BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

22 Mayıs 2009 Cuma

HRANT DINK

Hrant (Fırat) Dink
(Ermeni Alfabesi'yle: Հրանդ Տինք) (d. 15 Eylül 1954, Malatya - ö. 19 Ocak 2007, İstanbul), Ermeni asıllı Türk vatandaşı, Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni. 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15:00 sıralarında, genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halaskârgazi caddesi üzerindeki binası önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Hayatı Hrant Dink, 1954 yılında Malatya’da dünyaya geldi. Babası Sivas'ın Gürün ilçesinde, annesi Gülvart ise Sivas'ın Kangal ilçesinde doğup büyümüştü. Anne ve babası 1961 yılında İstanbul'a taşınmalarının ardından boşandı. Hrant ve iki kardeşi ailenin bölünmesinin ardından Gedikpaşa’daki Ermeni Yetimhanesi'ne yerleştirildi. Dink bu sırada Türkiye'de gelişmekte olan sol siyasetten etkilendi. Türkiye Komünist Partisi / Marksist-Leninist çizgisinde siyaset yapmaya başladı. Yakalandığı durumda örgüt ile Ermeni cemaati ilişkilendirilmesin diye ismini mahkeme kararı ile Fırat olarak değiştirdi. Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Zooloji eğitimi aldı. Bir süre sonra yetimhanede birlikte büyüdükleri Rakel ile evlendi. Kardeşleriyle birlikte açtıkları yayınevi ve kırtasiye işlerini sürdürürken, eşi Rakel’le birlikte, kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetmeye başladı. Açılışından 21 yıl sonra kampa devlet el koydu. Askerliğini Denizli Piyade Alayı'nda sekiz ay kısa dönem er olarak yaptı. Bazı gazetelerde kitap eleştirileri ile yazı hayatına başladı. Basında çıkan yanlış haberlere gönderdiği düzeltmeler ile adı duyulmaya başladı. Ermeni Patrikhanesi’ne, "Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır" diyerek bu amaçla Türkçe ve Ermenice bir gazete çıkarmayı önerdi. 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Agos Gazetesi'nin kuruculuğunu, yayın yönetmenliğini ve başyazarlığını üstlendi. Agos dışında Zaman Gazetesinde ve Birgün Gazetesinde yazdı. Yazılarında Türkiye'deki her etnik topluluğun barış içinde yaşaması gerektiğinin altını çizen Dink , aynı zamanda Ermeni cemaatinin patrikhane dışında sivil bir merkezi olması gerektiğini de söylüyordu. Ermeni Diasporası'na 1915 olayları için soykırım kelimesini içermeyen daha yumuşak muhalefet yürütmeleri çağrısında bulundu. Bunlara karşılık 2002 yılında Urfa'da verdiği bir konferansta "Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim" dediği için "Türklüğü aşağılamaktan" üç yıl yargılanarak, beraat etti. 13 Şubat 2004'te yayımlanan bir makalesindeki "'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur." sözleri nedeniyle 301. maddeden "Türklüğe hakaret" suçlamasıyla yargılandı ve aksi yönde verilen bilirkişi raporuna rağmen 6 ay hapis cezası aldı ancak cezası ertelendi. Dink, bu dava için AİHM'ye başvurmaya hazırlanmaktaydı.Dink' in yargılanmakta olduğu iki dava daha vardı. Reuters'a "Evet 1915’te olan bir soykırımdı çünkü dört bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir halk ve onun uygarlığı artık yok" biçiminde bir demeç verdi. Bu, 1915-1918 Osmanlı'da Ermeni olayları konusunda Ermeni diasporasına yakın tutum sergilediğini gösterdi; ancak onlardan ayrıştığı nokta şuydu: Bu iddiaların temelini oluşturan Vakahn N. Dadrian'ın, Ermeni toplumuyla Türk toplumunun arasının açılmasından Osmanlı yönetimini sorumlu tutmasına rağmen; Hrant Dink, bu durumun esas sorumlusunun Avrupa ülkeleri olduğunu iddia ediyordu Suikast Ana madde: Hrant Dink Suikastı Hrant Dink 19 Ocak 2007'de Şişli'de Halaskârgazi caddesi üzerindeki Agos Gazetesi'nin çıkışında, 14:54'de yakın mesafeden yapılan üç el silah atışıyla öldürüldü. Katil zanlısı olarak, 19 yaşındaki[9] Ogün Samast adlı bir kişi, güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin yayınlanmasından sonra, zanlının babası tarafından polise ihbar edilerek, Samsun otogarında sivil giyimli jandarma ve polis ekipleri tarafından yakalandı. Hrant Dink, Türkiye'de 1909 yılından bu yana, suikast sonucu öldürülen 62. gazeteci oldu. Cenazesi Hrant Dink'in cenazesi, 23 Ocak 2007 Salı günü Şişli'de Agos Gazetesi önünde bir törenle başladı. Cenazeye katılanlar DİSK tarafından hazırlanan Türkçe, Ermenice ve Kürtçe "Hepimiz Hrant Dink'iz, hepimiz Ermeniyiz!" yazılı dövizler taşıdı. Ayrıca topluluğun taşıdığı dövizlerin bazılarında ise Türk Ceza Kanunu 301. maddesine atfen "Katil 301" yazmaktaydı. Topluluk Kumkapı'ya kadar yürüdü. Burada Meryem Ana Kilisesi'nde yapılan dinî törenin ardından Hrant Dink Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenaze törenine kimi kaynaklara göre 40 bin [11], kimilerine göre ise 100 bin kişi katıldı. Halaskârgazi Caddesi'nde Hrant Dink'in cenazesine katılanlar. Cenaze sonrası gelişmeler Cenazenin Ermeni diasporasının bir kısmının Türkiye'ye bakışını değiştirdiği, geleneksel düşmanca yaklaşımın yerini şaşkınlığa ve tereddüte bıraktığı düşünülmektedir. Örneğin, Ermeni Diasporası'nın önde gelen isimlerinden Isabelle Kortian "Türklerin Dink'i kucaklaması bizde 'deprem etkisi' yaptı!" demiştir. Suikaste kurban gitmesinden bir yıl sonra Lyon Belediyesi, Lyon'da bir sokağa, Diyarbakır'da da Sur Belediyesi Süryani ve Müslümanların bir arada yaşadığı bir sokağa Hrant Dink'in adının verilmesini kararlaştırdı. Ödüller 2005 yılında Türkiye’de İnsan Hakları Derneği "Ayşe Nur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü"nü aldı. 2006’da Alman Stern Dergisi "Düşünce Özgürlüğü ve Cesur Gazetecilik Ödülü"nü aldı. 18 Kasım 2006'da "Pen Award fikir ve düşünce özgürlüğü ödülü"nü aldı. 24 Kasım 2006'da "Bjornson İnsan Hakları Ödülü"nü aldı. 2007'de öldürüldükten sonra kendisine TGC Basın Özgürlüğü Ödülü verildi. Davalar Hrant Dink hakkında, Türk Ceza Kanunun 301. maddesi ihlal etmekten davalar açılmıştır: 2002 yılında Urfa’da verdiği bir konferansta söylediği "Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim" sözlerindan dolayı "Türklüğü aşağılamaktan" üç yıl yargılanmış ve beraat etmiştir. Reuters Ajansı’na söylediği "Evet 1915’te olan bir soykırımdı çünkü 4 bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir halk ve onun uygarlığı artık yok" sözlerinden dolayı, "Türklüğü aşağılamaktan" dava açılmıştır.
Hrant Dink Suikastı
Agos gazetesinin Ermeni asıllı genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in, 19 Ocak 2007 tarihinde, Ogün Samast adlı silahlı saldırgan tarafından öldürülmesi olayıdır. Önceden pek çok tehdit almış olan Dink, Agos'un Halaskargazi Caddesindeki binasının önünde başının arkasına ateş edilerek öldürüldü. Olay, Türkiye'de milliyetçilik tartışmalarını gündeme taşıdı. Dink'in cenazesinde on binlerce kişi tarafından cinayete tepki olarak atılan "Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" sloganı uzun süre tartışıldı. Suikast Suikast noktası Hrant Dink'in ölümüyle sonuçlanan olaylar 6 Şubat 2004 günü Agos Gazetesi'nde Sabiha Gökçen'in binlerce Ermeni yetimden biri olabileceği yolundaki haberle başladı.[1] Haberin hemen ardından 24 Şubat 2004 günü İstanbul Valiliği'ne çağrılan Dink, iddialara göre burada bir vali yardımcısının yanında bulunan iki kişiden biri tarafından tehdit edildi. Valilikteki bu olaydan bir gün sonra 25 Şubat 2004 tarihinde Mehmet Soykan tarafından verilen şikayet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink'in başka bir yazısı için "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla TCK'nın 301. maddesinden dava açıldı. 26 Şubat 2004 günü Agos Gazetesi önünde toplanan Ülkü Ocaklarına mensup bir grup, tehditler de içeren pankartlar açarak gösteri yaptı. Ancak bu olay bir iki istisna dışında gazetelerde yer almadı. 301. madde'den açılan dava boyunca tehditler artarak sürdü. Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü saat 15:00 sıralarında Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan Agos Gazetesi çıkışında uğradığı silahlı saldırı sonucunda olay yerinde hayatını kaybetti. Başına ve boynuna isabet eden üç kurşun sonucunda hayatını kaybeden Dink'in cesedinin yakınında 4 adet boş kovan bulundu. Otopsi raporuna göre kurşunlardan ikisi Dink'in kafasına arkadan saplanmıştı. Görgü tanıkları, cinayeti işleyen kişinin 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz bereli olduğunu bildirdiler. Polis, saldırganın yakalanması amacıyla, bölgedeki metro, otobüs ve vapur iskelelerinde güvenlik önlemleri aldı. . Katil zanlısı olarak Ogün Samast adlı kişi, televizyonda yayımlanan güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin üzerine babası tarafından ihbar edilerek, güvenlik güçlerinin takibi sonucunda Trabzon'a gitmek üzere geldiği Samsun otogarında sivil giyimli jandarma ve polis ekiplerince yakalandı. Samast cinayeti işlediğini itiraf etti. Samast'ın üzerinde, suç aleti olduğu bildirilen bir tabanca ele geçirildi. Müteakip gelişmeler Tutuklanma sırasında çekilen ve ilk olarak TGRT kanalında yayımlanan Ogün Samast'ın arkasında Türk bayrağının ve Atatürk'ün bir sözü görünen film ve fotoğraf. Tutuklanma sırasında çekilen ve ilk olarak TGRT kanalında yayımlanan Ogün Samast'ın arkasında Türk bayrağının ve Atatürk'ün bir sözü ("Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez") görünen fotoğrafları tepki topladı. Bunun üzerine tutuklanmayı soruşturmak üzere 29 Ocak'ta Samsun'a bir mülkiye müfettişi gönderildi. Soruşturma sonucunda polis veya jandarmanın Ogün Samast'la birlikte Türk bayrağı ve Atatürk'ün sözü bulunan fon önünde hatıra fotoğrafı çektiğini gösteren film kayıtları ortaya çıktı. Bu kayıtlarda güvenlik kuvvetlerinin Ogün Samast'a bir tür kahraman muamelesi yaptığı görünüyordu. Müfettiş raporunda, fonda Türk bayrağı görülen hatıra fotoğrafı ve filmlerinin zanlının konuşturulması için bir taktik olarak çekildiği ve herhangi bir suç oluşturmadığı belirtildi, bunun üzerine takipsizlik kararı alındı. Hrant Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, müfettiş raporunu "Bu zanlı devletin kırmızı çizgilerini ihlal eden bir durumdan gözaltına alınsaydı, polis ve jandarma onunla kol kola girip fotoğraf çektirmek için yarışsaydı, raporlar böyle mi olurdu?" diyerek eleştirdi. Samast'ın ardından 24 Ekim 2004'de Trabzon'da McDonald's'a bomba koyarak altı kişinin yaralanmasına sebep olan Yasin Hayal, azmettirici olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Yasin Hayal, tutuklandıktan bir süre sonra cinayetin polis muhbiri Erhan Tuncel tarafından planlandığını açıkladı. Hayal ve Tuncel, Büyük Birlik Partisi Trabzon il örgütünde karşılaşmışlardı. İddialara göre polis muhbiri olan Tuncel, Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığını polise 17 kez bildirmişti. Trabzon Emniyet Müdürü, "jandarmaya da çalıştığı için" suikastten önce Tuncel'i muhbirlikten attıklarını açıkladı. Ancak Emniyet teşkilatı bu bilgiyi yalanladı. Tuncel'in ifadelerinde polisi daha önce uyarmaya çalıştığı söylemesi, kendisini kurtarmaya yönelik bir çaba olarak yorumlandı. Hayal ve Tuncel, basında Ogün Samast'ın "ağabeyleri" olarak anıldılar. Suikastin tetikçisinin yakalanmasına rağmen tam olarak aydınlatılamaması, Emniyet ve Jandarma İstihbarat Teşkilatı ile bağlantıları bulunan kişilerin olaya isimlerinin karışması, tetikçinin güvenlik güçleriyle birlikte hatıra fotoğrafı çektirmesi, azmettirici Yasin Hayal'in daha önceki suçlarında polis tarafından korunduğu gibi konu ve iddialar, derin devlet tartışmalarını tekrar gündeme getirdi. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 31 Ocak 2007'de: "Operasyon ekibi: Hrant Dink cinayetinin kilit ismi olduğu iddiasıyla Trabzon'da gözaltına alınarak İstanbul'a getirilen Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi Erhan Tuncel'in Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in elemanı olduğu ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü de bu gerçeği doğruladı. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in Trabzon’da Emniyet Müdürü iken kurduğu ekip, “haber elemanları” perdesi altında, bir operasyon ekibi, başka deyişle tetikçi timidir." şeklinde basın açıklaması yaptı. Suikastin 40. gününde Kumkapı'daki Meryem Ana kilisesinde Dink anısına Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan'ın yönettiği bir Pazar ayini düzenlendi. Ayine Dink'in ailesi, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, yazar Elif Şafak, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, gazeteciler ve çok sayıda Ermeni katıldı. Mutafyan, konuşmasında suikastin aydınlatılamamasını eleştirdi. Bu ayin sırasında kiliseye giren silahlı iki kişi havaya ateş açarak paniğe neden oldular. Halaskargazi Caddesi'nde Hrant Dink'in öldürülmesini protesto eden kalabalık Adli süreç Hrant Dink suikasti davası 02.07.2007 tarihinde Beşiktaş'daki eski Devlet Güvenlik Mahkemesi binasında başladı. Duruşmaya sanıklar, Hrant Dink'in birinci derece yakınları ve avukatlar hariç kimse alınmadı. Mahkeme binasının önünde toplanan kalabalık, suçluların cezalandırılması için eylem gerçekleştirdi. Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, mahkeme salonuna girerken, kalabalığın elindeki pankartlardaki slogana atfen "Hepiniz Ermeni’siniz." diye bağırınca gerginlik yaşandı. Duruşma sırasında Hayal ve Tuncel'in birbirini suçladıkları, Samast'ın ise susma hakkını kullandığı açıklandı. Sanık avukatları, olaya bir örgüt veya çetenin karıştığını yalanladılar. Meclis, Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu, Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin “ihmali” olduğu belirtildi. Suikaste tepkiler Dink'in cenazesine katılanlarca taşınan ve Türkçe, Kürtçe ve Ermenice "Hepimiz Hrant'ız" ve "Hepimiz Ermeniyiz" yazılı pankartlar. Bu pankartlar daha sonra MHP tarafından protesto edildi. Suikast gerek Türkiye, gerekse Dünya basınında geniş yankı uyandırdı. Türkiye'den Tepkiler Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün siyasiler bu suikasti lanetlediklerini açıkladılar.Genelkurmay Başkanlığı 'nı yaptığı o basın açıklamasında olayı kınadı. Olayın ardından Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan da cinayeti kınayarak Ermeni cemaati için 15 günlük yas ilan etti Dünyadan Tepkiler Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan, "Halklar arasında diyaloga inanan Hrant Dink'in öldürülmesini bizi çok üzmüştür. Bu saldırıyı lanetliyor ve Türk yetkililerden sorumluları bulmalarını istiyoruz" dedi. Hrant Dink suikastini protesto eden göstericiler İstanbul Taksim Meydanı'ndan Agos Gazetesi'nin olduğu Osmanbey'e yürüdü. Dink'in resimlerini taşıyan göstericiler "Hepimiz Hrant Dink’iz" ve "Yaşasın halkların kardeşliği" gibi sloganlar attı. Suikast sivil toplum örgütlerince de tepkiyle karşılandı. Olayı protesto etmek amacıyla olay yerinde gösteri ve yürüyüşler düzenlendi. Aralarında sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, yazarlar, sanatçılar ve öğrencilerin de bulunduğu kalabalık bir grup Taksim Meydanında toplanarak olayı protesto eden bir gösteri düzenlediler. Olayı protesto için Kızılay'da oturma eylemi düzenleyen bir grup ise Ankara'da polisle çatıştı. Hrant Dink'in 24 Ocak 2007 tarihinde kaldırılan cenazesi de onbinlerce kişinin katıldığı bir gösteriye dönüştü. Dink suikastinin uzun süre tam olarak aydınlatılamaması protestolara neden oldu. Örneğin, suikastin gerçek azmettiricilerinin yakalanmadığı iddiasıyla 15 Nisan 2007'de kendisine "Benim hala umudum var inisiyatifi" adı veren bir grup Agos Gazetesi önünde gösteri yaptı. Gösterilere tepkiler ve milliyetçilik tartışması Cenazede açılan "Hepimiz Hrant Dink'iz, Hepimiz Ermeniyiz" pankartları, daha sonra milliyetçi kesimlerden gelen eleştirilere konu oldu. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, pankartlara tepki olarak "Bu ne demek? Hepimiz Türküz, hepimiz Mehmet'iz" dedi. Hrant Dink cinayetine gösterilen duyarlılık ve tepki, Türk askerlerinin cenazeleriyle kıyaslanarak eleştirildi. "Cenaze töreninde Türk bayrağı açılmaması" gibi hususlar bazı milliyetçi basın organlarında yerildi. Bu eleştirileri takiben 3 Şubat 2007 terihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir parti toplantısında aşırı milliyetçiliği "Hani milliyetçilikle geçinenler var ya, bunlar milliyetçi filan değil, bunlar ırkçı, ayrımcı, kafatasçı, bunlar milliyetçi değil" sözleriyle eleştirdi. İddialar Hrant Dink'in avukatı Erdal Doğan, Dink'in tehdit edildiğini, ancak durumu bildirdiği Şişli Savcılığı'nın herhangi bir ilerleme kaydetmediğini iletti. Hrant Dink'in 19 Ocak 2006 tarihinde, Agos Gazetesinde yayınladığı makalede tehditler aldığını belirttiği kaydedildi. Hrant Dink'in eşi Rakel Dink "Devlet taşlarının altını temizlesin onu öldürerek kurtulamaz" şeklinde bir basın açıklaması verdi. Dink suikastini planladığı söylenen Erhan Tuncel'in polis muhbiri olduğu ortaya çıktıktan sonra, Trabzon Emniyet Müdürü, "jandarmaya da çalıştığı için" suikastten önce muhbirlikten attıklarını açıkladı. Ancak Emniyet teşkilatı bu bilgiyi yalanladı. Bu arada, Tuncel'in emekli bir subayla cep telefonu aracılığıyla konuştuğu tespit edildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !