BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

19 Haziran 2009 Cuma

YAĞLI BOYA İSTANBUL

İstanbul
Seni görüyorum yine İstanbulGözlerimle kucaklar gibi uzaktanMinare minare, ev ev, Yol, meydan.Geliyor Boğaziçi'nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz Kızkulesi. Bir yanda, serin sabahlarla beraber, Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım. Baktıkça hep, semt semt, yer yer, Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım! Durmuş bir tepende okuduğum mektep,Askerlik ettiğim kışladır ötesi.Bir gün bir kızını benim edenEvlendirme dairesi. Benim de sayılmaz mı oralar?Elimi tutar gibi iki yanımdan, Babamın yattığı Küçüksu, Anamın toprağı Eyüpsultan. Önümde, açık kollarıyla boğaz, Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı.İstanbul, İstanbul'um benim, Kadıköy'ü, Üsküdar'ı... Gün olur, Köprü ortasında durur Anarım, Adalar'da çamların uykusunu.Gün olur, Beyoğlu'nu özler içim, Koklamak isterim Tünel'in kokusunu. Bulut geçer üstünden, Gemi gelir yanaşır Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,"İçi dolu çamaşır." Göğünde tanıdım ayın ondördünü. Kırlarında bilirim baharı,Herşey içimde, herşey, İstanbul yadigarı. Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle, Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.Ey doğup yaşadığım yerde her taşını Öpüp başıma koymak istediğim şehir
Bahar sarhoşluğu
İlk sevgilinin gülüşüne benzerBir Nisan havası değil mi esen?Zincirlere, kelepçelere inat,Kanatlarımı açmak zamanıdır;Allaha ısmarladık kaldırımlar. Giyenler düşünsün dar elbiseyi,Ölçülü sözü, hesaplı adımıBen kurtuldum kafeste kuş olmaktan;Saltanat sürer gibi uçuyorum,Erik ağacı gelin olduğu gün. Hayranım bu şehrin bacalarınaİrili ufaklı hep bir ağızdan. Nasıl derinden bu gökyüzüne doğruBir türkü söylüyorlar öyle sessiz!Dumanın daim olsun güzel baca! Yuvası saçakta kalan kırlangıç,Yavrusu dallara emanet serçe,Derken camiler üstünde güvercinMinareler katından geçiyorumGökyüzü mahallesi İstanbul’un Süt beyaz bir martıyım açıklardaGemilere ben yol gösteriyorum,Buğday ve ilaç yüklü gemilereBir kanat vuruşta bulutlardayım;Bir süzülüşte vatanım dalgalar!
İstanbul düşman istilası altında iken
Çamlıca’da Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî,Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun.Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed.Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yabAtîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdısabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb.
Bir başka tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !