BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

15 Haziran 2009 Pazartesi

Enver AYSEVER tarafından Emre Kongar ile yapılan röportaj AKŞAM 08 ŞUBAT 2009, PAZAR

Enver AYSEVER tarafından Emre Kongar ile yapılan röportaj AKŞAM 08 ŞUBAT 2009, PAZAR Yunanistan kadar ulusalcı olalım yeter Emre Kongar, 'farklı yorumlarını' AKŞAM'la paylaştı. Ona göre medya baskı altında. Cumhuriyet mitingleri milliyetçiliğin değil laikliğin şahlanışıydı. Kendi deyimiyle 'önce demokrat, sonra sosyal demokrat' Kongar'ın ulusalcılık kriteri net: Amerika, Yunanistan kadar ulusalcı olmak yeterli. Darbeler dönemi geride kaldı ancak yarın ne getirir bilinmez. Medyanın özgürlüğü ne işe yarar? Türkiye'de medya özgürlüğü yasal süreç içinde büyük tehdit altında! Çünkü bizzat başbakanın karikatürist ve yazarlara açtığı pek çok dava var. Başbakan, medya özgürlüğünü içine sindirmiş görünmüyor. Medyanın en büyük ikinci grubuna el kondu ve iktidara yakın bir gruba adeta devredildi. Dinci medya başbakana yakın görünüyor. Bunun dışında da Doğan ve Karamehmet grubu var. Başbakan iki patronun şahsına saldırıyor. Bu yetmiyor tek tek yazarlarla, televizyoncularla uğraşıyor. Başbakan öyle bir anlayışta ki medya özgürlüğüne karşı ne kadar rahatsız olduğunu gösteriyor. Başbakanın kavramsal sorunları var mı? Entelektüel açıdan kavramları çok iyi bildiğini sanmıyorum. Ama medyaya tavrının demokrasi anlayışından kaynaklandığını düşünüyorum. AKP ve başbakanın uygulamalarına baktığımızda, demokrasiyi sandığa ve çoğunluk iradesine göre algıladıklarını görüyoruz, bu faşizmin ve totalitarizmin nedenidir. Medyanın kendi içinde bir eleştiri yapması gerekmez mi? 1961 Anayasası ne kadar değiştirilse de, getirdiği kavramlarla medya özgürlüğü güvence altına alınmıştır. DP tek partili dönemde, her türlü baskıdan uzak olacağını söyledi ama bu baskıları daha şiddetli şekilde yaptı. Anlaşıldı ki, demokrasi sandıktan değil, hükümetlerin politikalarından çıkıyor. 27 Mayıs döneminde hapishaneler muhalif gazeteci ve politikacılarla doluydu. Sonra gazeteleri, gazeteci kökenli insanlar yönetti. Medya bir endüstri halini aldı, gazeteci patronların gücünü aştı ve büyük sermaye medyaya girdi. Bunu ilk yapan Aydın Doğan'dır. Dinç Bilgin gazeteci olmasına rağmen, banka satın aldı, ticarete girdi. Yani bir ticaret adamı medyayla ilişkilerini bütünleştirmişken, rakibi Dinç Bilgin bankacılığa geçti. SERBEST DÜŞÜNCE DARBE ALIYORBüyük medya bu yüzden mi iktidarı destekledi? Medyanın yaşaması için özgür olması gerekiyor. İlla hükümeti eleştirmesi gerekmiyor ama eleştirebilmeli de. 2002'de AKP iktidara geldiğinden beri yasamaya ve bürokrasiye hakim oldu. Cumhurbaşkanlığına bile sahip oldu. Yürütmeyi elinde tuttuğu yetmiyormuş gibi, yasalarla yargıyı da etkiledi. Muazzam gücünü artık sermaye konusunda da kullanmak istiyor. Kendine bağlı bir sermaye yaratmaya çalışıyor. AKP bunu çok şiddetle yapıyor, kendi yarattığı grupların dışındakileri yok etmeye çalışıyor. Demokrasinin iki ayağı var; serbest girişim ve serbest düşünce! Bu iki ayak da darbe alıyor! Büyük medyanın yeniden muhalefet etmesine ne diyorsunuz? Hürriyet ertesi gün Türkiye'de ne konuşulacaksa onu yakalamaya çalışır. Doğan Grubu, Karamehmet Grubu, tüm gruplar için geçerli bir şey bu. Eğer kamuoyunu yansıtamazsan, kamuoyu seni cezalandırır. Niçin Doğan'la iktidar çatışıyor gözüküyor? İki patronun da iktidarla iyi geçinmek istediğini düşünüyorum. Ama iktidar gerçeklerin ifade edilmesine o kadar tahammülsüz ki! Mecbur oldular yaşamak için. İktidarın dümen suyuna girdikten sonra ne Hürriyet Hürriyet, ne Akşam Akşam kalır! Siz ulusalcı mısınız? Kendimi önce demokrat, sonra sosyal demokrat olarak görüyorum. 2009 Türkiye'sinde Atatürkçü olmak zorunludur. Atatürkçülüğü ne altı oka indirgerim ne 1920-1930 Türkiye'sini dönüştüren altı oku reddederim. Atatürkçülük altı oka hapsedilmeyecek kadar evrenseldir. Bilimsel ve demokratik ideolojidir. 2009 dünyasında küreselleşmeyi reddetme imkanı yoktur. Ama küreselleşmenin emperyalizmine de boyun eğmezsin. Gelelim; Müslümanlık, Kürtlük, ulusalcılık meselesine. Ulusalcılığa bakış açım çok net; önce yakın komşularımız kadar, sonra da küreselleşmenin lideri Amerika ve yanındaki diğer ülkeler kadar ulusalcı olalım yeter. Yunanistan kadar, Ermenistan kadar, Rusya kadar ulusalcı olalım yeter. Peki ya milliyetçilik?Ne dincilik, ne milliyetçilik, ne Müslümanlık beladır. Ama hepsi belaya dönüşebilir. Hepsi kimlik belirleyici akımlar. Sahip olunan kimlik, diğerlerini reddedecek noktaya ulaştığında bela haline gelir. Bu durum bir tek laiklik için geçerli değildir. Laiklik, inançları bünyesinde toplayabiliyor! Dincilik, Türkçülük, Kürtçülük; bu kimlikler diğerlerini ezecek bir noktada kullanılmaya başladığı anda salgın haline gelecek. Türkiye bunları yaşadı. Türkiye'de böyle düşünceler ve bu düşünceleri kullanan insanlar yok olmaz. Ünlü sözdür; 'Her toplumda, her zaman ihtilalci fikirler vardır ama her toplumda her zaman ihtilaller olmaz.' Bunu şöyle çevirelim; 'Her toplumda her zaman faşistler vardır ama her zaman faşistler iktidara gelmez!' Faşizmi sadece milliyetçilik değil, her türlü anti-demokratik baskı anlamında kullanıyorum. Cumhuriyet mitingleri? Cumhuriyet mitinglerinin birleştirici öğesi milliyetçilik değil, laikliktir! Maalesef medya çok saptırdı. Farklı kesimden insanlar vardı o topluluğun içinde. Eğer illaki o mitinglerin ruhunu bir sloganda aramak gerekiyorsa, 'Ne darbe ne şeriat!' olmalı. Ne aşırı milliyetçilik ne ordudur ne kahrolsun ABD'dir. Mitingler milliyetçiliğin değil, laikliğin şahlanışıydı. AKP TABANI DEMOKRAT DEĞİLDİR AKP demokrat bir parti midir? Ne parti ne ideoloji olarak demokrattır. AKP, Milli Nizam ve MSP gibi dini siyaset kökenlidir. Tek farkı anti-Amerikancılığı terk edip, ABD'nin akıl hocalığına ve Avrupa Birliği'nin koruyuculuğuna sığınmış olmasıdır. Tabanı demokrat değildir, farklı görüşlere tahammül etmez. Amerika'nın akıl hocalığı ve AB yol göstericiliği iktidar için koşul sayıldığından, anti demokratik yapısını kamufle etmiş, belki dönüştürülmüş bir partidir. 2. cumhuriyetin başladığını söyleyebilir miyiz? Şu anki kavga birinci-ikinci cumhuriyet kavgası değil. Küreselleşmenin post-modernizm adında yarattığı, Orta Çağ toplumuna, feodal topluma geri dönüş ile endüstri toplumunun filizlendirdiği laik ve demokratik yapı üzerinde bilişim toplumuna geçiş arasındaki kavgadır. CUMHURİYET MAĞDUR EDİLDİCumhuriyet gazetesine çok ağır eleştiriler yapıldığı bir dönemdeyiz?Bu tartışmaların iktidarın belirlediği yanlış kalıplar içinde yapıldığı kanısındayım. Cumhuriyet, aydınlanmacıdır, bağımsızlıkçıdır, emekçiden yanadır! Etnik ayrılıkçılığa da faşist Türkçülüğe de karşıdır! Bunları birleştirdiğiniz zaman Atatürkçü ve Kemalist olduğu ortaya çıkıyor. Ergenekon? Ergenekon'da Cumhuriyet mağdurdur. İddianame bile yokken iktidar yanlısı gazetelerde Cumhuriyet'in mevcut sisteme darbe yapmak isteyen bir grubun merkezi, fikri lideri olduğu yönünde yazılar çıkmıştır. Hatta İlhan Selçuk'un gözaltına alınacağı ilk önce buradan duyurulmuştur. Ergenekon'da iktidar medyası hem savcı hem yargıç olmuştur. Cumhuriyet, ordunun Türkiye'nin en önemli kurumlarından biri olduğunun bilincindedir. Orduya saldırmak demokratiklik göstergesi olmuştur. Cumhuriyet, ordunun kum çuvalı haline getirilmesine karşıdır! Mustafa filmine karşı Cumhuriyet gazetesi günlerce süren bir yazı dizisi yayınladı... Birçok yazarımız Can Dündar'ın filmini alkışladı. Okurlarımızdan eleştiriler aldı. Bazı yazarlarımız ise filmi yeterince eleştirmediği için eleştirildi. Belli bir görüşle iddiayla ortaya çıktığınızda, her türlü eleştiriye hazır olmanız gerekir. Cumhuriyet'te bu film konusunda lehte ve aleyhte yazılar yazıldı. Turgut Özakman'ın yazı dizisi, çok iyi bir gazetecilik olayıdır. 27 Mayıs? Çok partili demokrasinin, demokrasiyi tahrip etmesinin getirdiği bir sonuç! Hem dünyanın en ileri anayasasını getirdi hem de üç politikacıyı siyasal nedenlerden asarak tarihi cinayet işledi. 12 Mart? 27 Mayıs müdahalesinden sonra, belirlenen anayasanın hacamat edilmesi için yapılmış karşı darbe! 12 Eylül? 12 Mart'ın başlayıp bitiremediği, karşı darbe dönüşümünü gerçekleştirmek için Amerika'nın desteği ile Sovyetler Birliği'nin bulunduğu bir dünyada anti-komünist ve faşizme çok yakın askeri darbe. 28 Şubat? Sistemi, demokratik kurumları içinde düzeltmeyi amaçlayan, yapıldığı sırada başarılı, sonuçları açısından başarısız bir müdahale. Türkiye'de anti-emperyalist ve anti-Amerikancı İslam'ın iktidar olamayacağını gösteren ve bu yüzden Amerika'yla işbirliği içindeki İslam'ı başa getiren müdahale. Bugünkü iktidarın yolunu açan darbe! Ordu? Ordu homojen değildir. 27 Mayıs'taki ordu ile 12 Eylül'dekine aynı şeylerdir diyemezsin! 27 Mayıs'ta ordu tek vücut bir hiyerarşi içinde hareket etmedi. Kendi Genelkurmay Başkanı'nı tevkif etti. Türk Ordusu Güney Amerika ordularıyla eşit görünüyor. Fevkalade yanlış! Ülkeyi çok geri götürdüğünü düşündüğüm 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde bile ordunun en çok iki-üç yıl iktidarda kaldığını unutmamak lazım. Güney Amerika'da ordu darbe yaptığında 12-13 yıl iktidarda kalıyor. Cinayetler, işkenceler devam ediyor. Türkiye'de böyle bir şey olmamıştır, en baskıcı rejim bile düzeni oluşturup sivillere teslim etmiştir. Bilimsel olarak soruyorum; Türkiye'de darbeler dönemi bitti mi? Bugünkü dünya konjonktüründe, evet bitmiştir! Ama yarın, dünya konjonktürü değiştiğinde ne olur bilinmez. İnsanlar demokrasinin korunmasında, demokratik yolların bittiğini düşünüyorlarsa dağa bile çıkabilirler. Kendini, demokratik haklarını, özgürlüğünü korumak için. Kemalist rejim eşittir CHP, eşittir vesayet rejimi mi? Bu çok yanlış bir düşünce! Bir defa bugünkü CHP'nin 1930'lardaki CHP ile ilişkisi yok denecek kadar azdır. Birkaç tane farklı parti programı yazıldı. CHP'nin laik ve demokratik rejime sahip çıkmasından rahatsız olanlar, onu 1930'lardaki baskıcılığı ile özdeşleştirip suçluyorlar. Kaldı ki o dönemdeki baskıcı tutumun ne kadar gerekli olduğunu da ayrıca konuşuruz. Doğrudur, haklıdır, gereklidir! Başka türlü dönüşüm yapılamazdı. Hatta o günlerde bırakın işçi sınıfını, burjuvazi bile gelişmemiştir. Menderes; İsmet Paşa'nın adeta şahsi kararıyla çok partili yaşama geçilmesini hazmedememiştir. Menderes ilk hükümet programında işçi haklarını vereceğim, diyor. Hükümet programı; seçim bitmiş, propaganda değil. Ve vermiyor, vermediği gibi geriye döndürüyor. 54'te ne oluyor oyu artıyor? Çünkü işçi sınıfı yok! Türkiye'nin 10 yılı demokrasi tarihi açısından çöpe atılmış oluyor. Bugünkü sıkıntıların temeli 1954-1960 Menderes dönemidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !