BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

13 Mayıs 2009 Çarşamba

KAVAFİS - ŞİİR

DUVARLAR Düşünmeden, acımadan, utanmadan kocaman yüksek duvarlar ördüler dört yanıma. Ve şimdi oturuyorum böyle yoksun her umuttan. Beynimi kemiriyor bu yazgı, hep bu var aklımda; oysa yapacak bunca şey vardı dışarda. Ah, önceden farketmedim örülürken duvarlar. Ama ne duvarcının gürültüsü, ne başka ses. Sezdirmeden, beni dünyanın dışında bıraktılar. (1896) Constantino KAVAFİS NÂZIM'A BİR GÜZ ÇELENGİNeden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız şimdi Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar bulabilecek miyiz bir daha? Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun ne yapacağız? Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı, ateşle suyun birleştiği Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu? Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler kazandırdın bana Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları Bulutlar gibi yaprak gibi uçarlar Düşerlerdi orada, uzakta, Yaşarken kendine seçtiğin Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üstünde parıldayan Halkların kavgasını ve kavgamı benim Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan... Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da yalnızım sensiz Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen yüzünden yoksun Dostluğumuzdan, bana ekmek olan, Rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan. Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle Kuyu gibi kapkara zindanlardan Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları Ellerinde izi vardı eziyetlerin Hınç oklarını aradım gözlerinde Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin Yaralar ve ışıklar içinde Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlar Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya. Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın, Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun? Teşekkürler, böyle olduğun için! Teşekkürler o ateş için Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca. Pablo NERUDA HORUSTanrı Kneph sarsıyordu evreni titreyerek: Ana İsis, o zaman doğruldu yatağından, Baktı şöyle yabani kocasına bir zaman, Ve parladı öfkesi yeşil gözlerinde pek. "Bakın, dedi ana, densiz yaşlı, uyuyor pek, Bütün kışları dünyanın geçmiş onun omuzundan, Tutun ayağını, görmeyin gözünü aman, Volkanlar tanrısı, kışlar kralı bu, gerçek! Savuşup gitti kartal, düşüncem dedi bana, Onun için sarındım Cybèle'in fistanına... Pek sevilen oğlu bu Hermes'le Osiris'in." Gitti tanrıça yaldızlı sedefi üstünde, Denizler gönderdi o cânım gölgesini de, Pul pul donandı gökler kuşağıyla İris'in. Gérard De NERVAL ECCE PUER Karanlık geçmişten Bir çocuk doğuyor; Sevinç ve üzünçle Yüreğim parçalanıyor. Dinginlik içinde beşikte O yaşayan yatıyor. Sevgi ve acıma Açmalı gözlerini! Körpe yaşam buğulandı Camın üzerinde; O fani dünya Geliyor geçmeye. Bir çocuk uyuyor: Bir yaşlı adam öldü. Ah, terk edilen baba, Bağışla oğlunu! 15 Ocak 1932 James JOYCE MATEMATİK BİLGELİĞİ I Herşeyi özetleyip indirgedik imlere, Kesin matematik imlerle artık Uslamlama. Tanrı bir noktaysa eğer, silindir sayılamaz, İnsan - üstü otururken, kafa üstü duramaz. II a Sevilense eğer ve b de Seven, Öç tutarım gömleğimin on keresiylen Ki a ile b toplandığında Sevişen bir Çift çıkar ortaya. III Ölç çizgilerle Dünyanın dört yanını, Yine de boşaltmazsın onun Canını. a'yla b'yle kavgalar yatışsaydı eğer, Ne işe yarardı Mahkemeler. Karl MARX JENNY'YE I Jenny! Gülerek sorarsın Neden şarkılarım "Jenny'ye", Yalnız senin için yüreğim hızla çarparken Şarkılarım yalnız senin için ağlarken Yürekleri yalnızca senden esinlenirken Her hece söylerken yalnız senin adını Alırken her ses yalnız senden tınılarını Soluklarım Tanrıça'dan atmazken adımını. Çünkü sevgili adın öyle tatlı çınlıyor, Bana neler söylüyor onun uyacıkları, Dopdolu, çeşit çeşit sesler yankılanıyor, Uzaklarda titreşen Ruhlara gider sanki, Altın telli Sitern'in dalgalanan uyumu, Bilinmeyen, güpgüzel, tılsımlı birşey gibi. II İşte! Binlerce cilt doldurabilirim, "Jenny" yazarak yalnız her satırına, Gizleniverir yine düşünceler, duygular, Sonsuz yapı, mutlak İstenç, dizeler arasına, Taptatlı dizeler ki yumuşacık özlerler, Bütün ışımaları Esîr pırıltısını, Kutsal sevinci, korkunç kederin acısını, Benim olan tüm Yaşam ve Bilginin tadını. Yukarlardaki yıldızlarda okuyabilirim, Zefir'den yankılanıp geri gelir o bana, Kuduran dalgaların uğultusundan gelir. Evet, nakarat gibi yazabilirim onu, Görebilsinler diye gelecek yüzyıllara - AŞK JENNY'DİR, JENNY DE AŞKIN ADI. 1836 Karl MARX DENİZ MELTEMİHayır yok tenden artık; hatmedildi kitaplar. Ah! Bi kaçsam! bilirim, o mest kuşlara diyar, Bir akl'almaz köpükle göklerin arasında. Bir şey tutamaz gayrı, gözlerin aynasında Yanan bahçeler bile, bu deniz kokan gönlü; Tutamaz ne geceler, ne duran o hüzünlü Boş kâğıtlar üstüne iğilmiş kandil öyle; Tutamaz o çocuğunu emziren taze bile, Gidiyoruz! Kalk, gemi! Yalpanı vur şöyle bir, Ve sonra al bir günâ âleme doğru demir! Ümitten onca çekmiş sıkıntı şimdi, dersin, Hayır duasına mı kanmakta mendillerin? Belki de bu direkler, fırtınalara davet, Nâçar bir gün yığılır güverteye...Ne imdat, Ne görünürde ada ve ne kürek ne yelken; Ama sen geçme gine gemici türküsünden!Stéphane MALLARMÉ BİLİRİM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERİNBilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben; onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren, başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman. Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete, bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette, gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir. Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar. İnsandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle. Vladimir MAYAKOVSKI ARGONOTLARRuha gelince,tanıyacaksa kendini,bir başka ruhunderinliklerine bakması gerek:hem yabancı, hem düşman, aynada gördük onu.İyi çocuklardı yoldaşlarımız, hiç yakınmıyorlardıyorgunluktan, susuzluktan, soğuktan,ağaçlar ve dalgalar gibi dayanıklıydılar rüzgârla yağmuru kabul eden,geceyle güneşi,onca değişim içinde hiç değişmeden.İyi insanlardı, günlerce başlarını eğiphep birden soluyarakküreklerde ter döktüler,kanlarıyla kızardı uysal derileri.Kimi zaman türküye durdular, başlarını eğiphintincirlerinin bittiği ıssız adadan geçerken,köpeklerin havladığı burnun ötesinde,batan güne doğru.Kendini tanıyacaksa ruh, diyorlardı,bir başka ruhun derinliklerine bakması gerekVe kürekler vuruyordu denizin yaldızına gün batarken.Nice burunlar geçtik, nice adalar,deniz bir başka denize karışıyordu,martıları, ayı balıkları başka.Gün oldu, mutsuz kadınlar yas içindedönmeyen çocuklarına ağladılar,öfkeyle Büyük İskender'i sordu başkaları ve Asya'nın derinliklerine gömülen kahramanlıkları.Gecenin kokularıyla yoğun kıyılara demirledik gemiyi,kuş cıvıltıları, suları elimizde büyük bir mutluluğun anısını bırakan.Ama hiç sonu gelmiyordu bu yolculukların.Ruhları bir olmuştu küreklerle, ıskarmozlarla,asık yüzlü pruvasıyla geminin,dümen suyuyla bir,yüzlerinin görüntüsünü kıran sularla bir.Birer birer öldülerbaşları eğik yoldaşlarımız.Kürekleri belirtisi kıyıda yattıkları toprağın.Kimseler yok adlarını anacak. Alın yazısı. SEFERİS YADSIMA Bir güvercin gibi ak o gizli kıyıda susadık öğle üzeri: ama tuzluydu sular. Sarı kumların üstüne adını yazdık onun, ama bir rüzgâr esti denizden ve silindi yazılar. Nasıl bir ruh, bir yürek, nasıl bir istek ve tutkuyla yaşadık:yanılmışız! Değiştirdik öyle yaşamayı. Yorgo SEFERIS NERDEYSE EKSİKSİZ Biliyorsun, ölüm diye bir şey yok, diyor adam kadına. Biliyorum, evet, artık öldüğüme göre, diyor kadın. İki gömleğin de ütülendi, çekmecede, sadece küçücük bir gül benim özlediğim. Yannis RITSOS BİR ÇELENK Yapraklarla gizlenmişti yüzün. Birer birer kopardım yaprakları sana yaklaşmak için. Son yaprağı kopardığımda, sen gitmiştin. Sonra bir çelenk ördüm kopan yapraklardan. Kimsem yoktu verebileceğim. Ben de çelengi alnıma yerleştirdim. Yannis RITSOS BARIŞ Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet; ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi ter damlalarıyla alnında... barış budur işte. Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara, yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek, kanlarının, barış budur işte. Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye; gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla bayram günlerini çalan gözlerimizde. Barış budur işte. Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp, ışık! Işık! - diye fısıldarlarken birbirlerine! Işık taşarken ufkun yalağından. Barış budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi; barış budur işte. Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya. Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra. Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin. Barış budur işte. Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın. Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir; ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. Barış budur işte. Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine büyük karanfilini alacakaranlığın... barış budur işte. Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir. Ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları: Barış Ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden buğdayla ve güllerle yüklü bir tren. Bu tren, barıştır işte. Kardeşler, barış içinde ancak derin derin soluk alır evren. tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini. Kardeşler, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. Yannis RITSOS ASKER Savaşta geçti tüm yaşamım, yağmurlu siperlerden gördüm adoğuşunu güneşin. Irmaklardan geçtim geceleri. Bir elim, bir ayağım ve başım sarılı. Bir elim, bir ayağım ve bağrım çamur. Gözlerim suskun, kederli. Dudaklarımın arasında bir gül, gülün ucunda bir gülümseme, yaşamım boyu tüm kazandıklarımla dolu bir arka çantası gibi. Nikiforos VRETTAKOS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !