması
Zayıf muhakemeyi kuvvetli muhakeme haline getirmektir.
Kendilerinden önceki doğa filozofları temel maddenin ya da nedeninin ne olduğunu kendilerine sormuşlar; su, hava, ateş, toprak, atom,vb. şeklinde cevap vermişlerdi, sofistlerin ilki ve en ünlüsü olan Protagoras ise bu türden bir doğa felsefesinden uzaklaşmış, evreni bilmeyi dışta bırakmış ve temel nedenleri bu yönde arayışlara kuşkuyla yaklaşmıştır, insanı her şeyin ölçüsü kabul etmiş ve çelişmezlik ilkesini inkar etmiştir. Aynı zamanda Heraklitos’un her şeyin değiştiği önermesini Protagoras hiçbir şeyin belirli bir şey olamayacağı ve mutlak bir varlık aramanın anlamsız olduğunu öne sürerek reddeder. Bir diğer önemli sofist düşünür Leontinoi’li Gorgias varoluşu ve varoluşla ulaşabilmeyi imkânsız sayıyordu. Ona göre ne varlık vardır ne de varlığın bilgisi mümkündür, bilginin bir başkasına aktarılması söz konusu değildir. Sofistler insanları yetiştirmek üzere onlara bilgi ve hitabet sanatını öğretmeye çalışmışlardır, onlar aracılığıyla felsefe dış dünyadan insan dünyasına yöneltilmiş olmalıdır. Dil konusunda ilk incelemeler de bir anlamda sofistlere bağlıdır. Gorgias, Prodikos ve Hippias'ın eşanlamlılık, gramer ve biçimsellik konularında açıklamaları olmuştur. Aynı şekilde sofistler mantık üzerinde de durmuşlar ve önermelerin nasıl kanıtlanıp çürütüldüğüyle ilgilenmişlerdir. Felsefenin bir eğitim meselesi olarak uygulanması, toplumsal ayrımların ve eşitsizliklerin insan ürünü olarak değerlendirilmesi, herkesin eşit olduğu düşüncesinin geliştirilmesi, doğal hukukun savunulması, dinin ve tanrının reddedilmesi, sofistlerin belli başlı felsefi konularıdır. Bu şekilde sofistler, otorite ve geleneği (yasa, hukuk, sosyal ve ahlaki normlar vb.) sarsmışlardır.
Sofistlerin görüşleri konusunda en önemli kaynak Platon diyaloglarıdır. Platon,’Protagoras’ adlı eserinde bir sofist toplantısının renkli betimlemesini verir. ’Sophistes’ adlı eserinde ise sofistlerin görüşlerini tartışır.
(Platon,Sofist,231 D = 73 b 2)
‘sofist’ sözcüğü önce zengin gençlerin peşinde koşan ve karşılığında ücret alan kişi için,sonra ruhla ilgili bilgiler ithal eden tüccar için,üçüncü olarak aynı bilgileri isteyene satan çerçi için,dördüncüsü manevi ürünlerini bize satan kimse için kullanılmıştır.Beşinci olarak bu tanımlama,söz savaşı sanatında bir yarışmacı,yani yükselme hırsına ‘tartışma sanatı’nı yer seçen bir kimse anlamına geliyordu.Altıncı kullanış şekli çok kuşkuludur;ama bununla,ruhu(gerçek) bilgiye engel teşkil eden kanılardan temizleyen bir kişinin tanımlandığını kabul ederek onu da diğerleri arasına katıyoruz.
(Xenophon,Sokrates’ten Anılar 1.1, 11 = 73 b 2 a)
Bilgelik öğretmenlerinden birçoğunun aksine Sokrates evrenin doğası ya da diğer şeyler üstüne,sofistlerin kozmos dediği yerde durumun nasıl olduğunu ve gökyüzündeki süreçlerin hangi zorunluluktan dolayı gerçekleştiğini araştırarak,görüş belirtmedi.
(Aristoteles,Sofistlerin Çürütülüşü 1.165 a 21 vd. =73 b 3)
Sofizm gerçek değil,sahte bilimdir ve sofist de gerçek değil sahte bilim taciridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder