Siracusa'daki amfi - tiyatro
parteon tapınağı
heredot
Yunan tarihinde, Dor istilaları sonucu giderek gücünü yitirerek M.Ö. 11. yüzyılda yıkıldığı varsayılan Miken Uygarlığı ile M.Ö. 9. ve 8. yüzyıllarda ilk Yunan şehir devletlerinin görülmeye başlandığı ve Homeros tarafından Yunan dilinde ilk yazılı eserlerin verildiği çağ arasında geçen dönemdir.
Karanlık çağların başlangıcı
Yunan Uygarlığı'ndaki çöküşün Ege Denizi içinde yaşanan çok büyük bir volkanik hareketlenmeden kaynaklandığı düşünülmektedir. Tarihin en büyük yanardağ felaketlerinden olduğu sanılan bu olay sonucunda en büyük tahribat Minos Uygarlığı'nın beşiği olan Girit Adası'nda yaşandı. Çok büyük bir açlık ve yıkım içine giren Girit, Miken toplumlarınca yağmalanınca da yıkıldı ve bunun sonrasında Mikenler de Dorlar tarafından yağmalarla yıkıldı. Bunun üzerine yüzyıllar boyunca Yunan toplumları toparlanamadı.
Arkeolojik bulgular bu dönemde doğu Akdeniz dünyasındaki uygarlıklarda genel olarak bir çöküş sürecinin gerçekleştiğini göstermektedir. Miken Uygarlığı'nın büyük şehir ve sarayları bu dönemde zarar görmüş ve terkedilmişti. Troy ve antik Gazze'de de yıkılan şehirler vardı. Bu yıkımlar sonucunda kültür ve sanat büyük bir duraksama içine girdi. Yunan ile birlikte pek çok dilin daha yazı sistemleri unutuldu. Yunan karanlık çağlarında çömlekçilikte basit geometrik şekiller kullanılıyordu ve Miken Uygarlığı'nda görülen figürler unutulmuştu ya da kullanılmıyordu. Bu dönemlerde Yunanlar kıtlığa ve kalabalıklığa yol açmamak için daha çok küçük yerleşim birimlerinde yaşıyorlardı. Yapılan arkeolojik kazılarda diğer kültürlerden ögelere rastlanmaması bu dönemde uluslararası ticaretin en aza indirgenmiş olduğunu ortaya koymaktadır.
Farklı görüşler
Bir kurama göre Miken Uygarlığı'nın yıkılmasına neden olan etmen büyük bir çevresel felaketti. Homeros ve Hesiod'un epiklerinde betimlenen yüksek tepelerde kentler kurma, ormandan av sağlayarak geçinme ve at kullanımına dayalı kültür, bu felkatten sonra yerini denizle daha içli dışlı olan bir topluma bıraktı. Be ekolojik bozulmanın insan eliyle harap edilen ormanlardan kaynaklandığı da düşünülmektedir. Platon bu dönem ile ilgili olarak bir kuramında tüm bu bozulmanın insanların ormanlara saldığı keçiler nedeniyle erozyonun hızlanmış olabileceğini söylemiştir. Aynı dönemin araştırmacılardan, Massey, bu doğal çevre felaketlerinin daha önceki tarihlerde gerçekleşen afetlerde dolayı olduğunu düşünür. Bunlara göre Yunan karanlık çağlarının doğmasına neden olan yıkılış süreci yalnızca Dorların Yunan topraklarına yaptığı istilalardan dolayı değil insanların çevreye verdiği zarardan ya da yaşanan doğal afetlerden kaynaklanmaktadır.
Toparlanma süreci
Bu dönemde Yunanları, aristokrasi sistemi ortaya çıkana dek krallar yönetti. Savaş sanatında köklü değişiklikler görüldü. Atlı süvariler üzerindeki yoğunluk yerini yavaş yavaş piyade askerlere bırakmaya başladı. Silah ve kullanım gereçlerinde tuncun yerini, üretimdeki kolaylık ve ucuzluk ile bölgede bolca bulunmasından dolayı demir aldı. Daha önceleri Yunan toplumlarında görülen eşitlik olgusu yavaş yavaş yok olmaya başladı ve toplumun sınıflara ayrılmasının ilk adımları başladı. Krallar tahtlarından indirilmeye başladı ve toplumda çekirdek aileler yerlerini sülale kavramına bıraktı.
Bu geniş aileler kökenlerini Truva Savaşı'ndaki kahramanlara dayanıyormuş gibi göstererek kendilerine bir geçmiş tasarladırlar. Çoğu zaman Herakles ile kan bağları olduğunu öne süren bu aileler ile birlikte toplumdaki sınıf ayrımları iyiden iyiye belirgin hâle geldi.
Homeros'un bu dönemle ilgili olarak yazmış olduğu epiklerin büyük ölçüde kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan geleneksel söylencelerden oluştuğu düşünülmektedir. Bu büyük duraksama döneminin hemen sonrasında Yunan dünyası büyük bir kalkınma ve yenilenme süreci içine girdi. Bu Karadeniz ve İspanya'ya kadar o dönemde Yunanların yaşıyor olduğu her yere yayıldı.
Yeni yazı sisteminin bulunması
Girit Uygarlığı'nda kullanılan çizgisel yazaçlar içerdiğine inanılan heceli yazma sistemi unutulmaya başlanmıştı. Uzun bir süre yazılı eserlerin de verilmediği bu karanlık çağlarda Fenikelilerin geliştirmiş olduğu abeceden Yunan Alfabesi uyarlandı. Bu sadece Yunancayı yazmak için değil Doğu Akdeniz'de konuşulan pek çok dilin yazımında da kullanıldı. Mikenlerin kullanmış olduğu Linear B tipi yazı (her yazaçın bir heceyi simgelemesi durumu) yerini tekli harf sistemine bıraktı. Etrüskler de bu yeni yazı sistemini alarak bundan yararlandı. Yunan abecesi bugün ölü bir dil olan Limnicenin ve Anadolu dillerin de yazımında kullanıldı. Yine de eski heceli yazım sistemi bütünüyle unutulmadı ve Kıbrıs uygarlıkları tarafından Hellenistik Dönem'e dek kullanılmaya devam etti.
Akdeniz Savaşları ve Deniz Halkları
Toparlanma süreci boyunca, hemen hemen tüm Akdeniz toplumlarındaki gibi yaşam sıkıntısı, açlık ve kıtlıktan bezmiş olan toplumlarca mevcut kralları tahttan indirmek amacıyla geniş çapta pek çok isyan ve girişim yaptı. Hitit Krallığı da bu dönemde Deniz Halkları denen, tamamı Akdeniz, Karadeniz ve Anadolu kıyılarından gelmiş olan toplumnlarca işgal edilip kralı ülkeden sürüldü. Buna benzer başka bir topluluk daha sonra İ.Ö. 1224'te Mısır Kralı Merneptah ve İ.Ö. 1186'da III. Ramses'e karşı da darbe girişiminde bulundular. Mısırlılar bu saldırıların üzerine iki savaş anıtı yaptılar. Karnak ve Luksor'da bulunan bu anıtların kalıntıları Deniz Halkları'na ilişkin bilgi veren tek kaynaklardır. Bu Halklara verilen "Deniz Halkları" ilk kez Mısırlıların bu anıtlarda kullandığı addır.
Antik Yunanistan
Bugünkü Yunanistan toprakları ile çevresinde yaşayan toplumların kurduğu devlet ve uygarlıkların M.Ö. 756 (Arkaik dönem) ile M.Ö. 146 (Roma işgâli) tarihleri arasındaki dönemine verilen addır.
M.Ö. 550'lerde Eski Yunanistan
Balkanlar'a göç eden Yunan kabilelerin kurmuş olduğu Yunan şehir devletleri demokrasinin ilk temellerinin atıldığı yerlerdir.Eshilos, Aristofanes, Evripides, Sofokles, Aristo, Eflatun, Sokrates, Herodot ve Ksenofon gibi büyük filozofların yetiştiği Atina, Sparta, Tebai ve Nakşa gibi büyük şehirler gerek birbirleriyle gerek o dönemin en önemli güçlerinden biri olan Persler ile üstünlük mücadelelerine girmişlerdir.
Bazı önemli Yunan kentleri
Antik Yunan uygarlığının zirveye çıktığı, en çok geliştiği dönemler İskender yönetiminde olmuştur. Yunan kültürü içinde bir eğitim almış olan İskender, babası Filip'in ölmeden önce hazırlamış olduğu ortamı kaybetmemiş, Antik Yunan kültürünü batıda Makedonya'dan doğuda Hindistan'a, kuzeyde Fergana'dan güneyde Mısır çöllerine kadar yaymıştır.
Çok tanrılı din inancının hâkim olduğu, toplumun sınıflara ayrıldığı, tiyatro ve mimarinin o dönemdeki en büyük eserlerinin verildiği Antik Yunan medeniyetinin gelişimi Augustus Caesar'ın M.Ö. 27 yılında Yunanistan'ı Achaea eyaleti olarak Roma İmparatorluğu'na bağlaması ile durmuştur.Fakat yine de Antik Yunan kültürü batı medeniyetlerinin temeli olarak kabul edilir. Yunan kültür ve uygarlığının, Avrupa'nın birçok yerinde hüküm sürüp kendinden izler bırakmış Roma İmparatorluğu üzerinde çok büyük etkisi vardır. 14. ve 16. yüzyıllar arasında Avrupa'yı etkisi altına alan Rönesans hareketinin ve Neo-Klasik canlanmanın üzerinde Antik Yunan medeniyetinin büyük izleri görülür.
Kronoloji
Yunan medeniyetinin başlangıcı ve bitişi hakkında kesin ya da dünyaca kabul görmüş herhangi bir görüş yoktur. Genel olarak Roma İmparatorluğu'ndan önceki dönemler Antik Yunan tarihi olarak değerlendirilir. Bazı tarihçiler M.Ö. 1150 yılında yıkılan, Yunanca konuşan Miken uygarlığını da Yunan tarihi içerisinde değerlendirirler. Buna rağmen birçoğu ise Miken uygarlığını etkilemiş olan Girit Uygarlığı'nın daha sonraki Yunan kültürlerinden çok farklı olduğunu öne sürerek sınıflandırmayı ayrı yaparlar.
Günümüzde Yunanistan'da okul kitaplarında "eski zamanlar", Miken felaketiyle başlayan ve ülke topraklarının Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesine kadar olan 900 yıllık bir dönemi kapsamakta olup, sanat, kültür, ve politika temelinde üç bölüme ayrılabilir.
Tarihî dönemler Yunan karanlık çağları ile başlar (M.Ö. 1100 - 800).Bu dönemde sanatçılar amforalar ve çeşitli çömlekler üzerine üçgen, kare, çember gibi geometrik şekiller yapmışlardır.Arkaik Dönemler'de (M.Ö. 800 - 490) ise ayakta duran gerçekçi gülümsemelere sahip heykeller yapılmıştır.Klasik Dönem'de sanatçılar Parthenon gibi eserler vermeye başlamışlardır (M.Ö. 490 - 323).Büyük İskender'in ülkeyi fethiyle başlayan ve aynı adla ya da Helenistik Dönem diye anılan dönemde ise (M.Ö. 323 – 146) Antik Yunan Kültürü Mısır ve Baktria kültürüne de katkıda bulunmuştur.
Geleneksel olarak Antik Yunan döneminin başlangıcı M.Ö. 776'da ilk Olimpiyat Oyunları'nın yapılması olarak alınır.Ama birçok tarihçi Yunan Kültürü'nün geçmişini M.Ö. 1000'lere kadar yayar.Fakat çoğunlukla kabul gören bitiş tarihi M.Ö. 323'te Büyük İskender'in ölümüdür. Bir sonraki dönem ise Romalıların ülkeyi ele geçirmesiyle başlayan uyum dönemidir. Fakat bu konuda da tartışmalar vardır. Bazı tarihçiler Yunan kültürünün 3. yüzyıl'da Hıristiyanlık'ın çıkışına kadar ufak değişimlerle devam ettiğini öne sürerler.
Köken
Yunanların M.Ö. 2000 yıllarında kitleler hâlinde Balkan Yarımadası'nın güneyine göç ettikleri inanılır. M.Ö. 23. ve 17. yüzyıllar Proto-Grek dönem olarak adlandırılır. M.Ö. 1600'den 1100'e kadar olan dönem, Homeros'un epiklerinde masallaştırdığı Truva'ya karşı savaşan Kral Agememnon'un başında olduğu Miken Yunan Çağı'dır. M.Ö. 1100'den M.Ö. 8. yüzyıla olan hiçbir yazılı eserin günümüze ulaşmadığı ve sadece yetersiz arkeolojik kalıntıların bulunduğu Karanlık Çağ olarak adlandırılır. Herodot'un Tarihler, Pausanias'ın Yunanistan'ın Tanımı, Diodorus'un Biblioteca ve Jerome'nin Kranikon adlı eserleri bu dönemle ilgili bazı kısa bilgiler ve dönemin kralları hakkında bilgi verir.Antik Yunan Çağı'nın çoğu zaman M.Ö. 323 yılında ölen Büyük İskender'in hükümdarlığının başlaması ile sona erdiği kabul edilir.Büyük İskender dönemine Helenistik Çağ adı da verilir.
Yunanistan'daki her tarihî olay sebepleri ile birlikte yazılmıştır. Herodot, Tukididis, Ksenofon, Demosthenes, Eflatun ve Aristo gibi eserleri günümüze kadar ulaşan politikacı ve tarihçi yazarların çoğu Atinalı idi. Bu yüzden tüm Yunan medeniyeti içinde en çok bilgi sahibi olunan şehir Atina'dır ve yine bu yüzden diğer şehirlerin tarihleri hakkında kayda değer fazla bir bilgi yoktur. Ayrıca bu yazarlar neredeyse tamamen politik, askerî ve diplomatik olayları yazmaya odaklandıklarından ekonomik ve sosyal tarihi pek dikkate almamışlardır. Yunan tarihi hakkında söylenen her şey bu yazarların kalemlerinden çıkan bilgilerden ibarettir.
Yunanistan'ın doğuşu
M.Ö. 8. yüzyılda Miken Uygarlığı'nın çöküşe geçmesi ile Yunanistan, Karanlık Çağ'ından çıkmaya başladı.Gerek kültürel gerekse toplumsal alanda büyük canlanmalar başladı.Okuryazarlık kayboldu ve Miken yazısı unutuldu.Fakat Yunanlar Fenike Alfabesi'nden Yunan Alfabesini yarattılar.M.Ö. 800'lerde ilk yazılı kayıtlar görülmeye başladı.Yunanistan, daha sonra tüm Yunan coğrafyasına model teşkil edecek olan, her adanın, vadinin ve ovanın, deniz ya da dağ sınırları ile birbirinden ayrıldığı, kendi kendini yöneten küçük yönetim birimlerine ayrıldı.
Nüfus M.Ö. 800'den 350'lere kadar tahminen 700.000'lerden 8-10 milyona kadar çıktı ki bu tarıma elverişli arazilere oranla olması gerekenin çok üstündeydi. Bu nedenle M.Ö. 750'lerden itibaren Yunanlar her yönde koloniler kurmaya başladılar.
İlk olarak doğuda Anadolu Yarımadası'nın Ege Denizi kıyıları kolonize edildi. Daha sonra Trakya ve Kıbrıs adasında koloniler kuruldu. Marmara Denizi çevresi, Anadolu'nun Karadeniz kıyıları ve hatta günümüzdeki Ukrayna kıyıları bile sömürgeleştirildi. Bunun yanısıra doğuda İllirya (Balkan Yarımadası'nın Adriyatik Kıyıları), Sicilya, İtalya'nın doğu uçları ile Fransa'nın güney kıyıları, Korsika, Libya ve Mısır'da bile Yunan kolonileri kurulmuştur. Günümüz modern şehirlerinden Siracusa (Συρακούσαι) Sirekuse Kolonisi, Napoli (Νεάπολις) Neopolis Kolonisi, Marsilya (Μασσαλία) Massaliya Kolonisi ve İstanbul (Βυζάντιον) Bizantion Kolonisi tarafından, koloni devleti olarak kurulmuş olan yerlerdir.
Milattan önce 6. yüzyıla gelindiğinde Yunan dili ve kültürü coğrafi olarak topraklarının kapladığı alandan çok daha geniş bir alanda etkiliydi. Yunan sömürgeleri dinî ve ticari yönden geldikleri şehirlere bağlı olsalar da politik yönden kendi kontrolleri kendi ellerindeydi. Eski Yunanlar hem anayurtlarında hem de kolonilerinde kendilerini bağımsız küçük topluluklara bölmüşlerdir. Pólis adı verdikleri şehirler Yunan hükûmetinin ana birimleri olmuşlardır.
Bu dönemde hem Yunanistan'da hem de denizaşırı sömürgelerinde büyük ekonomik gelişmeler olmuş hem de insanların yaşam standartları oldukça iyileşmiştir. Bazı ekonomi tarihçilerine göre, Antik Yunanistan endüstrileşme öncesi ekonomilerin en gelişmişlerinden biridir. Yunan işçisinin ortalama günlük ücreti yaklaşık 12 kg buğdaya denk geliyordu. Bu, ortalama günlüğü yaklaşık 3,75 kg olan Roma döneminde bir Mısırlı işçinin ücretinden yaklaşık 3 kat daha fazlaydı.
Sosyal ve ekonomik sınıf farkılıkları
Yunan şehirlerinin herbiri aslen bir krallık olmalarına rağmen bunların çoğu o kadar küçüktü ki, yöneticileri için kullanılan kral terimi yanıltıcı derecede büyük bir kavramdı. Bu dönemde para sisteminin kullanıma geçmesiyle tüccarlar sınıfının ortaya çıkması, büyük şehirlerde sınıf ayrılıklarına yol açtı.M.Ö. 650'lerden başlayarak aristokratlar devrilmemek ve Tiran diye adlandırdıkları gaddar, halkçı liderlerin onların yerini almaması için büyük mücadeleler vermek zorunda kaldılar.
M.Ö. 6. yüzyılda Atina, Sparta, Korint ve Tebai gibi bazı şehirler Yunan çevrelerinde öne çıkmaya başladı. Bu şehirlerden her biri çevrelerindeki kırsal alanları, kendilerinden küçük kasabaları kontrolleri altına almışlar ve Atina ile Sparta genel siyasete hâkim olmak amacı ile daima bir rekabet içinde olmuşlardır.
Sparta'da kökleşmiş aristokrasi gücünü muhafaza etti ve (M.Ö. 650) Likurgus anayasası ile daha da güçlendi. Bu güç Sparta'ya ikili monarşi altında kalıcı bir askerî güç verdi. Sparta, Peleponnese'de (Bugünkü Mora Yarımadası) Argos ve Achaia hariç tüm şehirler üstünde hâkimiyet kurdu.
Bunun aksine, Atina'da, monarşi M.Ö. 683'te kaldırıldı ve Solon'un ilan ettiği reformlar aristokratik hükûmeti ölçülü bir düzeyde tuttu. Atina'yı çok büyük bir ticaret ve donanma şehri hâline getiren aristokratları Pisistratid tiranı ve oğulları izledi. Bu dönemdeki despotçu düzen devrilince M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten alıyordu. Bu meclis köleleri, ve Atinalı olmayanları kapsamayan sadece yerel halktan oluşan bir topluluktu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder