BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

27 Haziran 2009 Cumartesi

MSN ME GELENLERDEN...

Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın 4 eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş, bir dediğini iki etmez her şeyin en iyisini, en güzelini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edeceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır, üzerine titrermiş. İkinci eşini de severmiş kral. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, kralın ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur sorunun çözümündeona destek verirmiş. Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven,sağlığına ve hükümdarlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen,kral birinci eşini sevmezmiş ve onunla hiç ilgilenmezmiş . Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yapayalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğ ini öğrenmek istemiş. En çok sevdiği dördüncü eşine ölüm yolculuğunda kendisine eşlik etmekister mi diye sorduğunda aldığı yanıt kalbine bıçak gibi saplanan kısa venet �mümkün değil� olmuş... Hayatım boyunca seni sevdim. Sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misinsorusuna üçüncü eşi de �hayır hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim� diye yanıt vermiş. Kral bir kez daha yıkılmış. Her sorunumda her zaman yanımda olan bana yardım eden sendin busorunumda da bana yardımcı olur musun talebine karşı ikinci eşinden; �bu sorunun için hiçbir şey yapamam, olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder,güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım� karşılığını almış. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesi ile irkilmiş. �nereye gidersen git seninle olurum, seni takip ederim...� Ah diye inlemiş kral; �keşke bir şansım daha olsaydı...� Yaşamda Hepimiz 4 Eşliyiz Aslında; * Dördüncü eşimiz vücudumuz. Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım öldüğümüzde bizi terk edecektir. * Üçüncü eşimiz sahip olduğumuz servetimiz ve statümüzdür. Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır. * İkinci eş; ailemiz ve dostlarımızdır. Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bukişilerin en son yapabilecekleri şey bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır. * Birinci eş ise ruhumuzdur. Bizimle gelir. UNUTMAYIN !... * Yediklerimiz değil, hazmettiklerimiz bizi güçlü kılar. * Kazandıklarımız değil, biriktirdiklerimiz bizi zengin yapar. * Okuduklarımız değil, hatırladıklarımı z bizi bilgili yapar. * Başkalarına verdiğimiz öğütler değil, Bizzat uyguladıklarımız bizi insan yapar. Hayata Dair - 29Z.Livaneli / Vatan / 27.06.2009 Odamızdaki duvarın rengi bile bilincimiz üzerinde etki yapıyor. Kokular, renkler, sesler bilinçaltımızı etkiliyor. Koskoca kent de, genleri bozulmuş bir dinozor canavarlığıyla ruhlarımız üzerine abanmakta. Böyle bir kentte yaşayan insanların ruh sağlıkları yerinde olamaz.Velhasıl kaçak bina, demir filizi, dışkı kokusu, sülfür dumanı, ezilip asfalta yapışmış kanlı hayvan gövdeleri ve etrafımızda vızır vızır uçuşan kurşunlarla dolu bir hayat sürüyoruz. Ve bunun sonucu olarak da herkes birbirine düşüyor. Ne politikacı kurtulabiliyor bu hoyratlıktan, ne köşe yazarı, ne de iş âlemi. ***İnsan bedeni denilen mucizenin istekleri, sakınımları, kendisine yönelen tehlikeleri algılayış biçimi, bağışıklık sistemi ve ritmi çok önemli. Bu önemli bilgiler doğu uygarlıklarında kuşaktan kuşağa aktarılmış ve önemli birikim oluşturmuş. Batı uygarlığı ise bu bilgileri küçümseme eğiliminde. 300 yıllık tıp bilgilerine dayanarak, binlerce yılın birikimini taşıyan insanlık deneyimine karşı çıkıyor. Elbette ki modern tıp inkâr edilemez, edilmemeli. Ama modern tıptan önce hastalarını tedavi etmek zorunda kalan insanların birikimi de çok önemli. ***İnsanlar çoktan beri doğal gelişimlerini terk etti. Oysa biz de doğadaki diğer canlılar gibiyiz. Onlara benzer içgüdülerimiz, sezgilerimiz, doğal yeteneklerimiz var. Ama iyice yalıtılmış bir yaşamda bunları teker teker yitiriyor, garip yaratıklar haline geliyoruz.Doğal yaşamda televizyon, otomobil, asansör, nükleer silah yok. Bu buluşlar bir yandan hayatımızı kolaylaştırıyor, bir yandan da bizi türümüze yabancılaştırıyor.İnsanoğlu dört ayak üstünde yürüyordu. Bir an geldi; ayağa kalktı. Homo erectus (Latince, dik insan) oldu. Acaba bugün milyonlarca kişinin bel ve omurga rahatsızlığı çekmesinde, homo erectus aşamasının henüz tamamlanmamış olmasının etkisi yok mu? Canlılar içinde en zor ve sancılı doğum yapanın, insan türünün dişisi olması da buna bağlanabilir mi? ***Bütün bunlar sadece bedenle ilgili. Ya modern yaşamın ruhlarımız üzerindeki tahribatına ne buyrulur? İnsanoğlu kendi cinsini kitle halinde yok eden tek canlı türü! Bunu hiçbir hayvan yapmıyor. Kendi cinsinden olanı öldürmüyor. Kendi türüne işkence etmiyor.İşkence kavramı başlı başına bir insan icadı! Doğada işkence yok. Kısacası dünyanın en vahşi yaratıkları bile, insanların birbirlerine uyguladığı zulmü bilmiyor, tanımıyor.Din savaşları, kitle katliamları, işkenceler, atom silahları... Dünya sakinleri arasındaki en zalim tür olmak da bir “insanca yanlış” mı acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !