BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

22 Haziran 2009 Pazartesi

SEÇTİKLERİM

EYE OF THE TIGER
Risin’ up, back on the street
Did my time, took my chances
Went the distance, now I’m back on my feet
Just a man and his will to survive
So many times, it happens too fast
You change your passion for glory
Don’t lose your grip on the dreams of the past
You must fight just to keep them alive
It’s the , it’s the thrill of the fight
Risin’ up to the challenge of our rival
And the last known stalks his pray in the night
And he’s watchin’ us all in the
Face to face, out in the heat
Hangin’ tough, stayin’ hungry
They stack the odds ’til we take to the street
For we kill with the skill to survive
Risin’ up, straight to the top
Had the guts, got the glory
Went the distance, now I’m not gonna stop
Just a man and his will to survive
Boat On The River
Take me back to my boat on the river
(beni ırmaktaki sandalıma geri götür)
I need to go down, i need to come down
(gitmeye ihtiyacım var,inmeye ihtiyacım var)
Take me back to my boat on the river
(beni ırmaktaki sandalıma geri götür)
And i won't cry out any more
(ve artık ağlamayacağım)
Time stands still as i gaze in her waters
(onun sularına dikkatle bakarken zaman durur)
She eases me down, touching me gently
(beni sakinleştirir,bana nazikçe dokunur)
With the waters that flow past my boat on the river
(ırmaktaki sandalımdan sular akarken..)
So i don't cry out anymore
(o yüzden artık ağlamıyorum)
Oh the river is wide
(ırmak geniş)
The river it touches my life like the waves on the sand
(ırmak hayatıma kumların üzerindeki dalgalar gibi dokunuyor)
And all roads lead to tranquillity base
(ve bütün yollar huzurun temeline çıkıyor)
Where the frown on my face disappears
(çatık kaşlarımın yok olduğu yere)
Take me down to my boat on the river
(beni ırmaktaki sandalıma götür)
And i won't cry out anymore
(ve artık ağlayamacağım)
Oh the river is deep
(ırmak derin)
The river it touches my life like the waves on the sand
(ırmak hayatıma kumların üzerindeki dalgalar gibi dokunuyor)
And all roads lead to tranquillity base
(ve bütün yollar huzurun temeline çıkıyor)
Where the frown on my face disappears
(çatık kaşlarımın yok olduğu yere)
Take me down to my boat on the river
(beni ırmaktaki sandalıma götür)
I need to go down, with you let me go down
(gitmek istiyorum,gitmeme izin vermenle birlikte)
Take me back to my boat on the river
(beni ırmaktaki sandalıma götür)
And i won't cry out anymore
(ve artık ağlayamayacağım)
And i won't cry out anymore
And i won't cry out anymore
sigaramın dumanı
Sigaramın dumanına sarsam,
Saklasam seni.
Sigaramın dumanına sarsam ,
Saklasam seni.
Gitme,gitme
Gittiğin yollardan, dönülmez geri…
Gitme, gitmeEl olursun sevdiğim, incitir beni…
Yokluğun ahh yol yol olsa uzasa
Unutmam seni
Yokluğun ahh yol yol olsa uzasa
Unutmam seni
Gitme,gitme
Gittiğin yollardan, dönülmez geri…
Gitme, gitme
El olursun sevdiğim, incitir beni…
Akşam vakti,sardı yine hüzünler
Kalbim yangın yeri
Gel kurtar beni senden
Akşam vakti,dolaştım sokaklarda…
Yırtık bir afiş,
Seni gördüm duvarda…
Sigaramın dumanına sarsam,
Saklasam seni…
Yokluğun ahh yol yol olsa uzasa,
Unutmam seni…
Gitme,gitme
Gittiğin yollardan, dönülmez geri…
Gitme, gitme
El olursun sevdiğim, incitir beni…
Gitme,gitme
Gittiğin yollardan dönülmez geri…
Gitme, gitme
El olursun sevdiğim, incitir beni…

We, Jah - People

We Jah - People can make it work
Come together, and make it work.
We, can make it work.
Come together, and make it work.
We, can make it work.
Come together, and make it work.

KAPLUMBAĞA VE TAVŞANIN HİKAYESİ

(yazmaya gerek var mı?)

FİLLER UNUTMAZMIŞ oldukça kuvvetli olan hafıza çeşitidir. fi tarihindeki kısa bir olayın bile hafızalarında yer ettiği bilinmektedir. agatha christie filler de hatırlar adlı romanında seneler önce gerçekleşmiş bir cinayeti, çözmeye çalıştığı dönemde çok yaşlı olan ancak hafızası kuvvetli olabilecek insanların belleğine başvurarak çözmektedir... bu insanları da fil olarak tanımlar..

Çok yorgunum, beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
Beni o limana çıkaramazsın...

Demirci Kawa Efsanesi

(Persçe: کاوه آهنگر (Kaveh Ahangar))

İran mitolojisinde acımasız yabancı hükümdar Zahhāk'a isyan eden mitolojik kahramanın öyküsüdür. Hikaye, ünlü Pers şair Firdevsi'nin en önemli eseri olan Şehname'de yer alır. Hikayenin diğer ana karakteri olan Zahhāk (Persçe: ضحاک) veya Azhi Dahāka, Zerdüştçülüğün kutsal kitabı olan Avesta'da ve antik dönem İran mitolojisinde yarı şeytan bir Babil kralı olarak yer almıştır. Firdevsi, hikâyeyi yeniden yorumlayarak bu karakteri şeytani ve tiran bir Arap kral olarak betimlemiştir. Hikaye, Kürt mitolojisinde de yer alır.

A) Yol Yarışları

B) Pist Yarışları

C) Bisikletli Koşu Yarışları

D) Dağ Bisikleti Yarışları

E) BMX Yarışları olarak düzenlenir.

Bisiklet yarışları Türkiye Bisiklet Federasyonu ve Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI) yönetmelikleri ile düzenlenir.

A) Yol YarışlarıErkekler arası amatör bisiklet yarışları, 1896′dan beri Olimpiyat Oyunları’nda yer alır. Kadınlar arası yol yarışları ise 1984’te Olimpiyat Oyunları kapsamına alınmıştır.Bisiklet sporunda ayrıca amatör ve profesyonel dallarda dünya şampiyonaları düzenlenmektedir

1) Zamana KarşıZamana (saate) karşı yol yarışlarında, her bisikletçi kısa aralarla peş peşe çıkış noktasından hareket eder. Takım yada bireysel olarak yapılabilir.

2) Tek Günlük Yol YarışlarıYol yarışlarında, tüm sürücüler toplu biçimde aynı anda yarışa başlar. Bu tür yarışlarda bitiş çizgisine ilk ulaşan yarışı kazanır. Klasik yarışlar 250km mesafede yapılabilir.

3) TurlarÇok etaplı yol yarışlarıdır. 3 gün yada 21 gün olabilir. Etapların bazıları takım yada bireysel zamana karşı olabilir. Bu yarışların en ünlüsü, Fransa Turu’dur ve Fransa’nın çeşitli yerlerinde 4.000 km dolayında bir yol boyunca yapılır.Benzer 21 günlük turlar İspanya ve İtalya’da da düzenlenmektedir.Türkiye’de düzenlenen 8 günlük Cumhurbaşkanlığı Turunun 43.’sü 2007 yılında 12 ülkenin katılımı ile organize edilmiştir.

B) Pist YarışlarıOval biçimindeki pistlerde yapılan bisiklet yarışları kısa mesafeli yarışlardır.Pistin bir tur uzunluğu, katları 1000′i verecek şekilde, 500, 400, 333,3 ya da 250 metre olabilir. Bisiklet pistleri, dış kenarı yüksek olacak biçimde içe doğru eğimlidir ve bir fincan tabağını andırır.Bu eğim, yarışçıların köşeleri hızla dönerken savrulmalarını önler.500-1.000 metre arasındaki kısa mesafeli yarışlar, sürat yarışlarıdır

Sürat yarışlarında, bitiş çizgisinde bisikletin hızı saatte 65 kilometreye kadar ulaşabilir.4.000-5.000 metre yarışları takip yarışlarıdır.5 km, 10 km ya da 20 km’lik orta mesafe yarışlarında ise, zamana karşı yarışılır.Bu yarışların tümü tek kişilik bisikletlerle yapılan yarışlardır. Aynı zamanda iki kişilik bisikletlerle yapılan yarışlar da vardır.

C) Bisikletli Koşu Yarışları (Cyclocross)Diğer bisiklet yarışları arasında, bisiklet yarışı ile krosun (kır koşusu) bir bileşimi olan bisiklet krosu vardır. Bisiklet krosu inişli çıkışlı ve bozuk yollarda yapılır.Yarışçıların bazen bisikletten inerek yürümeleri ve bisikletlerini omuzlarında taşımaları gerekir. Bisiklet krosu, genç sürücüler arasında çok ilgi görmektedir.

D) Dağ Bisikleti YarışlarıDağ sürüşlerinde her türlü arazide yol alınır. Son zamanlarda yaygınlaşan bisiklet sporlarından biri de maratondur.İlk dağ bisikleti Dünya şampiyonası 1990 yılında düzenlenmiş, 1996 yılında ilk defa Atlanta Olimpiyat Oyunlarında yer almıştır.

1) Olimpik Dağ Bisikleti Yarışı5-9km uzunluğunda parkurda düzenlenir. Parkurun asfalt kısımları %15′i geçemez. Yeterli miktarda tırmanma, patika ve teknik iniş içermelidir. Büyük erkekler yarışı yaklaşık 2 saate denk gelecek sayıda tur atılarak yapılır.

2) Dağ Bisikleti Maraton Yarışı80km’den uzun parkurlarda yapılır.

3) Dağ Bisikleti İniş Yarışı5-3km uzunluğunda tamamı iniş olan parkurlarda yapılır.

4) Dağ Bisikleti Dörtlü Eleme Yarışı

HİKMET ÇETİNKAYA

Kömür Gözlüm...

Başını göğe kaldırıp bakıyordun uzun uzun... Sonra iki elini yüzüne götürüp dua ediyordun... Bir kamyonet duruyordu köşe başındaki taş duvarlı, beyaz badanalı, tek katlı evin önünde. Sen Tanrı’ya dua ederken ben uzaktan seyrediyordum olup bitenleri. Üç yüz kilo kömüre, bir erzak torbasına tutsak bıraktılar seni. Seni hastane odalarında rehin bıraktılar... Hiç düşündün mü yaşadıklarını, umutlarının nasıl eriyip gittiğini? Tanrı’ya şükrettin sabah akşam. Kız çocuklarını Kuran kursuna gönderdin, on altı yaşına bastığında evlendirdin. Sen Batman’da bir anne, Diyarbakır’da babaydın... O uçsuz bucaksız Harran’da Nemrut eteklerinde Konya Ovası’nda, Beydağları’nda, Kaçkarlar’da yaşardın. Tüpgaz patladı bir gün, onlarca kız çocuğu öldü dağ başında... Kuran kursu başlarına yıkıldı bir gece yarısı. Sen oturup yine Tanrı’ya dua ettin “Allah verdi Allah aldı” diyerek kadere inandığını televizyon ekranlarında “cümle âleme” duyurdun. Hiç sormadın, sorgulamadın! Seni üç yüz kilo kömüre, bir torba nohuta, bulgura, mercimeğe teslim aldılar “Allah rızası” için... Yine en kuytu köşelere gelmeye başladı kömür yüklü kamyonlar, gıda torbalarıyla dolu kamyonetler. Sen başını göğe kaldırmış yine dua ediyorsun gözlerimle gördüm! Bir zamanlar cennetin anahtarını verenlere inanmış yine “Allah rızası” için oyunu vermiştin. Şimdi torunların veriyor bir torba erzak, üç yüz kilo kömür için... Vay benim kömür gözlüm, siyah saçlım... Haydi uyan bak çevrene, neler olup bitiyor! *** Uyanmayacaksın kömür gözlüm, kara kaşlım, siyah saçlım uyanmayacaksın biliyorum! Sen Adana’nın varoşlarında kaderine boyun eğmiş, sadakaya alıştırılmışsın. Tayyip Bey “En az üç çocuk yapın” demiş, sen dokuz çocuk yapmışsın... Kocan kahvede okey oynarken sen sabahın köründe kalkıp temizliğe gidersin. Bayram da geliyor bak. Hanımefendi sana kocasının, çocuklarının eski giysilerini, kunduralarını verecek, bir de cep harçlığı... Nasıl sevineceksin, nasıl dua edeceksin yine! En büyük oğlun Bedirhan on yedi yaşında gö-zaltına alındı, 58 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor, biliyorsun. Suçu terör örgütüne üye olup, eylem yapmak. Hani sapan taşıyla polise karşı koymuştu. Ben sana ne anlatsam, ne yazsam nafile be kömür gözlüm, kara kaşlım, siyah saçlım! Sömürüyü anlatsam, vurgunu, soygunu, talanı, rüşveti, köşe dönücülüğü... Sen gidip takkeli Nurcu hocanın peşine takılacaksın, başını göğe kaldırıp dua edeceksin, bugünlere de şükür Tanrım, diyeceksin. İşte o anda kapın çalınacak, ellerinde paketlerle Nurcu hocanın müritlerini göreceksin. Ev halkı uçacak sevincinden, kurban bayramında anımsanmış olmaktan mutlu olacaksın. Sormayacaksın, sorgulamayacaksın! Ne Almanya’daki Deniz Feneri e. V. vurgununu bileceksin, ne yeşil sermayeyi... Kapan diyecekler, kapanacaksın; kız çocuklarını okula değil Kuran kursuna gönder diyecekler, göndereceksin. Sen anasın, sen baba, sen kardeş!.. Sen bu ülkenin bireyisin, yurttaşısın, kulu değil! Anlatsam anlayacak mısın? *** Sana Atatürk Devrimleri’ni öğretmediler!.. Örttüler seni kara çarşafla; başını bağladılar; “çocukların annesi” diye eve kapattılar... Kör karanlığın içine süreklediler seni... Seni afyonladılar, seni kandırdılar, karanlığa gömdüler seni... İnsanca yaşamı çok gördüler sana... Din bezirgânları, yobazlar, hokkabazlar, tarikat şeyleri, şıhları, müritleri teslim aldılar seni... Suçun, günahın yok senin! Kimi kez etnik milliyetçiliğin tutsağı oldun, kimi zaman din bezirgânlarının, tarikat şeyhlerinin! Bak kömür kamyonu yine geldi sizin mahalleye... Arkasından gıda torbaları yüklü kamyonet de az sonra orada olacak... Sana bir adım ötede, köşede, beyaz badanalı tek katlı evin orada. Haydi koş kömür gözlüm, kara kaşlım, siyah saçlım... Buz kesmiş parmaklarınla dokun gıda torbalarına, kömür çuvallarına... Sonra başını kaldır göğe bak, Tanrı Baba’ya bir kez daha şükret! Haydi koş, geç kalacaksın, koş!

(alıntı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !