BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

25 Mayıs 2009 Pazartesi

MARKSİZM-ANARŞİZM

Marksizm Ve Anarsizm Marksizm ve Anarsizm, gecen yuzyilin ortalarindan bu yana, devrimci sosyalizmin iki temel teorisidir. Bununla birlikte, bu iki teori, surekli birbiriyle kavgalidir. Conor McLoughlin, bu makalede, bunlari birbiriyle karsilastirarak ortak yonlerinin neler oldugunu sorguluyor. Ilkin, bu iki dusunce akiminin tanimlanmasi gerekiyor: Anarsizm nedir? Marksizm nedir? Bir sure icin, bu iki dusunce akiminin daha sonraki donemlerdeki yandaslarini goz ardi ediyorum. Dolayisiyla, Marx'in dusuncelerinin stalinist, leninist ve sosyal demokratik yorumlarindan soz etmeyecegim. Bunun yerine, Marx ve Engels'in temel dusunceleri uzerinde duracagim. Dusuncelerin temelleri Anarsist bakis acisini yansitirken, Bakunin'in yazilarini kullanacagim. Bakunin, Marx'in tutarli bir muhalifiydi; bugun, onun temel argumanlari anarsistlerin cogu tarafindan kabul ediliyor. Ne Marx ne de Bakunin'in yazilarinin tam bir tutarlik gosterdigi soylenemez -Bakunin'in yazilari ozellikle parcali bir nitelige sahip; bununla birlikte, bu ikisinin yazilarini esas almak, soz konusu iki dusunce akiminin karsilastirilmasi acisindan bana en dogru yontem olarak gorunuyor. Anarsizm ile marksizmin pek cok mustereklige sahip oldugunu soyledigim zaman, sanirim, kendilerini anarsist olarak isimlendiren insanlarin pek cogunun cani sikilacaktir: Hem anarsistler hem de marksistler materyalisttir. Her iki grup da, insanlarin dusuncelerinin icinde yasadiklari toplumsal ve ekonomik kosullar tarafindan bicimlendirildigine inanir. Dusunce eyleme zemin hazirlar, eylem dusunceyi tesvik eder. Kapitalizmi kimler ortadan kaldirabilir Her iki taraf da, degeri yaratan seyin emek oldugunu, uretim surecinde yaratilan degerin ucret disinda kalan onemli kisminin kar olarak kapitalistin cebine girdigini one suren Marx'in teorisini kabul eder. Yine ortaklasa kabul edilen gorus, uretim surecindeki rolu dolayisiyla isci sinifinin kapitalizmi yikma gucune sahip yegane sinif oldugudur. Kapitalizmi yikmasi isci sinifinin kendi cikarinadir. Isciler, sinifsiz bir toplumu yaratma gucune sahiplerdir ve boyle bir toplumun yaratilmasindan yarar goreceklerdir. Hem anarsistler hem de devrimci marksistler, bunun ancak devrim yoluyla ve uluslararasi olcekte basarilabilecegini kabul ederler. Marx'in "Kapital" basligini verdigi genis olcekli calismasi, ayrintili bir arastirmaya dayanir ve kapitalist sisteme yonelik esasli bir saldiri olarak kabul edilir. Marx'in kendi ifadesiyle, "Kapital" bir sentezdir; Weber, Ricardo, Adam Smith gibi sagci ekonomistlerden Proudhon ve Irlandali William Thompson gibi devrimcilere kadar genis bir dusunce yelpazesini bir araya getirir. Anarsistler, Marx'in kapitalizme yonelttigi bu elestiriyi kabul etmisler ve olumlu karsilamislardir. Hatta, Bakunin, Marx'in bu eserini Rusca'ya cevirmeye baslamistir (kitabin hacmini bilenler bunun ne buyuk bir emek gerektirdigini bilirler). Gelin dost olalim? Su halde, neden anarsistler ve marksistler gecmise sunger cekip birlikte yurumuyorlar? Her seyden once, bunlar arasinda devletin niteligi konusunda esasli bir dusunce ayriligi daima var olmustur. Burada, devlet sozcugu ile icinde yasadigimiz ulkeyi kast etmiyoruz. Devlet, en iyi bicimde, egemen sinifin 'yurutme komitesi' olarak tanimlanir ve kucuk bir azinligin cogunlugu yonetmesinin aygitidir. Devlet, nihai olarak, guc kullanma tekelini elinde bulundurarak kendi iktidarini savunur ve muhafaza eder, elinde tuttugu baskici gucler araciligiyla patronlarin yonetimini asagidan gelen direnclere karsi korur. Anarsistler, her zaman, devleti sinifsiz bir toplum icin varligi gerekli olmayan bir yapi olarak gormuslerdir. Devlet, tum kapitalist ulkelerde toplumsal yasama buyuk olcude mudahale eder; kimi durumlarda, egemen sinifin butununu, kolektif bir somuru bicimi icinde kendisinde cisimlestirir (eski Stalinist blogu olusturan ulkelerde oldugu gibi). Marx ve Engels, devlete karsi her zaman ikircikli bir yaklasim icinde kaldilar. Cesitli kereler, devleti, iscilerin devrimde kendisinden yararlanabilecekleri yansiz [neutral] bir aygit olarak tanimladilar. Bu ikisi, 1848'de, Paris ayaklanmasindan sonra, "Komunist Manifesto"yu kaleme aldilar. Bu kitapcikta, Marx ve Engels, surekli olarak, tum uretimi, maliyeyi, ulasim ve iletisim araclarini kamulastiracak ve merkezilestirecek bir Isci Devleti'nden soz ederler. Ancak, iscilerin kendi devletlerini nasil kontrol edebilecekleri konusuna deginmezler. Isci iktidari, ya da isciler uzerinde diktatorluk? Ne var ki, Marx, 1871 Paris Komunu'nden sonra yazdigi "Fransa'da Ic Savas" baslikli kitabinda, bu kez devletin yerini alacak Komun Iktidari'ndan ve ureticilerin ozyonetiminden bahseder -ancak bunun tam olarak nasil gercekleseceginden soz etmez. Marx, "Gotha Programinin Elestirisi"ni kaleme aldigi 1875 yilina kadar, bulanik bir kavram olan proleterya diktatorlugu kavramina geri donmustur. Buna karsilik, Bakunin, surekli olarak ve israrla, devletin devrimci rolu fikrine karsi cikti. 1873'te yazdigi "Devlet ve Anarsizm"de, Leninizmin zorba hukumetini, insanda saskinlik uyandiran bir sezgisellikle onceden gordu. Marx'in ongordugu yeni toplumsal duzen, insanlarin kendi gereksinimlerine uygun olarak yerel ve bolgesel duzeyde asagidan kuracaklari orgut ya da birliklerin ozgur isbirligine degil, halkin iradesini yansitacagi varsayilan bilgili bir azinligin diktatoryal iktidarina dayanir. 1917 Rusyasi'nda, Bolsevikler Marx'in temel programini yasama gecirmeye giristiler. Tepeden kararlarla uygulamaya konan devlet kontrolundeki kamulastirma temelinde, fabrika komitelerinin ve sovyetlerin varligina son verdiler. Diger sol partilerin hepsi zora basvurularak cokertildi. Sonuc, 1980'lerin sonlarina kadar ayakta kalacak olan sefil bir Devlet Kapitalizmi oldu. Ne yazik ki, Bakunin'in ongorusu tamamen dogru cikti. Belirsizlikler Daha derin bir duzeyde, marksizmin merkezi onermelerinde bir dizi bulaniklik soz konusudur. Marx'in "Feurbach Uzerine Tezler", ya da "Kutsal Aile" gibi ilk eserlerinde, insanlar tarihin degistirilmesi pratiginde etkin bir oge olarak gorunurler. Buna karsilik, onun daha sonraki donemlerde kaleme aldigi calismalarda, tarih ve ekonomi belirleyicilik kazanir ve insan ogesi geri plana itilir. Bu dusuncenin golgesi "Kapital"e de yansimistir. Marx, "Kapital"de, kapitalizmin uretimin daha sonraki gelisiminde bir engel haline gelecegini ve onceden tam olarak kestirilemeyecek yeni bir dogrultuya sapacagini ileri surer. Kapitalizmin gelecekte daha da geliserek son derece planli bir nitelik kazanacagini, dolayisiyla, salt uretkenlik acisindan bakildiginda, sosyalizmin kapitalizmi izleyecek yegane mantiksal asama olacagini soyler. "Kapital"e hazirlik niteligi tasiyan "Grundrisse"de, kapitalizmin varligini surdurebilmek icin kendi kendisini rasyonellestirecegi ongorusunde bulunur. Bu, son derece determinsit bir dusunce tarzidir. Bu bakis acisi, dunyayi bilincli olarak sekillendiren ve degistiren ozneler olarak iscileri sahneden indirir. Sosyalizmi, kapitalizmin olgunlasmasini beklemekten ibaret bir mesele duzeyine indirger. Alman Sosyal Demokratlari gibi bazi marksistlerin devrime gereksinim olmadigina inanmis olmalarinin temelinde bu bakis acisi yatar. Marx, ve onun olumunun ardindan Engels, soz konusu bakis acisini kendi mantiksal sonucuna kadar goturduler. Sosyalizmi sosyal demokrasi ve secim yoluyla yaratma fikriyle flort ettiler. 1869'da, sag partilerle ittifak arayisindaki Alman Sosyal Demokrat Partisi'ni desteklediler. Bu dusunceleri kucumseyen Bakunin, demokratik devlet kavramini su sekilde tanimlayarak alaya aldi: Devletin merkezilesmesi ve egemen halkin aydin bir yonetici azinliga fiili itaati. Secim yoluyla sosyalizm? Marx ve Engels, Paris Komunu'nden hemen sonra Sosyal Demokrat Parti'den ayrildilar. Fakat, 1895'te, Engels tekrar eski bakis acisina geri dondu ve ("Komunist Manifesto"nun yeni basimina yazdigi onsozde) toplumu degistirmek icin secimle iktidara gelme fikrini one cikardi. Marx'in kendisi de, bir ara, Ingiltere ve Amerika gibi ileri kapitalist ulkelerde sosyalizmin parlamento yoluyla insasinin mumkun olabilecegini ileri surmustu. Oyle gorunuyor ki, Marx ve Engels, 1871 yilina yakin zamanlar disinda, iscilerin ozyonetimine dayanan toplum fikrini ciddi olarak degerlendirmemislerdir. Hatta bu konu uzerinde ayrintili olarak durmamislardir. Buna karsilik, Proudhon (ki kendisiyle cesitli konularda farkli dusuncelere sahibiz), Bakunin ve Kropotkin soz konusu fikir uzerinde ayrintili olarak durmuslardir. Bakunin'in Marx'in determinizmini yadsimasi, onun, koylulugun devrimci bir durumda oynayabilecegi rol konusunda bir kavrayisa ulasmasini da sagladi. Marx, koylulugu, genel olarak iscilere destek olmayacak gerici bir sinif olarak gordu. Bakunin ise, koylulerin, devrimci fikirlerden etkilenmeleri durumunda devrimcilesebileceklerine inandi. 1871'de kaleme aldigi "Bugunku Krizde bir Fransiz'a Mektuplar" baslikli calismasinda koyluler icin mukemmel bir program ortaya koydu. Bakunin'in temel dusuncesi, topragin kosulsuz olarak kucuk koylulere devredilmesi, kirda zorunlu askerlik, vergi, kira, ipotek gibi uygulamalarin kaldirilmasiydi. Devletin tasfiyesi ve yanisira miras haklarinin ortadan kalkmasiyla birlikte, birey, kendi mulkunun yegane garantoru durumuna gelecekti. Bir anda genis topraklarin koylulerin kullanimina acilmasi, sehirlerden ve topraksiz tarim iscilerinden gelen yogun anarsist propagandanin da etkisiyle, cok gecmeden bir gonullu kolektiflesme programini gundeme getirecekti. 1936 Ispanyasi ile 1921 Ukraynasi'nda yasanmis olan sey tam da budur. Bu fikirlerin, gelismekte olan ulkeler acisindan gecerliliklerini hala koruduklarini soylemek de mumkun. Ya gonullulukle, ya da asla Bakunin, ayrica, zora dayali kolektiflestirmenin tehlikeleri konusunda uyarilarda bulunmustu; kolektiflestirmenin gonulluluk temelinde gerceklestirilmesi zorunluydu: "Kollektivizm ancak kolelere zorla dayatilabilir ve bu tur bir kolektiflestirme insanligin reddi anlamina gelir." Dolayisiyla, anarsistlerle marksistler arasinda temel farkliliklar vardir. Marx ozgurlukcu degildi, tarihe ve sinif mucadelesine son derece determinist bir bakis acisiyla yaklasti. Ardillari olan Lenin, Stalin ve Mao, Marx'in bu olumsuz fikirlerini alip genisleterek, kendi diktatorluklerini akla yakin kilmak icin kullandilar ve soz konusu fikirlerden 'Parti her seyin basinda gelir' seklindeki teorilerini desteklemek icin yararlandilar. Diger yandan, Marx ve Engels, haksiz bir bicimde, pek cok anarsist tarafindan birer seytan gibi gosterilir. Oysa, anarsistlerin pek cogu, "Kapital"de ortaya konmus olan ekonomik cozumlemeyi buyuk olcude kabul eder. "Kapital"de sunulan fikirler, yuzlerce yila yayilan arastirmalari bir araya getiren bir sentezdir. Yine, bu fikirler, marksistlerin tekelinde degildir. Materyalist cozumleme yontemi ve Marx'in kapitalizm elestirisi, Marx ve Engels'in politikasini benimsemeden kabul edilebilir. Soz konusu fikirler tum dunya iscilerine aittir ve bize dusen gorev bunlari yayginlastirmaktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !