1968 hareketinin ilk faili meçhul cinayetinde kritik soru: "İlk kurşun"derin devletin işi miydi?
CHP kurultayında tam Hasan Fehmi Güneş konuşurken bir kadın kürsüye doğru yürüdü ve "tam bağımsızlıktan" söz etmekte olan Güneş'e doğru bağırdı:
"Bağımsızlık uğruna ölen Taylan'ın dosyasını neden sakladın? Taylan'ın katili nerede?"
Güneş bir an durdu, o sırada genç kadını apar topar uzaklaştırdılar.
Kurultay'ın tozu dumanı arasında genç kadının feryadı anlaşılamadı.
Adı: Hale Kıyıcı'ydı.
1968 hareketinin ilk faili meçhul cinayetine kurban giden Taylan Özgür'ün ablasıydı.
Taylan Özgür emekli bir binbaşının oğluydu. ODTÜ öğrencisiydi. 1969 yılının 23 Eylül günü İstanbul Üniversitesi öğrenci birliğinin Beyazıt'taki kongresi sırasında arkadan kurşunlanarak öldürülmüştü.
O yıla kadar belli bir noktada tutulan şiddet, Vedat Demircioğlu ve Taylan Özgür cinayetlerinden sonra birden dozunu artırmış ve 70'lerin başında 12 Mart'la sonuçlanacak kanlı perde böyle açılmıştı.
Peki bu perdeyi açan ve ülkeyi bir darbeye götüren kurşunu kim, hangi amaçla sıkmıştı?
Bu soruyu yanıtlayabilmek için Özgür'ün katilini bulmak gerekiyordu. Aslında Taylan Özgür'ün katili olarak Lisan Çakıcı adlı bir polis memuru yargılanmış, ancak kimi öğrencilerin ve tanıkların anlatımları arasındaki çelişkiler nedeniyle delil yetersizliğinden beraat etmişti.
İşte o gün bugündür, yani tam 31 yıldır Hale Kıyıcı, kardeşine kurşun sıkan ismin peşindeydi.
Aradığı ipucunu, 1990 yılında emekli Yarbay Talat Turhan vermişti.
"Kontrgerilla uzmanı" sayılan Turhan bir söyleşide "derin devlet"in eylemlerini anlatırken Özgür'ün öldürülmesini örnek vermiş ve şöyle demişti:
"1978'de Hasan Fehmi Güneş'in İçişleri Bakanı olmasının ertesi günü Taylan Özgür'ün dosyasını kendisine verdim."
Turhan'a göre bu dosyada Özgür'ü bir polisin değil, bir üsteğmenin öldürdüğü yazılıydı. Dosya, Bakan'a verildiğinde odada 3 kişi daha vardı: Deniz Baykal, Ertuğrul Günay ve Uğur Mumcu...
Turhan bunları anlattıktan sonra Özgür'ün ablası Hale Kıyıcı kendisine bu üsteğmenin kim olduğunu sormuş ve onun -1990 itibarıyla- orduda üst düzeyde görev yapan bir general olduğunu öğrenmişti. Ancak Turhan bu ismi açıklamaya yetkili olmadığını söylüyor, Kıyıcı üsteleyince de şöyle diyordu:
"Olayı delillendirmek içişleri Bakanı'nın sorumluluğunda... Ben Hasan Fehmi'yi de eleştiremiyorum. Çünkü bu örgüt, devlet içinde devlet... Çözmeye siyasilerin gücü yetmiyor..."
Hale Kıyıcı, kardeşinin katilini bulabilmek uğruna bu dosyanın peşine düştü; ancak 10 yıl uğraşmasına rağmen bir sonuç alamadı.
Sonunda dosya verildiğinde odada bulunduğu söylenen tanıklardan üçünü; Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş ve Ertuğrul Günay'ı birarada bulabileceği bir yere, yani CHP kurultayına gitmeye karar verdi ve aklındaki soruyu Hasan Fehmi Güneş kürsüdeyken haykırdı.
Ancak kritik soru, "tam bağımsızlık" lafları arasında yine yanıtsız kaldı.
Kurultayda konuştuğum Hale Kıyıcı, bu duruma isyan ederken gözyaşlarını tutamıyordu. Kardeşinin katillerini bilenlerin susmasına, 12 Mart'ta kendilerine işkence yapan kimi isimlerin salonda "Genel Sekreterlik" düşü kurmasına, Özgür'e kurşun sıkanların halen görevde olmasına isyan ediyordu.
Güneş'in, Baykal'ın, Günay'ın ve Turhan'ın duruma mutlaka bir açıklama getireceklerini söyledim; tatmin olmadı.
"N'olur İspanya örneğini inceleyin" dedi ayrılırken;
"... derin devletin içinden sosyal demokratlar çıktı orada..."
NURHAK (1971)
31 Mayıs 1971’de Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan Nurhaklar’da; 2 Haziran ‘71’de Hüseyin Cevahir İstanbul’da katledildi.
Nurhak'ta bir şafak vakti
Ikinci kurtulus savasi veren üniversite gençligi, Istanbul Üniversitesi'nden
Beyazit Meydani'na tasan olaylarda bir devrim sehidi daha verir
Taylan Özgür'ü polis öldürdü
O DTÜ Ögrenci Birligi seçiminde diger Yönetim Kurulu üyeleri söyledir: II. Baskan: Bülent Yelken , 2. Baskan: Hayrettin Soydas, Genel Sekreter: Kutay Arman , Genel Sekreter Yardimcisi: Tevfik Fikret Nas , Muhasip: Levent Tosun , Üye: Nihat Usta, Üye: Süha Barlak , Üye: Osman Biyik , Yedek Üyeler: Nihat Yüzügüllü, Leyla Akaydin, Esber Güner . Toplumcu Grubun, seçimler için yayimladigi propaganda brosüründe, özetle su görüslere yer verilir: ''ODTÜ'nün bütün yurda yayilmis devrimci ününü söndürmeyelim.'' Kongrede Divan Baskanligina Münir Ramazan Aktolga , Divan Baskanvekilligine Çagatay Anadol ile Müfit Özdes seçilir. 28 Agustos 1969 Persembe günü yapilan Ögrenci Birligi kongresinde de aranan ögrencilerden Ahmet Sina, Sinan Cemgil ile asistan Muammer Soysal, birer konusma yapar. Kongreyi takiple görevli hükümet komiseri ise olanlari sadece seyretmekle yetinir. Fakat, jandarma, Sinan Cemgil ile Ahmet Sina'yi yakalamak için gece evlerinin çevresinde önlem alir. 1 Eylül 1969 Pazartesi günü, ögrenciler, gizli oyla 13 sandikta oy kullanir. Açilan 11 sandikta sosyalistler 1.459, ortanin solu 1.375 oy alir. Bunun üzerine bütün dikkatler Hazirlik Okulu ve Insaat Fakültesi'nde oy kullanilan sandikta toplanir. Insaat Fakültesi'nde kullanilan oylarda ise ortanin solu grubu 72 oy farkiyla önde gitmektedir. ODTÜ Ögrenci Birligi'nin, üniversite içindeki olanaklarini ele geçirebilmek amaciyla Sükrü Isik ve sandik görevlisi Ahmet Sönmez , bir bahaneyle olay çikartir. Koray Dogan , tabancasiyla havaya bir el ates eder. Çikan olaylarda, MDD'ciler, sosyal demokratlara karsi, ''devrimci siddet'' kullanir. Baskanlik Divani, olaylari gerekçe göstererek kongreyi erteler. Bunun üzerine ODTÜ Ögrenci Birligi yönetimi, Divan Baskani olan Münir Ramazan Aktolga'ya geçer.
ODTÜ'DE YINE SILAHLAR KONUSTU
Toplumcu Grubun, seçim sonucunun alinmadigini öne sürmeleri üzerine Sosyal Demokrasi Dernegi yöneticileri, Ankara Valiligi'ne basvurur, seçim tutanaklari ile birlikte, hukuki gerekçeleri de göstererek gerçek yönetim kurulu hakkinda karar ister. Ankara Valiligi, 4. 9. 1969 tarihinde yaptigi inceleme sonunda 2521 sayili kararla seçimlerin ''Ortanin Solu'' grubu tarafindan kazanildigina karar verir. Bunun üzerine, ODTÜ Sosyal Demokrasi Dernegi binasi, MDD'ciler tarafindan tamamen tahrip delir. ODTÜ Ögrenci Birligi seçimlerini ''Ortanin Solu'' grubunun kazandigi Ankara Valiligi'nce ODTÜ Rektörlügü'ne ve ODTÜ Ögrenci Birligi'ne, 5 Eylül 1969 Cuma günü, teblig edilir. ODTÜ Ögrenci Birligi seçimlerini kazanan sosyal demokratlarin lideri SDDF Genel Baskani Nail Gürman ile bir grup arkadasi, 5 Eylül Cuma günü, ODTÜ'ye gelerek bir gövde gösterisine girisir. Kendilerine mani olmak isteyen Prof. Ayhan Türeli 'yi tartaklayan göstericiler, tabanca ile etrafa ates ederek Ögrenci Birligi'ne dogru yürür. Ancak Toplumcu Grup'tan bazi ögrencilerin birlik etrafinda ellerinde kirma av tüfeklerle beklemeleri üzerine yürüyüsten vazgeçerek dagilirlar. ODTÜ Rektörlügü, Ögrenci Birligi'ni, seçimleri kazanan, ''Ortanin Solu'' grubuna teslim etmek için 10 Eylül 1969 Çarsamba günü, valilige yazdigi bir yazi ile jandarma kuvveti talep eder. Olaylari görüsmek ve suçlu ögrencileri tespit etmek üzere toplanan Üniversite Disiplin Kurulu üyeleri, ayni gün, toplanti sirasinda, ''Toplumcu'' Grup tarafindan baskina ugrar. Bu sirada Disiplin Kurulu'nda ifade veren eski ODTÜ Ögrenci Birligi Baskani Iskender Odabasoglu da tartaklanir. Ögrenci Birligi seçimlerinde çikan olaylar nedeniyle hem ODTÜ Disiplin Kurulu hem de Ankara Savciligi, Mustafa Taylan Özgür, Sinan Cemgil ve Ahmet Sina hakkinda sorusturma açar. 26 Mayis 1970 günü ODTÜ Ögrenci Birligi seçimleri yeniden yapilir
MUSTAFA TAYLAN ÖZGÜR ÖLDÜRÜLÜYOR
ODTÜ Ögrenci Birligi'yle beraber Istanbul Üniversitesi Talebe Birligi'ni (IÜTB) ele geçirmek amaciyla, Ankara ve Istanbul'dan devrimci gençler, kongre için çaba gösterir. IÜTB kongresi 25 Agustos 1969 günü açilir. Fakat çikan anlasmazliklar nedeniyle kongre, 13 Eylül gününe ertelenir. IÜTB kongresinde arkadaslarina destek olmak amaciyla ODTÜ ve Ankara Üniversitesine bagli bir grup devrimci genç, Istanbul'a gelmeye karar verir. Mustafa Taylan Özgür, Istanbul'a gelmeden bir gün önce, Sinan Cemgil, Hüseyin Inan ve Alpaslan Özdogan ile ODTÜ yurtlarinda otururken Sinan Cemgil'in, ''Taylan, Istanbul'a gidiyorsun. Gel bir fotograf çektirelim. Bir is olur. Hiç olmazsa hatira kalsin'' istegiyle, dördü birden fotograf çektirir. Sinan'in hanimi Sirin o sira hamiledir. Taylan da Sinan'a ''Gidip dönmemek, gelip görmemek var. Çocugun dogdugu zaman kiz da olsa, erkek de olsa ismini Taylan koy'' der. Daha sonra Sinan, dogan çocugunun ismini Taylan koyar. ODTÜ Ögrenci Birligi Divan Baskani Münir Ramazan Aktolga, Mustafa Taylan Özgür, Mehmet Sait Kozacioglu, Mustafa Yalçiner, Alpaslan Özdogan, Halil Çelimli, Hüseyin Inan, Sükrü Isik, Tuncer Sümer, Yusuf Aslan, Fehmi Erbas, Ruhi Koç, Ilhami Aras ve Deniz Gezmis basta olmak üzere Ankara Üniversitesi ve ODTÜ'ye bagli bir grup devrimci ögrenci, otobüsle Istanbul'a gelir. Gelen ögrencilerin hemen hepsi silahlidir. Ankara'dan gelen ögrenciler, ITÜ Gümüssuyu Yurdu'nda kalir. Ankara'dan gelenler arasinda çikan bir anlasmazlik nedeniyle Hüseyin Inan, Sükrü Isik, Yusuf Aslan, Mustafa Yalçiner, Halil Çelimli ve Alpaslan Özdogan, Ankara'ya geri döner. IÜTB kongresi, 23 Eylül 1969 Sali günü, Istanbul Üniversitesi Merkez binada baslar. Sagcilarin adayi Atilla Kiliçoglu solcularin adayi Suayip Dilmen 'dir. Iki grup da hazirlikli gelmistir. Ankara'dan gelen Mehmet Sait Kozacioglu, yaninda Mustafa Taylan Özgür oldugu bir sirada merkez bahçede silahini çekerek bir kaç el ates eder. Sait Kozacioglu polis tarafindan yakalanarak gözaltina alinir. Mustafa Taylan Özgür ise polisten kaçmak isterken Beyazit Meydani'nda silahla vurularak öldürülür.
Taylan Özgür'ün öldürüldügünü ögrenen devrimci ögrenciler, 23 Eylül günü aksami ODTÜ'de toplanarak ne yapacaklarini kararlastirir. Yusuf Aslan, arkadasi Taylan'i kaybetmenin üzüntüsü içinde bir sise sarap alir ve gözyaslari içinde Mustafa Yalçiner'in yanina gider. Yalçiner ile Aslan gece, kampustan sehire iner. Sokakta rastladiklari birkaç Amerikali subaya saldirip döven Aslan ile Yalçiner, Tuslog binasini da kursunladiktan sonra ODTÜ'ye geri döner. 24 Eylül 1969 Çarsamba günü sabah saat 10.00'da Atatürk Aniti'nin önünde toplanan ögrenciler, önce Istiklal Marsini söyledikten sonra Mustafa Taylan Özgür için iki dakikalik saygi durusunda bulunur. Bu sirada ODTÜ Rektörlük damina yerlestirilen siren 2 dakika çalinir. Atatürk Aniti önünde toplanan kalabaliga, polis tarafindan aranan Sinan Cemgil, hitap ederek sunlari söyler: ''Bir devrimci kardesimiz polis kursunu ile kahpece öldürülmüstür. Devrimci sehitlerin matemini tutacak zamanimiz yoktur. Devrimcilerin postunu ucuza satmayacagiz. Gün gelecek Türkiye'nin bagimsizligi ve kurtulusu için gerekirse hepimiz vurulacagiz. Bunlar bizi korkutmuyor, üzmüyor ancak kinimiz bileniyor. Taylan Özgür'ün ardindan matem tutmayacagiz, mersiyeler düzmeyecegiz. O, 24 saatini devrime adamis bir kisiydi. Yapilacak çok islerimiz vardir, ikinci kurtulus savasinin ilk kursunlanan devrimcilerinden sonra bizler de düsebiliriz, bunu korku degil varacagimiz serefli bir nokta olarak kabul ediyoruz. Taylan, Kommer 'in arabasini yakarak devrim için ilk kivilcimi atmisti. Bu kivilcim devam ettirilecektir. Türkiye'de CIA artik bir adam temizleme kampanyasi açmistir. Yilmiyoruz, korkmuyoruz.'' Daha sonra FKF Genel Sekreteri Ruhi Koç , ögrencilere, ''Mustafa Kemal Andi'ni'' yaptirir. Bir ögrencinin Atatürk Aniti'ndaki mesaleyi yakmasindan sonra törende bulunan ögrenciler dagilir. Anma töreninden sonra ODTÜ ÖB Genel Kurul Baskanligi, Ankara Üniversitesi Ögrenci Birligi ve FKF, ''Türk Halkina'' basligiyla ortaklasa su bildiriyi yayimlar: ''Türkiye halkinin 2. milli kurtulus savasinin en önde milli kahramanlarindan devrimci kardesimiz Mustafa Taylan Özgür dün, kahpece polis kursunlariyla vurularak öldü. Anisi bize önder olsun. Taylan Özgür'ün bir tek düsüncesi vardi: Devrim. O, günün 24 saatinde devrimciydi. Taylan bir tek sey için yasiyordu: Devrim ugruna ölmek. Taylan'in ismi devrim tarihine geçecek, hem de 2. milli kurtulus savasimizin mesalesini yakan devrimci olarak geçecek. O, devrim mesalesini Vietnam celladi Kommer'in arabasi üzerinde ateslemisti. Taylan Özgür, sahibi ve evlatlari oldugumuz bu topraklarin ulusal kurtulusu, halkimizin özgür olmasi, Türkiye'mizin dünya uluslari arasinda devrimci yerini almasi ugruna verdigimiz kavganin ne ilk ne de son neferidir. Taylan Özgür gibi binlercemizin ölümü pahasina ergeç emperyalizm boyundurugu kirilacak, ülkemizi ahtapot gibi saran namussuzlar tayfasi yok edilecek, Türkiye ulusal kurtulusçularin yönetimine geçecektir. Yasasin halk savasinin zaferi. Kahrolsun polisini ögrenci avina çikaran isbirlikçi iktidar.'' ODTÜ'de durum gerginlestigi için Rektör Kemal Kurdas , üniversite ile sehir arasindaki otobüs seferlerini iptal ettirir, ODTÜ-ÖB ile ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü'nün telefonlarini kestirir. Anma töreninden sonra ODTÜ'nün çesitli fakülte ögrenci dernegi baskanlari, Ankara Üniversitesi Ögrenci Birligi Ikinci Baskani Atilla Sarp , Ankara ITIA Ögrenci Dernegi Baskani Mehmet Demir , FKF Genel Sekreteri Ruhi Koç ile FKF Istanbul Sekreteri temsilcisi, ODTÜ Ögrenci Birligi odasinda toplanti yaparlar.
Toplanti sirasinda, bir ögrencinin, jandarmanin, hakkinda giyabi tutuklama karari bulunan Sinan Cemgil ile Ahmet Sina'yi yakalamak üzere, dernek binasina gelmekte oldugunu söylemesinden sonra toplanti dagitilir, ögrenciler, arkadaslarini, bilinmeyen bir yere kaçirir. Bu sirada Istanbul'da Mustafa Taylan Özgür'ün naasi, arkadaslari ve ailesi tarafindan morgdan alinir ve eller üzerinde TMGT'ye götürülür. Burada ögrenciler, saygi durusunda bulunduktan sonra Istiklal Marsi ile Atatürk'ün Bursa Nutku okunur. Oglunun tabutunun basinda bir konusma yapan emekli subaylardan Hasan Özgür, sunlari söyler: ''Oglumun akan kani Türk gençligine helal olsun. Bir oglum gitti fakat geride on binlerce oglum kaldi. Temennim, bu sonuncu olsun, evladim hepinize kurban olsun.'' TMGT'deki törenden sonra üniversite ögrencilerinin olusturdugu büyük bir konvoy ile Atatürk (Yesilköy) Havaalani'na getirilen cenazenin basinda ögrenciler nöbet tutar. Tabut daha sonra uçaga yerlestirilir ve cenaze 17.30'da kalkan uçakla Ankara'ya gönderilir. Esenboga Havaalani'na giden 200 kadar ögrenci, ''Katil Polis'', ''Kahrolsun emperyalizm'' diye bagirarak uçakla getirilen ve Türk bayragina sarili tabutu gece teslim alir. Özel bir ambulans ve 20 otomobillik bir kortej ile ODTÜ'ye dogru yola çikan korteje zaman zaman polis vasitalari da refakat eder. ODTÜ'ye gelindikten sonra cenaze, ögrenci yurtlarinin bulundugu sahada bir masanin üzerine yerlestirilir, ögrenciler, bu arada yurtlardan çikanlarla birlikte ''Kahrolsun katil polis'' diye bagirir. Ögrenciler, meydanda yaktiklari atesin çevresinde toplanarak sabaha kadar nöbet tutar.
TAYLAN ÖZGÜR DEFNEDILIYOR
25 Eylül Persembe günü, sabahin erken saatlerinde Münir Ramazan Aktolga ile bazi arkadaslari, Rektör Kemal Kurdas ile bir görüsme yaparak Taylan Özgür'ün cenazesini ODTÜ bahçesine gömmek istediklerini söyler. Kurdas, ''Her ögrenci taraftar oldugu kimseleri üniversite bahçesine gömmek isterse, burasi mezarlik olur'' diyerek bu istege karsi çikar. Rektörün karsi çikmasina ragmen ögrenciler, ODTÜ'nün giris kapisi ile Rektörlük binasi arasinda bulunan ve adina ''Ilim Agaci'' denen bir agacin altina mezar kazar ve cenaze namazini kilacak imami da buraya getirirler. Bunun üzerine Kurdas, Çankaya Ilçe Jandarma Karakolu'ndan yardim talep eder. Çankaya Ilçe Jandarma Komutani Turan Akin , Münir Ramazan Aktolga ile görüserek cenazenin üniversite bahçesine gömülmemesi konusunda kesin emir aldiklarini ve buna mutlaka engel olacaklarini söyler. Ögrenci liderleri aralarinda yaptiklari toplanti sonunda, cenazenin Asri Mezarliga gömülmesini kabul eder. Saat 11.00 civarinda Taylan'in cenazesi, ögrenci yurtlarinin bulundugu yerden alinarak Rektörlük binasina kadar eller üzerinde tasinir. Ögrenciler, Rektörlük binasi önündeki bayragi yariya indirmek ister. Bunun üzerine jandarma subaylari ile ögrenciler arasinda tartisma çikar. Subaylar, ODTÜ Rektörü'nün bayraga dokunulmamasi hususunda emir verdigini söylemesi üzerine tartisma sona erer. Taylan Özgür'ün cenazesi için ODTÜ Rektörlük binasinin önünde ABD Büyükelçisi Komer'in arabasinin yakildigi yerde bir tören yapilir.
Münir Ramazan Aktolga, bir otomobilin üzerine çikarak ''Taylan Özgür kardesimiz emperyalizme karsi çiktigi için sehit düsmüstür. Simdi sol eller havada olarak sizi bir dakikalik saygi durusuna davet ediyorum'' der. Gençler, sikilmis yumruklarini havaya kaldirarak saygi durusunda bulunur. Daha sonra Tandogan Meydani'na otobüslerle gelen ögrenciler, burada Özgür'ün tabutunu omuzlarina alarak camiye kadar yürür. Cenaze törenine Tabii Senatör Suphi Karaman, Suphi Gürsoytrak, Niyazi Agirnasli ve Prof. Muammer Aksoy da katilir. Özgür'ün cenaze namazi Ankara Maltepe Camii'nde kilinir.
Caminin esas imami olan Ismail Cosar , bagimsiz milletvekili adayi oldugu ve seçim propagandasi için Çankiri'ya gittiginden yerine bakan imam Sadik Agaç da ancak yarim saat sonra bulunur. Saat 11.00'de baslayan tören, yürünen yolun fazlaligi ve kortejin kalabalikligi nedeniyle tam 6 saat sürer. Taylan'in cenazesi binlerce ögrencinin katilimiyla Asri Mezarlik'ta topraga verilir.
INAN YAKALANIYOR
El- Fetih kamplarinda yaptiklari yirmi günlük bir egitimden sonra Hüseyin ve 15 arkadasi, 1 Subat 1970 Pazar günü, Suriye sinirindan gizlice Türkiye'ye girer. Grubun bir kismi Diyarbakir'a gelir. Hüseyin Inan, Alpaslan Özdogan ve Mustafa Yalçiner, yanlarinda getirdikleri silahlari Diyarbakir surlarinda bir yere gömer. Daha sonra Diyarbakir Tip Fakültesi önünde bulusmak için anlasilir.
Fakat, Tip Fakültesi önüne geldiklerinde fakültenin polis tarafindan basilmis oldugunu gören Hüseyin, Alp ve Yalçiner, Adana'ya gitmek için Diyarbakir disindan bir benzin istasyonunda otobüse biner. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklara, Yalçiner tek basina oturur. Otobüs, Gaziantep yakinlarinda bir yerde jandarmalar tarafindan durdurularak aranir. Hüseyin ile Alp, yan yana koltuklarda oturdugu için gözaltina alinir. Yalçiner, sans eseri kurtulur ve Adana'ya gelir. Yalçiner, daha sonra Ankara'ya gider. Müfit Özdes, Teoman Ermete ve Atilla Keskin ise Malatya'da tren garinda yakalanir. Sonuçta, yakalananlardan Hüseyin Inan, Atilla Keskin, Teoman Ermete, Müfit Özdes, Ercan Enç, Alpaslan Özüdogru, Hamit Yakup, Ahmet Tuncer Sümer, Kadir Manga, Ali Tenk, Bahtiyar Emanet tutuklanir ve Diyarbakir Tutukevi'ne konur. Filistin'den dönenlerden Mustafa Yalçiner, Ahmet Erdogan ve diger 3 kisi, yakalanamaz. Fakat, yakalananlarin Emniyet'te verdigi ifade nedeniyle Mustafa Yalçiner ile Ahmet Erdogan, giyabi tevkif karari ile aranmaya baslanir.
El-Fetih dönüsü Hüseyin Inan (solda, yanindaki Mehmet Nakipoglu) Diyarbakir'dan Adana'ya giderken bindigi otobüs Gaziantep yakinlarinda jandarmalar tarafindan durdurulur. Yan yana oturan Hüseyin Inan
ile Alpaslan Özdogan yakalanir, ön koltuktaki Mustafa Yalçiner ise kaçmayi basarir.
Sinan Cemgil, Hüseyin Inan ve diger gençler devrimci mücadelelerini daglarda sürdürme karari alir, gerekli malzeme 1970 kasim ayinda ODTÜ'den yola çikar
Malatya eylem üssü oluyor
HOCA yetenekleri dolayisiyla Sinan, her zaman aranan birisi olmustur. Dönüsüm dergisinin yazi kurulunda görev almis, ODTÜ Sosyalist Fikir Kulübü Baskanligi yapmis, 8-9 Mart 1969 günleri Ankara'da yapilan TIP Genel Yönetim Kurulu Toplantisi'nda TIP Bilim ve Arastirma Kurulu'nun gençlik islerinden sorumlu bürosuna yönetici olarak seçilmistir. Sinan, politik birikimi ve hitabet yetenegi açisindan herkesçe kabul edilen bir isimdir. Okumaya düskündür. Nurhak'ta dagda iken bile Mao' nun üç ciltlik, ''Seçme Eserler'' ini sirt çantasinda tasir ve mola verdikleri yerlerde okur. TIP Genel Baskani Mehmet Ali Aybar' a, üyeler ve arkadaslari, genellikle, ''Hoca'' diye hitap ederler. TIP üyesi Sinan da arkadaslarina çogunlukla ''Hoca'' diye hitap eder. ''Hoca'' lafi ODTÜ ögrencileri arasinda yayilir. Özellikleri nedeniyle, Sinan'a ''Hoca'' lakabi takilir. Hatta, Türkiye Ögretmen Sendikasi (TÖS), 1968 yili içinde: 1- Mesleki alanda olsun, halk içinde olsun örgütlenme, 2- Kapitalist düzen uygulamalarina direnis, 3- Emperyalizme ve sömürüye karsi çikma, 4- Tam bagimsizlik fikrinin yayilmasi, 5- Halka dönük ve halk yararina isleyen devrimci egitim, 6- Ve Anayasanin tam uygulanmasi; konularinda halka, ögretmenlere, aydinlara ve ögrencilere önderlik eden ve ugradiklari baskilara, hatta fiili tecavüzlere aldirmadan etkinliklerini sürdürdükleri anlasilan bir ögretmen ile bir ögrencinin kahraman olarak seçilmesine, bunlarin birer plaket ile 1000'er lira degerinde kültür yapiti armagan edilerek mükâfatlandirilmasina karar verir. Armagana aday olarak Sinan Cemgil, Harun Karadeniz, Yusuf Küpeli, Fevzi Altug, Murat Cahit Kogacioglu, Zeki Saruhan, Timur Erkman, Halit Koçer ve Ibrahim Kaypakkaya gösterilir. Bu maksatla Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, Nejat Erder, Hürrem Arman, Mehmet Durukan, Demir Ünsal, Cahit Senkol, Safa Güner' den olusan jüri, 16 ögretmen ve 10 ögrenci aday arasindan yaptigi degerlendirme sonunda eski ITÜ-ÖB Baskani Harun Karadeniz'i, ögretmenlerden eski Malatya TÖS Subesi baskani H. Nedim Sahhüseyinoglu' nu armagana layik görür. Armaganlar, 29 Haziran 1969 Pazar günü Aksaray'da bulunan TÖS binasinda yapilan bir törenle kahraman seçilenlere verilir. Sinan, bu sira, Ankara Hukuk Fakültesi ögrencilerinden Sirin Yazicioglu ile Eskisehir'de evlenir. Sinan ile Sirin'in nikâh sahitligini SBF ögrencisi Nihat Akseymen (Rasit Yörükoglu) ile Emine Engin yapar. Sinan ile Sirin, evlendikten sonra Sihhiye'de bir evde yasamaya baslar. Ev, bodrum katinda oldugu için yagmur yagdigi bir dönemde evi sel basar. Bu nedenle, ODTÜ'de asistan olan Aydin Karagözoglu' nun evinde bir süre kalir. Daha sonra, Aydin Karagözoglu'nun evinden ayrilan Sinan'i, mimar Gürol Gürkan otomobiliyle Aydin'a götürür.
GIZLI KOMÜNIST PARTISI
11 Nisan 1969 günü verilen giyabi tutuklama karari ile polis tarafindan aranmaya baslanan Sinan, Hüseyin Inan' in, bir grup arkadasiyla Filistin'e gitmesinden birkaç gün sonra 13 Ekim 1969 Pazartesi gecesi Ankara'dan giden bir emniyet ekibi tarafindan 14 Ekim Sali günü, eski CHP milletvekili olan ve Aydin'da avukatlik yapan, dayisi Nedim Müren' in yaninda yakalanir. Hakkindaki giyabi tutuklama karari Aydin Savciligi'nca vicahiye çevrilen Sinan, Ankara'ya getirilir. Sinan, Ankara Emniyet Müdürlügü'nde basin mensuplarina su açiklamayi yapar: ''Polise mukavemet ve patlayici madde bulundurmaktan suçlaniyorum. Bana zabitaca bir baski yapilmadi. Aydin'da iken beni buldular ve Aydin'dan Afyon'a kadar bir vasita ile geldim. Afyon'dan sonra da emniyete ait oldugunu tahmin ettigim siyah bir Volkswagen otomobil ile Ankara'ya getirildim. Emniyet yetkililerinin benden ifade almaya kalkismalari üzerine, 'Sizlere sadece adimi soyadimi söylerim. Ifade ancak savcilikta alinir' dedim ve ifade vermeyi reddettim.'' Ankara Emniyet Müdürlügü I. Sube Müdürü Altan Ünal da Sinan'in yakalanmasi hakkinda sunlari söyler: ''Sinan Cemgil üniversiteden ayrildiktan sonra Aydin'da bulunan dayisinin yanina gitmis. Biz de kendisini Aydin'da, buradan gönderdigimiz bir ekip vasitasi ile yakaladik.'' Giyabi tutuklama karari ile aranan Ahmet Sina da 11 Kasim 1969 günü yapilan durusmaya giderek teslim olur. Sinan ayni dönem, ''Gizli Komünist Partisi'' kurduklari gerekçesiyle Ankara Ikinci Agir Ceza Mahkemesi'nde Deniz Gezmis, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Aydin Karagözoglu, Sema Karagözoglu, Bingöl Erdumlu ve Mustafa Kemal Çamkiran' la birlikte yargilanir. Kisa bir süre tutuklu kalan Sinan, 24 Aralik 1969 Çarsamba günü, bes bin lira kefaletle serbest birakilir. Hamile olan Sirin, bu sira dogum yaparak bir erkek çocuk dünyaya getirir. Çocuga ''Taylan'' adi verilir. 1969 yilinda ODTÜ'de okuyanlardan sadece Sinan degil, ögrenci hareketlerinin içinde aktif olarak yer alanlardan birçok kimse de evlenmistir. 1 Temmuz 1969'da Mehmet Akin Atauz ile Sevil Güvezne , 1969 Agustos ayinda da Çagatay Anadol ile Aysen Besen evlenir. Çagatay Anadol ile Aysen Besen'in nikâh sahitleri Sinan Cemgil ile Atilla Keskin' dir. Sinan'in oglu Taylan dogduktan kisa bir süre sonra Akin ile Sevil Atauz'un 15 Subat 1970'te bir kiz çocuklari dünyaya gelir. Akin Atauz, bir çocuklarinin oldugunu haber vermek için Aydinlikevler'de iki katli bir evin alt katinda oturan arkadasi Sinan'a gider. Sinan, Taylan'in altini degistirmektedir. ''Sevil dogum yapti.'' ''Ne oldu?'' ''Kizimiz oldu.'' Bu sirada Taylan, aglamaya baslar. Sinan, bunun üzerine, ''Bak gördün mü, kizin adini duyunca nasil bagiriyor'' der. Akin Atauz ile Sinan saka olarak Taylan ile Ayse Devrim' e ''besik kertmesi'' yaparlar. Sinan, çok daha sonra, 1971 yilinda bir gün, Akin Atauz'a gider. Atauzlarin evinde Sevil Hanim'in Amerikan Kiz Koleji'nden arkadasi olan SBF mezunu bir misafiri vardir. Sevil Hanim, Akin Atauz ve misafirleri, ''Türkiye'de emperyalizm var mi, yok mu?'' tartismasi yapmaktadirlar. Gece geç bir vakit evin kapisi çalindiginda Akin Bey kapiyi açar ve Sinan'i karsisinda görünce çok sevinir. Içeri davet eder ama Sinan içeri girmez: ''Yok, gelemeyecegim. Arkadaslar, disarda otomobilde bekliyorlar. Yarin Sirin evde olmayacak. Benim de bir isim var. Taylan'i birakacak bir yer yok. Getirip size biraksam olur mu?'' ''Ne demek, tabii getir. Biz evdeyiz, bakariz.'' ''Tamam. Yarin getiririm. Tesekkür ederim'' diyen Sinan, tam gidecekken geri döner ve ''Ayse Devrim nasil, büyüdü mü? Görmem mümkün mü?'' der. ''Simdi uyuyor.'' ''Olsun bir bakayim Ayse Devrim'e.'' Sinan, Ayse Devrim'in uyudugu odaya götürülür, Ayse Devrim'e bakar, ''Ne kadar büyümüs'' der ve basini oksar. Daha sonra evden ayrilan Sinan'i, Sevil ve Akin Atauz'un bu son görüsleridir.
Hasan Ataol' un dedigi gibi: ''THKO, bir parti gibi görevleri yazili olarak belirlenmis insanlarin olusturdugu bir örgütlenme degildi. Hani, toplumda yasalastirilmamis, teamülen uygulanan bazi kurallar vardir. THKO iste böyle bir seydi. Ayni duygulari paylasan, ayni amaci güden, birbirlerine alabildigine güvenen, birbirlerini seven, sayan insanlarin olusturdugu dar bir arkadas grubuydu.'' Bu dar arkadas grubunun içinde DÖB'den gelenlerin disinda THKO olarak adlandirilan hareketi olusturanlarin hepsi ''Türk Solu'' ve ''Aydinlik'' gibi çevrelerin savundugu MDD tezine olumlu bakmamis, o çevrelerden uzak durmuslardir. TIP kökenli olan bu gençler, partiyi sonuna kadar desteklemis, fakat parti içinde tartismalar çikip hiziplesmeler baslayinca, hiçbir hizibin yaninda olmayip kendi baslarinin çaresine bakmislardir. Mihri Belli bunu söyle dile getirmistir: ''Hüseyin Inan'i az taniyordum. Bir-iki kez bizim eve gelmis, konusulanlari dinlemekle yetinmis, hemen hemen hiç agzini açmamisti. Ötekileri daha da az taniyordum. Sinan, Adnan Cemgil'in ogluydu. Onu bebekliginde bir kez görmüstüm. Aydinlik'ta bir-iki kez karsilasmistik. Pek yakinlik göstermemisti.'' (1) Sinan, 1970 yili sonunda, Yusuf, Mahir ve Münir tarafindan olusturulan harekete katilma konusunda yapilan öneriyi de geri çevirmistir. Yusuf Küpeli, bu konuda sunlari söylemistir: ''1970 Agustos ayinda ben tahliye olduktan sonra Mahir, ben ve Münir, Sinan Cemgil'i evinde ziyaret ettik. Münir ve Sinan, ayni okuldan iyi arkadas idiler. Benim de Sinan'la bir arkadasligim vardi. Sinan'in Mahir ile arkadasliklari yoktu. Sinan'in evine, birlikte örgütlenme teklifi yapmak için gittik. O, bizi kibarca reddetti. Böyle bir serüvene girmek istemiyordu, düsünceleri farkli idi. O günkü konusmalarina göre, Deniz ve Hüseyin Inan grubu birlikte olmasi da bence olanaksizdi, ama herhalde arkadaslik baglari nedeniyle fazla direnemedi.''
TDGF'NIN SON KONGRESI
''Dagcilar'' , mücadelelerini dagda sürdürecekleri için bu dönem sehirde örgülenmeye çok fazla önem vermez. TDGF Kongresi, 17 Ekim 1970 Cumartesi günü, SBF Konferans Salonu'nda baslar. Hüseyin Inan, Sinan Cemgil, Tuncer Sümer, Atilla Keskin, Mustafa Yalçiner, Ahmet Erdogan ve Alpaslan Özdogan, TDGF Kongresi'nin yapildigi gün, ODTÜ'den dogruca kongrenin yapildigi salona gelir. Erzurum Atatürk Üniversitesi delegelerinden Sadik Soysetenci , Kadir Manga, Cengiz Baltaci, Mehmet Nakiboglu da kongreye katilanlar arasindadir. Istanbul'dan da Cihan Alptekin ve arkadaslari katilir. Deniz, kongreye katilip oy kullanacak olan arkadaslarina, ''Ertugrul Kürkçü'nün desteklenmesi'' gerektigini söyler. Kongrede, bazi konusmacilar dinlenir. Konustugu sira Dogu Perinçek' e saldirilar olur. ''Dagcilar'' Perinçek'e yapilan saldiriyi ''zorbalik'' olarak nitelendirirler. Malatya, Tunceli ve Adiyaman bölgesini inceleyen 'Dagcilar' grubu yapacaklari mücadale için en uygun yerin Malatya oldugunu belirlerler. Yapilan plan geregi Sinan ile Teslim Töre, daha sonra, arabayla gece saat 12.00'de ODTÜ arazisinde söylenilen yere giderler. Malzemeler arabaya ODTÜ arazisinden yüklenir. Yükleyenler arasinda Deniz de vardir. Mustafa Yalçiner ve Teslim Töre, malzeme yüklü arabayla 1970 Kasim ayinda Malatya'ya hareket ederler.
POLIS KULÜBESI SILAHLA TARANIYOR
23 Aralik 1970 Çarsamba günü, Ankara Hukuk Fakültesi önünde vurulan devrimci ögrencilerden Ilker Mansuroglu , 28 Aralik 1970 Pazartesi günü aksami tedavi edildigi hastanede ölür. Bunu duyan ''Dagcilar'' , tepkilerini dile getirmek amaciyla bir eylem yapmayi kararlastirirlar. ''Dagcilar'' a göre, sorunu artik sagci-solcu gençlerin çatismasi olayindan çikartmak, kavganin yönünü esas hedefe çekmek gerekir. Esas hedef ise Amerikan emperyalizmidir. Bu nedenle eylem için Amerika Büyükelçiligi seçilir. Yusuf Aslan ile Ahmet Tuncer Sümer , eylemde kullanilacak otomobili Bahçelievler Ari Sinemasi'nin önünden çalarak, Hüseyin Inan 'a götürüp verir. Hüseyin bu eylemden sonra, Tuncer Sümer ile Semih Orcan 'a haber gönderinceye kadar Besni'ye gidip beklemelerini söyler. Subat ayina kadar Besni'de kalan Tuncer Sümer ile Semih Orcan, Ankara'dan gelen Kadir Manga ile birlikte Besni'den ayrilarak Malatya'ya gider, Güvercinlik magarasinda bulunan arkadaslarina katilir. 29 Aralik 1970 Sali günü sabaha karsi saat 04.00 civarinda otomobille ABD Sefareti önüne gelen Sinan, Deniz , Hüseyin ve Yusuf , ABD Sefareti önünde nöbet tutan polis memurlari Nuri Selçuk ile Vahap Çinar 'i silahla tararlar. Otomobil daha sonra polis tarafindan ODTÜ arazisinde terk edilmis olarak bulunur.
KÖFTE EKMEK SATMAKTAN BANKA SOYMAYA
ODTÜ'de, Toplumcu Grup adiyla hareket edenler, ilk basta üye aidati, bagis, konser, kitap, rozet satisi gibi etkinliklerle gelir elde ederler. 1969 yilinda ODTÜ Ögrenci Birligi seçimleri yapilirken çikan çatismalardan sonra Ögrenci Birligi yönetimini Divan Baskani Münir Ramazan Aktolga 'nin almasi üzerine ODTÜ Rektörü, Ögrenci Birligi'ne yaptigi mali yardimi keser. Toplumcu Grup, bunun üzerine gelir saglamak amaciyla yeni yöntemler bulur. Hüseyin Inan, Atilla Keskin , Yusuf Aslan, Mustafa Taylan Özgür, Tuncay Çelen, Münir Ramazan Aktolga, Irfan Uçar, Rasih Ulas Bardakçi, Ahmet Tuncer Sümer, Müfit Özdes, Gülay Özdes, Gülay Kurnaz, Sule Albayraktaroglu, Türkan Sabuncu, Canan Koç (Durusan), Sema Halli, Pinar Erdemil , ekmek arasi köfte yaparak ODTÜ yurt ve kafeteryasi önünde 1 liraya satarlar. ODTÜ Mimarlik Fakültesi malzeme deposundan alinan kartonlara yapilan Che Guevera, Ho Chi Minh portreleri 2.5 liraya satilir. Mimarlik Fakültesi'nde bir serigrafi tezgâhi kurulmustur. Serigrafi tezgâhini da Istanbul'dan gelen iki kisi kurmustur. Burada afisler, posterler yapilir. Serigrafi yapanlar arasinda Ibrahim Niyazioglu, Mehmet Akin Atauz, Yusuf Aslan, Arif Sentek, Ali Artun, Pinar Erdemil, Sule Albayraktaroglu, Tuncay Çelen de vardir. Gölbasi'nda ''Çitir'' isimli bir kuruyemis büfesi açilir. Büfeyi Rasih Ulas Bardakçi, Mete Ertekin ve Ihsan Ata Yavuz çalistirirlar. Yusuf Aslan da bu sirada, Mimarlik Fakültesi ögrencisi Ertugrul Kürkçü, Koray Dogan ve diger arkadaslariyla birlikte Mimarlik Fakültesi'nde ''Mim Pub'' denilen kantini isletir.
Sinan ve ekibi bir gerilla harekâti için yaz stajlarini yaptiklari Dogu'da önce bir önyapi olusturdular. Daha sonra eylem merkezi olarak Malatya daglarini seçtiler.
Ilk Amerikali kaçiriliyor
ODTÜ'de gençlerin malzeme ve cephane alimlarina katkisi olmasi amaciyla islettikleri kantinde kullanilan buzdolabini Müfit ile Gülay Özdes evlerinden getirirler. Ertugrul Kürkçü bu konuda sunlari anlatmistir: ''Yusuf'la da ilk kez Sinan Cemgil 'in evinde karsilastim. Çok sessiz biriydi. Beraber Mimarlik Fakültesi'nde bir kantin isletelim diye isbirligi yaptik. Çünkü, gelirimiz yoktu. Sirf üç kurus para kazanmak ve onlari gerçek amaca uygun olarak biriktirmek için Yusuf, sirtinda bira kasalari tasiyabilir, köfte satabilir ya da soygun yapabilirdi.'' Dagda yasayabilmek amaciyla zorunlu ve gerekli malzemelerin saglanacagi bir diger yer de ODTÜ'dür. ''Dagcilar'' , ODTÜ Ögrenci Birligi'nin islettigi kantin, Mimarlik ve Matematik bölümlerinin büfeleri ile ODTÜ'nün malzeme ambarlarindan konserve, yiyecek, içecek maddeleri, mutfak esyalari, giyim esyalari alarak kamp yaptiklari bölgeye aktarirlar.
ODTÜ Spor Kulübü'nün yakasinda kirmizi-beyaz çizgileri olan siyah kazaklarini ''Dagcilar'' in Ankara ve Istanbul'da bulunan ekibinin hemen hepsi giyer. Ayrica, soförleri tehdit edilerek ODTÜ'nün otomobilleri de zaman zaman tasima islerinde kullanilir. Zaman zaman TIP'ten tanidiklari arkadaslari da ''Dagcilar'' a yardimci olur. Politik olarak farkli yöntemleri savunsalarda arkadasliklari her zaman devam etmistir. Çagatay Anadol, Atilla Keskin ve Hüseyin Inan 'la yurtta oda arkadasidir. Sinan, ODTÜ ve TIP'ten arkadasi olan Çagatay Anadol'a bir gün gider su istekte bulunur: ''Biliyorsun biz kir gerillasi için hazirlik yapiyoruz. Dagda bize gerekli olan malzemeleri bazi yerlerde depoluyoruz. Bu malzemelerin Ankara'da birkaç gün kalabilecegi bir yere ihtiyacimiz var. Kabul edersen birkaç gün senin evine getirebilir miyiz?'' ''Silah saklayamam. Baska bir sey getirmek istiyorsaniz getirin.'' Bir gece, sabaha karsi 03.00 gibi kapinin zili çalinir.
Kapiyi açan Çagatay Anadol, karsisinda Hüseyin Inan ile birlikte tiftikten yapilmis papaklari kafasina geçirmis ve sadece gözleri görünen 3-4 kisi bulur. Anadol'un evine silah hariç, çuval çuval erzak, kundura tamir etmek için biz, örs, çekiç, yiyecek olarak konserveler, saglik malzemeleri vb. birakan ''Dagcilar'' , birkaç gün sonra gelip, biraktiklari malzemeleri alirlar. Sinan, Hüseyin ve Atilla Keskin, daga gidecekleri zaman Çagatay Anadol'a ugrayarak, ''Allahaismarladik'' derler. Çagatay Anadol, sanki bir daha hiç görüsemeyecekmis gibi arkadaslarina sarilir. Sinan, ''Yahu sen simdiden bize ölmüs gözüyle bakiyorsun'', ''Evet. Çünkü aradiginiz gibi bir köylü bulamayacaksiniz. Siz, köylünün gözünde yabansiniz. Köylü, asil deneyleriyle biliyor ki, devlet çok güçlüdür ve hep ezilmemeyi ögrenmistir. Bu nedenle ikili oynar. Siz ölmeye gidiyorsunuz.'' Hüseyin ayrica, o dönem üstegmen olan Alpaslan Batu 'ya gider, ''Biz artik kir gerillasi asamasindayiz. Daga çikiyoruz. Senden harita ve Erzurum papagi istiyoruz'' der. Alpaslan Batu, ''4 tane adam daga çikip silah patlatti mi bu is olmaz. Bu isin egitimini gördüm. Sizinle gerilla eylemlerinde yokum, ama bazi konularda yardimci olabilirim'' diye karsilik verir. Alpaslan Batu, Oltu'da olan teyzesine, ''30 tane papak göndermesi'' için haber gönderir. Gelen papaklari Hüseyin Inan'a verir. Dagda gerekli olacak haritalar da ODTÜ Mimarlik Fakültesi deposundan alinir.
Dagda kir gerillaciligi yapmak için para ve silaha ihtiyaç vardir. Bu nedenle Ankara ve Istanbul'da birer banka soyulmustur. Saglanan paranin bir kismi daga aktarilarak bir miktar silah alinir, fakat yeterli bulunmaz. ''Dagcilar'' bu nedenle satis magazasi, Amerikan okulu ve bazi Amerikan kuruluslari ile malzeme depolarinin bulundugu Balgat'taki ABD üssünü basmayi kararlastirir. Ocak ayinin sonlarina dogru Hüseyin, Yusuf, Osman Arkis , Deniz, Mustafa Yalçiner üsse giderler. O gün her taraf karla kaplidir. ''Dagcilar'' , üssün girisindeki tel örgüleri kesmeye girisirler. Fakat hava çok soguk oldugu için o gün istediklerini yapamazlar. 14 Subat 1971 Pazar günü aksami 202 no'lu odada bir araya gelen Hüseyin, Deniz, Sinan, Recep Sakin, Alpaslan Özdogan , arabalari alip bulusma yerine giderler. Balgat Amerikan üssünün yaninda 7 kisi bulustugunda, saat sabaha karsi 03.00 civaridir. Üsse giren ekipten Hüseyin ile Yusuf, silah deposu olarak düsündükleri bir deponun kilidini demir testere ile kesmeye baslarlar. Kilidi kesen Hüseyin ile Yusuf, depodan içeri girerler. Fakat depo boya doludur. Baska bir depoda askeri malzemeler bulabiliriz amaciyla arastirma yapan ''Dagcilar'' , bir kulübe önünde duran Chevrolet marka, arkasi açik bir kamyonete rastlarlar. Kamyonete yaklasan Deniz ile Yusuf, silahlarini arabanin koltugunda uyuyan bir adamin kafasina dayarlar.
KAÇIRILAN ABD'LI ER SERBEST BIRAKILDI
Digerleri de gelirler. Yusuf, direksiyona geçer. Rehin aldiklari Teksasli Çavus Jimmy Ray Finley , üsdeki silah ve malzemelerin yerini söylemesi konusunda sorguya çekilir. Finley'in söyledigine göre, üsdeki silah ve malzemeler baska bir yere tasinmistir. Bunun üzerine çavus Finley'i de yanlarina alan ''Dagcilar'' , üsden ayrilmaya karar verirler. ''Dagcilar'' arabayla üssün kapisindan çikarken, kapida nöbet bekleyen güvenlik görevlilerini silahlariyla ates yagmuruna tutarlar. ''Dagcilar'' arabayla ara yoldan Bahçelievler son duraga, oradan da Konya yoluna çikarlar. Fen Lisesi civarina geldiklerinde Yusuf ile Hüseyin'in disinda herkes arabadan iner. Hüseyin ile Yusuf, Finley'in arabasini terk etmek amaciyla baska bir yöne dogru giderlerken diger ''Dagcilar'' , gözü bagli olan Finley'le ODTÜ'ye dogru yürümeye baslarlar. Hüseyin ile Yusuf, arabayi Dikmen Keklikpinar mevkiinde bir yerde sarampole yuvarladiktan sonra arkadaslarina yetisirler.
31 Mayıs 1971’de Sinan Cemgil, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan Nurhaklar’da; 2 Haziran ‘71’de Hüseyin Cevahir İstanbul’da katledildi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder