Kadın için özgürlük her şey
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Mozart'ın ünlü yapıtı 'Saraydan Kız Kaçırma'yı Yekta Kara'nın rejisiyle bugün, yarın ve 19 Eylül'de Yıldız Sarayı'nda sahneleyecek.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Mozart'ın Türkler'i konu alan ünlü yapıtı 'Saraydan Kız Kaçırma'yı Yıldız Sarayı'nda İstanbullu sanatseverlerin beğenisine sunuyor. Yekta Kara'nın kültürlerarası ve dinler arasında diyalog oluşturma gereksinimini ön plana çıkartarak çoksesliliği vurguladığı ve bu bağlamda günümüze göndermeler yaparak sahneye koyduğu yapıtın orkestra şefliğini Naci Özgüç üstleniyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının yanı sıra Ankara, İzmir, Samsun Devlet Opera ve Balesi solist sanatçılarının da görev aldığı yapıt, bugün, yarın ve 19 Eylül'de Yıldız Sarayı'nda izleyiciyle buluşacak. Librettosunu Gottlieb Stephanie'nin yazdığı yapıtın dekoru Ferhat Karakaya'ya, kostümleri Aydan Çınar ve Sevda Aksakoğlu'na, ışığı Metin Koçoğlu'na ait. Koro şefliğini Gökçen Koray'ın yaptığı yapıtta Belmonte'yi Erdem Erdoğan, Osman'ın Bülent Ateşoğlu / Kenan Dağaşan, Konstanze'yi Birgül Su Ariç / Esra Çetiner, Blondchen'i Deniz Boran / Sirel Yakupoğlu, Pedrillo'yu Cenk Bıyık ve Selim Paşa'yı Cahit Şaher canlandırıyor.
Bu yapımın dördüncü Saraydan Kız Kaçırma'sı olduğuna değinen Yekta Kara, ilk olarak 1980'de Ankara Devlet Opera ve Balesi'yle sahneye koyduğunu ve bunun da yönetmenlik kariyerinin ilk yapıtı olduğunu dile getiriyor. Bu nedenle 'Saraydan Kız Kaçırma'nın kendinde çok özel bir yeri olduğuna dikkat çeken Kara, ikincisini 2004'te Avrupa Kültür Günleri'nin açılışı yapıtı olarak Karlsruhe Devlet Operası için, üçüncüsünü ise 2006'da Mozart'ın 250. doğum yıldönümü nedeniyle İstanbul Müzik Festivali kapsamında sahneye koymuş. Bu yapım için özellikle Yıldız Sarayı'nı tercih ettiğini belirten Kara, “2006'daki Saraydan Kız Kaçırma'yı Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunda yapmıştık. Bu kez Yıldız Sarayı'nda olmasını özellikle arzu ettim. Farklı bir mekanda ve değişik bir bakış açısıyla yapmak istedim. Bu yapımın en önemli özelliklerinden biri de İstanbul Devlet Operası sanatçılarının yanı sıra Ankara, İzmir ve Samsun Operaları'nın sanatçılarının da bulunması. Ben bunu biraz da Milli Takım gibi görüyorum” diyor. “Bu yapımda öncelikli olarak Türk seyircisi ön planda olduğu için yapıtı baştan sona özgün dilinde oynamanın anlamsız olacağını düşündüm. Çünkü herkes Almanca bilmek zorunda değil. Ayrıca operayı dış mekanlara taşıma nedenimizin operayı geniş kitlelere sevdirmek olduğu düşünülürse anlaşılabilir olmak bizim için çok önemliydi. Bu dil sorununu ben solistlere üç dili de konuşturarak çözüm buldum. Yani Belmonte, Konstanze, Pedrillo Almanca; Blondchen İngilizce; Osman ve Selim Paşa da Türkçe konuşuyor yapıtta. Yani herkes kendi dilinde kendini ifade ediyor. Böylece farklı dil, farklı din ve farklı kültürden insanların arasındaki iletişim kopukluğunu da vurgulamış olduk” diye anlatıyor Yekta Kara yapıttaki dil sorununu nasıl çözdüğünü.
'Herkes tek tip insan olmak zorunda değil'
Saraydan Kız Kaçırma'yı sahneye koyarken Doğu ve Batı insanı arasındaki iletişim kopukluğunu, Batı insanının doğuya ön yargılı bakışını gözler önüne sermeyi amaçladığını söyleyen Kara, “Mozart'ın yapıtı bestelediği dönemi tabii ki de gözardı edemeyiz. Viyana Kuşatması'nın üstünden 100 yılı aşkın bir süre geçmiş. Yani Avusturya'daki Osmanlı'ya karşı duyulan korku, yavaş yavaş hafiflemiş. O dönem Avrupası'nda Oryantalizm rüzgarı hüküm sürüyor. Ve Doğu kültürü ve insanıyla ilgili bir çok yanlış klişe var batı insanının aklında. İşte bütün bunlar Mozart'ın yapıtında kendini gösteriyor. Farklı kültürden, farklı dilden, farklı dilden insanların bir araya geldiğinde yaşadığı iletişim kopukluğu, birbirini anlayamama, birbirine karşı hoşgörülü olamama durumu bu yapıtta karşımıza çıkıyor. Bunları günümüzde de yaşıyoruz. 'O benden farklı. Ne güzel. Öyle kalsın' diyemiyoruz. Herkes tek tip insan olmak zorunda değil. Bir toplumu renkli kılan, zenginleştiren çokkültürlülüktür. Her iki tarafın da sadece ben üstünüm, ben doğruyum, ben haklıyım tavrından vazgeçmesi gerekiyor” diye düşüncelerini dile getiriyor. Yapıtta bir diğer önem verdiği ögenin de Konstanze'nin vazgeçemediği özgürlüğü olduğunun altını çizen Yekta Kara sözlerini şöyle sürdürüyor: “Benim yorumuma göre Konstanze, Selim Paşa'yı nişanlısı Belmonte'ye tercih ediyor. Unutmayalım ki Mozart'ın gönderme yaptığı Selim Paşa, padişah olmasının yanı sıra sanatçı kimliğiyle de bilinen üçüncü Selim. Selim Paşa, yakışıklı, kültürlü, kadın ruhundan anlayan, sanatçı yönü olan, hoşgörülü biri. Konstanze ile Selim Paşa arasında müthiş bir çekim var. Ama Konstanze için özgürlüğü herşeyden önemli. Selim Paşa için özgürlüğünü bir kenara bırakamıyor. Çünkü onunla birlikte olursa biliyor ki Harem'de diğer kadınlarla birlikte yer alacak ve özgürlüğünü yitirecek. Belmonte ise, Selim Paşa'ya oranla son derece sığ bir adam. Onu biraz günümüz “yuppie”leri gibi aldım. Yani para egemen bir toplumdan geliyor. Hem egosantrik, hem de avrosantrik. Batı dünyasının maddiyatçı bakış açısıyla yoğurulmuş biri.”Osman karakterini çok önemsediğini belirten Kara, “Birçok yapımda Osman karakteri karikatürize ediliyor. Hatta bazılarında daha da ileri gidilerek aptal, sağını solunu bilmeyen, ilkel, canavar ruhlu, barbar bir adam olarak gösteriliyor. Bu çok yanlış bence. Osman, muhafazakar biri. Kendinden farklı kültür, farklı dilden, farklı dinden gelenlere karşı kendi değerlerini, kendi insanını korumaya çalışan biri. Bu bir tür savunma içgüdüsü. Bu karakteri böyle değerlendirmek gerekli” diyor. Bu yapımda seyirciyle oyuncuların birbirine çok yakın olmasına özellikle dikkat ettiğini söyleyen Yekta Kara, “Normalde salonda opera izlediğinizde oyuncularla seyirci arasında orkestra çukuru vardır. O yüzden oyuncu seyircisinden uzak durur. Ama burada Ortaoyun'da olduğu gibi seyirciyle oyuncuyu yakınlaştırdık, kaynaştırdık” diye konuşuyor. Saraydan Kız Kaçırma'nın yalnız üç temsille sınırlı kalmayacağına dikkat çeken Yekta Kara, gelecek yıl İstanbul Opera Festivali'nde de sahneleneceğini sözlerine ekliyor.
Yeni wi-fi teknolojisi onaylandı
Yeni nesil kablosuz ağ wi-fi teknolojisi "802.11n"nin kullanımına izin verildi, ancak buna uygun bilgisayar ve ürünün satışa çıkması uzun zaman alacak.
Teknoloji web sitelerinin haberine göre, wi-fi standartlarını belirleyen dünyanın en büyük uluslararası meslek kuruluşu olan ve IEEE olarak anılan The Institute of Electrical and Electronics Engineering, halen kullanılan teknolojiden 6 kat daha hızlı yeni nesil teknolojinin kullanımını onayladığını açıkladı.
7 yıl önce ortaya çıkan teknolojiden IEEE'nin onayı olmaksızın ağ ürünleriyle uyumlu cihazların çalışması olanaksız bulunuyordu.
Elektronik firmaları son yıllarda "802.11n draft" damgalı bilgisayar ve modemler satıyorlardı.IEEE'nin onayının ardından bu teknolojiyle uyumlu cihazların damgaları da "802.11n" olarak tescillendi.
İdeal koşullar altında yeni nesil teknolojinin saniyede (Mbps) 300 megabit ve üzeri veri aktarımı hızı sağlaması bekleniyor. Şu anki "802.11g" teknolojisi 54 Mbps hızla veri aktarımı sağlıyor.
Yeni teknolojinin, eskisinin iki katı olan 90 metre uzaklıkta veri aktarımı sağlayacağı belirtiliyor.
Google'dan yeni bir hizmet daha
Google'nin yeni uygulaması "Fast Flip" sayesinde bir gazete veya dergide yayımlanan makaleyi internet ortamında çok hızlı bir şekilde görmek mümkün oluyor.
İnternetin arama devi Google, New York Times, Washington Post veya BBC gibi basın kuruluşlarının makalelerini hızlı bir şekilde görmeyi ve okumayı sağlayan "Fast Flip" adlı yeni bir uygulama başlattı.
"fastflip.googlelabs.com" web sitesinden ulaşılan yeni uygulama, internet kullanıcılarına Google'ın yayın ortağı aralarında New York Times, Washington Post, Cosmopolitan, Elle, Marie Claire ve Newsweek'in bulunduğu 40 kadar gazete, dergi ve yayın kuruluşunun çeşitli konulardaki makalelerinin ilk sayfasına anında ulaşmaya olanak sağlıyor. Makalenin devamını okumak isteyen kullanıcı, makaleyi yayımlayan medya kuruluşunun web sitesine yönlendiriliyor.
Amerikan medya kuruluşlarıyla telif hakları sorunlarından dolayı gergin ilişkileri bulunan Google, "Fast Flip" uygulamasında sunulan reklamlardan sağlanan gelirleri bu ortaklarıyla paylaşacağını açıkladı. Google yöneticileri, bu yeni uygulamanın basın sektörüne yeni okuyucular kazandıracağı görüşünü dile getirdiler.
Microsoft'tan görüntü arama motoru
Yazılım devi Microsoft, kendi arama motoru Bing'de görüntü aranmasına olanak sağlayan bir hizmetin beta versiyonunu başlattı.
Microsoft'un başkan yardımcısı Yusuf Mehdi ABD'nin San Francisco kentinde düzenlenen TechCrunch50 teknoloji konferansında yaptığı açıklamada, bu görsel aramanın, bilgi arama ve bulmanın daha grafik bir yöntemi olduğunu belirtti.
Yeni görüntü arama motoruyla, yüzde 20 daha hızlı görüntü sonucu bulmanın mümkün olduğunu ifade eden Microsoft yetkilileri, bunun büyük bir kataloğu sayfa sayfa karıştırmaya benzediğini kaydettiler.
Microsoft, Google'ın egemenliğindeki internet arama ağında rakip olduğu Bing arama motorunu üç ay önce başlatmıştı.
Satürn'de hava açmıyor
Satürn'de ocak ayı ortasında başlayan şiddetli fırtına aralıksız devam ediyor.
Almanya'da düzenlenen Avrupa Gezegenbilimi Kongresi'nde astronomlar, aralıksız devam eden fırtınanın bugüne dek Güneş Sistemi'nde gözlenen en uzun fırtına olduğunu belirtti.
Kongrede yapılan açıklamada, bu fırtınanın, 2004'de Satürn'ün yörüngesine giren ve gezegeni inceleyen Amerikan Cassini uzay aracının belirlediği 9. fırtına olduğu belirtildi.
Çapının 3 bin kilometreyi bulduğu sanılan bu atmosfer olayının genellikle Satürn'ün güney yarım küresinde, bilim adamlarınca "fırtına geçidi" adı verilen bölgede meydana geldiğine, şimşeklerin oluşturduğu radyo dalgalarının Dünya'da oluşanlardan bin kat güçlü olduğuna dikkat çekildi.
Avusturyalı, Fransız ve Amerikalı bilim adamlarının yaptığı incelemelere katılan Avusturya Bilim Akademisi'nden Georg Fischer, bu fırtınaların gücünün ve süresinin şaşırtıcı olduğunu, yaydığı radyo dalgalarının Satürn'ün iyonosferini incelemek için faydalı olacağını da ifade etti.
Satürn'de bundan önceki uzun süreli fırtınalar, 2007 Kasım ayında ve 2008 Temmuz ayında meydana gelmişti.
Hitit çalgıları dünyayla buluşacak
Anadolu'nun en köklü uygarlıklarından Hititlerin çalgıları ve müziği, 3 bin 700 yıl sonra tekrar gün ışığına çıkıyor.
İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, ODTÜ, Devlet Tiyatroları, Opera ve Bale Çalışanları Vakfı'nın (TOBAV) ana ortaklıklarında hazırlanan ve Avrupa Birliği tarafından fonlanan ''KaleidoscopEurope'' projesi kapsamında, ''Hattuşa'' etkinliği düzenlenecek.
Etkinlik kapsamında, Türk, İtalyan, Macar ve Portekizli müzisyenleri bir araya getiren ''Hattuşa Orkestrası'' 26 Eylülde ODTÜ Kemal Kurdaş Salonu, 28 Eylülde Çorum Devlet Tiyatrosu Sahnesi ve 2 Ekimde Portekiz'de konser verecek.
Hititlerin pek bilinmeyen ''müzik uygarlığını'' ortaya çıkaracak konserlerde, sanatçılar bu Anadolu uygarlığının yerel kıyafetleriyle sahneye çıkacak ve arkeolojik bulgulardan yola çıkılarak yeniden hayata döndürülen orijinaline çok yakın Hitit çalgılarını seyirciyle buluşturacak. Yüzyıllardır sessizliğe gömülen Hititlerin lir, arp, bağlama, kaval, çifte kaval, boru gibi üflemeli aleti, davul, darbuka ve çalparadan oluşan 11 çalgısının nağmeleri, 3 bin 700 yıl sonra ilk kez bu konserle duyulacak.
Çalgılardan çıkan özel seslere göre Ertuğrul Bayraktarkatal tarafından bestelenen eserin çalınacağı konserde ayrıca, hem Anadolu'nun hem de Avrupa'nın yerel ezgileri buluşacak, aynı eserde yeniden yorumlanacak."Günümüz sanatını etkileyebilir"
Etkinlikle ilgili Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Konser Salonu'nda bir basın toplantısı düzenlendi. Etkinliğin yazarı ve yönetmeni Oğuz Elbaş, burada yaptığı konuşmada, projenin 15 yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıktığını söyledi. Çalgıların ölçümlerinin ODTÜ'de yapıldığını, üretimini İstanbul Teknik Üniversitesinden hocaların üstlendiğini anlatan Elbaş, imalatın 6-7 ay sürdüğünü bildirdi.
Elbaş, Hititlerde dini törenlerde müziklerin çok önemli olduğunu ve herhangi bir aksiliğin Tanrıya hakaret olarak görüldüğünü dile getirerek, bu nedenle törenlere günler öncesinden hazırlanıldığını ve Hitit müzisyenlerinin alanlarında profesyonel olduğunu kaydetti.
Hitit çalgıları hakkında o döneme ait kabartmalar ile yazıtlardan bilgi edindiklerini ifade eden Elbaş, çalgıların orijinallerine çok benzediğini ama bir orkestra içinde çalınacağı için üzerlerinde küçük düzenlemeler yapıldığını dile getirdi. Elbaş, ''Ortaya ilginç bir 'sound' çıktı. Bunlar günümüz sanatını etkileyebilir. Bazı üreticiler bu çalışmayı takip ediyor'' dedi.
Bazı Hitit geleneklerinin halen Anadolu'da sürdüğünü belirten Elbaş, sazların üzerine püskül bağlamının Hititlere dayandığını, Çorum'daki evlilik geleneğinin Hititlerink ile hala aynı olduğunu söyledi. Elbaş, ''Ölen adamın karısının kardeşine verilmesi Hitit geleneğidir. Üç etek, çarık gibi giysilerde benzerlikler var'' diye konuştu.
Türkiye'de müzik müzesi olmadığından yakınan Elbaş, ''Diğer ülkelerin var ama bizim farkımız bu müzik aletlerinin arkeolojik geçmişinin olması. Bu noktada tek ülkeyiz'' yorumunda bulundu."Dünyada bir ilk"
İtalyan Kültür Ataşesi Angelina Tangianu, projeye iki yıl önce karar verildiğini söyledi. ''KaleidoscopEurope'' projesinin amacının farklı alanlardan kişileri bir araya getirerek ortak ürün çıkarılmasını sağlamak olduğunu belirten Tangianu, 7 alandan oluşan proje kapsamında toplamda 143 etkinlik yapılacağını bildirdi.
Müzik Yönetmeni Murat Öztürk de Anadolu'nun müzik açısından da köklü geleneği bulunduğunu ifade ederek, konserde Anadolu ve Avrupa müzik geleneğinin bir arada olacağını kaydetti. Konserle Hitit çalgılarının sesinin ilk kez duyulacağını anımsatan Öztürk, ''O sesleri yeniden duyma imkanımız olacak. Çalgılar binlerce yıl sonra yeniden seslendirilmiş olacak'' dedi.
Konserin kompozisyon yönünden de özgün olduğunu dile getiren Öztürk, ''dünyada bir ilki gerçekleştirmenin onur ve gururunu yaşadıklarını'' sözlerine ekledi.
TOBAV Genel Sekreteri Meltem Keskin Bayur, konserde TOBAV Başkanı Tamer Levent ile Hitit kral ve kraliçesini canlandıracaklarını ve bunun kendilerini çok heyecanlandırdığını dile getirdi.
CSO Müdürü Çağatay Akyol ise ''Heyecanlı bir proje. 3 bin 700 yıl önceki çalgılar karşımızda. Konserde, 3 bin 700 yıl öncesinin medeniyetini tekrar dünyayla tanıştıracağız. Bu enstrümanları sahiplenen başka ülkeler de var. Bunların Anadolu kökenli olduğu gösterilecek'' diye konuştu.
Konuşmaların ardından sanatçılar, Hitit enstrümanlarını çaldı.
''Hattuşa'' etkinliği kapsamında, Hititlerin dünya kültür yaşamına sunduğu değerleri konu alan atölye çalışmaları ile sergiler de açılacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder