BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

23 Mayıs 2009 Cumartesi

O.HANÇERLİOĞLU-DÜŞÜNCE TARİHİ 4

ZEUS Tanrıların ve insanların babası olarak nitelendirilen Zeus (sözcük olarak Hint, Avrupa dillerinin göğün parlaklığı anlamındaki div kökünden geliyor), evren egemenliğini babası Kronos’un elinden alınca Hint-Avrupalıların yağmur ve hava tanrısı olduğunu unutarak hükümdarların ulu’su olmayı kabullenip Yunanlıların hizmetine girmiştir. Atmosferden başlayıp aileye, ahlaka, tarıma, devlete varıncaya kadar sayısız görevler yüklenmiş bulunmaktadır. Bu arada kadın peşinde koşmaktan, kız kaçırmaktan, yalan söylemekten, çeşitli düzenler kurmaktan, öc almaktan da geri kalmamaktadır. Sekizi ölümsüz tanrıça ve on beşi ölümlü olmak üzere yirmi üç kadınla evlenmiş, sayısız çocuk ve torun sahibi olmuştur. Oğullarından Apollon ve Dionysos her ne kadar dördüncü bir tanrılar kuşağı olarak evren egemenliğini ondan alamamışlarsa da, onu bir hayli korkutup tedirgin etmişlerdir. Egemenliği süresince bu iki oğlunu yakından denetlemek zorunda kalmıştır. Antikçağ Yunanlıları, her ne kadar onun oğlu saymışlarsa da, bu iki eski ve güçlü tanrıyı onun yerine geçirmemek için kendilerini güçlükle tutmuş olsalar gerek. DİONYSOS Dionysos Yunan öncesi tanrılardandır, Trakya’dan ya da Frigya’dan geldiği sanılmaktadır. Zeus ve Apollon’la birlikte antikçağ Yunan düşüncesinin üç büyük tanrısından biridir. Tapımı başlı başına bir din meydana getirmiştir. Kişiliği, birçok eski tanrıların karışımından meydana gelmiştir. Çiftçiliğin, bağcılığın, meyve ve özellikle üzümün koruyucusudur. Romalılar ona Bakkhos (Baküs) derler ve verimlilik tanrısı Liber’le bir tutarlar. Yunanlılar onu, Zeus’ün Semele’den doğma oğlu saymışlardır. Semele, kendisiyle birleşen Zeus’ün ışığına dayanamayıp ölmüş, Zeus de çocuğunu bacağında saklayıp büyütmüş, sonra da kıskanç karısı Hera’nın kötülüklerinden korumak için onu keçi kılığına sokmuş, su perileri arasında büyüyen küçük keçi Dionysos, üzümden şarap yapmasını at kulaklı ve at kuyruklu Silenos’tan öğrenmiş ve şarap tanrı olmaya karar vermiş. Arkaik çağın gizemsel din anlayışı Dionysos’a bağlıdır. Bu dinin büyük özelliği bağlılarının kudurmuşcasına kendinden geçmeleri (Yu. ekstasis) ve tanrıyı kendi içlerine aldıklarına (Yu. enthousiasmos) inanmalarıdır. Dionysos’a tapanlar, onun kendilerine vahşi hayvanlar biçiminde göründüğüne inanıyorlardı. Bu yüzden şarap içip kalabalık sarhoş sürüleri halinde dağlara çıkarlar, naralar atarak döne döne raksederler, karşılarına çıkan [sayfa 53] hayvanların üstüne kudurmuşcasına atılıp parçalarlar ve çiğ çiğ yerlerdi. Böylelikle tanrıyı içlerine almış oluyorlardı. Tanrıyı içlerinde bulundurdukları inancı onları büsbütün coşturuyor ve kendilerinden geçirtiyor, büsbütün kudurgan ve saldırgan bir hale getiriyordu. Dionysos dini, geniş halk yığınlarında, özellikle kadınlar arasında, yayılmış ve tutulmuştur. Bu tapım, Delphoi tanrısı Apollon tarafından da tanınmış ve Dionysos’a tapılması Delphoi kahinlerince Apollon’un buyruğu olarak halka iletilmiştir. Bu yüzden de her iki tanrının bu tapımda birleştiği inancı yayılmıştır. Orfik din ve Eleusis gizemciliğinin kaynağı da Dionysos tapımı’dır. Özellikle Orfik inançlar, Dionysos gizemciliğinden geliştirilmiştir, örneğin ölümsüzlük inancı Dionysos’un ölümüyle yeniden doğuşu öyküsünün ürünüdür. APOLLON Geleceği haber veren tanrıdır. Genellikle şiir ve müzik tanrısı olarak bilinen Apollon’un ana niteliği, geleceği haber vermektir. Homeros, onu Lykia’li ve bu yüzden de Yunanlıların düşmanı olarak tanıtıyor. Oysa, Yunanlılar onu en kutsal tanrı saymışlardır. Tanrılar tanrısı Zeus’ün, Leto’dan doğma, en sevgili oğluymuş. Tanrıların en güzeliymiş. Tanrıça Artemis’in de ikiz kardeşidir. Leto, Hera’nın kıskançlığından doğuracak yer bulamamış ve ilden ile kaçmış. Sonunda, ikizlerini Delos adasındaki Kynthos dağında doğurmuş. Işık-güneş tanrısı olarak beliriyor, her zaman elinde bulundurduğu şaşmaz okları güneş ışınlarıdır. Bu açıdan Helios’la aynılaşıyor ve Phoibos (ışıldayan) adını alıyor. Açık havada yapılan her türlü işin; tarla bakımının, hayvan bakımının, kentlerin ve kolonilerin koruyucusudur. Şiir ve müzikte de kutsal coşkunluğun uyandırıcısı sayılıyor. Hem hastalık saçar, hem iyileştirir. Tanrılık gücün sözcüsüdür. Heykelleri, erkek güzelliğinin simgesi olabilecek ölçülerle yapılmıştır. Romalıların da en çok benimsedikleri ve taptıkları Yunan tanrısı odur. Çeşitli diyalektik karşıtlıkları içermesi bakımından ilginç bir yapısı vardır. Kardeşi Eros’un karşıtlığıyla oluşmuştur, hem hastalık saçmak hem de hastalıkları iyi etmek gibi karşıt niteliklidir. EROS Yunan mitolojisinin en ilginç tanrılarından biridir. Kaynağının pek eski olduğu bilinmektedir. Doğumu üstüne çeşitli anlatımlar vardır. En doğrusu, onu iki kişilik içinde ele almaktır: Bu kişiliklerden birincisi, evreni meydana getiren sevgi’dir. Bu kişiliğinde, Eros, Hesiodos’un anlatımında olduğu gibi, evrensel oluşmayla birlikte ve kendi kendine bir doğumla meydana çıkar. Hesiodos’a göre ilkin Khaos (boşluk) varmış. Ondan toprak ana Gaia’yla Eros oluşmuş. Eros’un ikinci kişiliği sevgi tutkusu’dur ve bu kişiliğinde kimi anlatımlarda Ares’le Aphrodite’in oğlu, kimi anlatımlarda Hermes’le Aphrodite’in ve kimi anlatımlarda da Hermes’le Khton’lu Artemis’in oğlu olarak gösterilir. Başka anlatımlarda [sayfa 54] da annesi Eileithyia ya da İris olarak gösterilmektedir. Antikçağ Yunanlılarının Orfik dinine göre de evren yumurtası ikiye bölününce içinden Eros çıkmıştır. Platon’un bir yapıtında da onun bolluk-tanrı Poros’la yoksulluk-tanrıça Penia’nın oğlu olduğu söylenir. Romalılar onu Latinleştirmişler ve Amor adını vermişlerdir. İkinci kişiliğinde kanatlı ve güzel bir erkek çocuğu olarak tasarlanmıştır. Başı güllerden örülmüş bir çelenkle süslüdür; ok ve yay taşır, attığı okların saplandığı kişi çılgınca bir aşka tutulur. Oklarının etkisinden tanrılar tanrısı Zeus bile kendini kurtaramaz. Tanrılar, birini aşk ateşiyle tutuşturmak isteyince bu görevi Eros’a verirler. İkinci kişiliği, iyice gelişmesi için dünyaya getirilen kardeşi karşıt-sevgi Anteros’la birlikte oluşmuştur (Kimi anlatımlarda Anteros’un annesi başka bir Aphrodite, Dione’nin kızı Aphrodite’tir). Eros’un pek çok serüvenleri içinde en ünlüsü Psykhe’yle olan serüvenidir. Eros’un yanından hiç ayırmadığı ve birlikte gezip dolaştığı sevgi yardımcıları da vardır. Bunların en ünlüleri Himeros, Pathos, Peitho ve Hermaphroditos’tur. ANTEROS Yunan mitolojisinin ileri sürdüğü bu çok önemli diyalektik kavram Yunanca karşıt sevgi anlamındadır. Birçok metinlerde karşılıklı aşk ya da karşılık gören aşk ve seveni mutlu kılan aşk olarak yorumlanır. Kimi metinler de onu erkekler arası aşk’ın simgesi sayarlar. Çeşitli halk anlatımlarında bu yorumlara dayanak olabilecek çeşitli öyküleri vardır. Ne var ki bütün bu öykülerde, halkın onu kendi anlayışına göre basit serüvenlere çekmiş olmasına rağmen, Herakleitos diyalektiğine temel olan felsefesel ve çok önemli bir sezi belirmektedir. Bu sezi, karşıtlığın geliştirici gücü’nü meydana koyar. Anteros (karşıt sevgi), Eros (sevgi)nin kardeşidir ve anneleri Afrodit, onu Eros’un daha iyi gelişebilmesi için doğurmuştur. Antikçağ Yunan mitolojisine göre Eros, ancak Anteros’un yanındayken gelişebiliyormuş, ona yaklaşınca sevinir ve ondan uzaklaşınca ağlarmış. İskenderiye anlatımlarına göre de, ona yaklaştığı zaman büyür ve ondan uzaklaştığı zaman yeniden çocuklaşırmış. Bu mitolojik inanç, daha sonra antikçağın büyük düşünürü Herakleitos tarafından Yunanca savaş anlamındaki polemos kavramıyla dilegetirilen ve bir logos yasası olarak ilerisürülen karşıtların birliği ve çatışması ilkesini içerir. Nesnel gerçekliğin söz’le dile getirilişini veren logos kavramı, evrende bir evrensel yasa’nın varlığını ve her şeyin bu yasayla meydana gelip bu yasayla oluştuğunu anlatır. İdealist açıdan en yetkin dile getirilişini Alman düşünürü Hegel’in diyalektiğinde bulan bu evrensel yasa, daha sonra, bilimsel yerine oturtularak diyalektik materyalizmin temel yasası olmuştur. Bir bakıma, ilk bilimsel düşünceyi de bu sezinin hazırladığı söylenebilir. Çünkü bu sezi, evrensel düzenin birtakım yasalara bağlı olduğu düşüncesini içermektedir. Herakleitos bu yasa’nın doğasal, insansal, bilinçsel olan her şeyde bulunduğunu ilerisürmüştür. Bilim, bu yasaları bulup meydana çıkarmaktır. Nitekim ilk Yunan düşünürleri de doğanın düşüncesini edinmek için doğanın kendisini araştırmışlar ve doğa bilginleri olmuşlardır. İnceledikleri doğa, karşıtlık’ların birliği olan ve onların çatışmasıyla devinen bir [sayfa 55] doğadır. Oluşma ve değişme de bu devimle gerçekleşmektedir. Yüzyıllarca sonra bilimin ve diyalektik felsefenin bilimsel olarak meydana koyduğu gibi doğasal, toplumsal ve bilinçsel bütün olgular karşıtlıklarını da içerirler. Varlıklar; bu karşıtlığın çatışmasıyla gelişir. Evrensel gelişmeyi sağlayan, nesne ve olgulardaki bu karşıtlıktır. Özdek bu karşıtlığı içerdiği içindir ki, devimsel ve gelişimseldir. APHRODİTE Antikçağ Yunan inançlarında aşk ve güzellik tanrıçası olarak tapılan Afrodit’in daha birçok tanrılıkları vardır. Aslı Doğuludur ve verimlilik tanrıçasıdır. Zamanla aşk tanrıçası niteliğini kazanmış, ilkbahar (bahçeler ve çiçekler) tanrıçası olmuş, Poseidon’un yanında deniz tanrıçası olarak görünmüştür. Kimi metinlerde de cinsel dürtü tanrıçası olarak anılır. Hesiodos, onun deniz köpüğünden doğduğunu söyler. Homeros’a göre Zeus’le Dione’nin kızıdır, Hephaistos’un kocasını aldatan karısıdır. Thebai’de Ares’in karısı olarak görünür. Eros, Anteros, Himeros, Pathos, Peito, Himeneo, Aineias, Enea vb. gibi pek çok çocukları vardır. Romalılar ona Venus derler. Kythera adası yakınında deniz dalgalarının köpüğünden doğduktan sonra ilkin Kıbrıs adasına çıktığı için, ona Kipris (Kıbrıs’lı) ve Anadyomene (su yüzüne çıkan) adları da verilmiştir. Tatlı gülüşlü olduğundan Khrysee, güzel çelenkli olduğundan Eystephanos, sevgi dolu yüreğinden doğan güçsüzlüğünden ötürü Analkis Theos vb. gibi daha birçok adlarla da anılır. APHRODİTE Antikçağ Yunan inançlarında aşk ve güzellik tanrıçası olarak tapılan Afrodit’in daha birçok tanrılıkları vardır. Aslı Doğuludur ve verimlilik tanrıçasıdır. Zamanla aşk tanrıçası niteliğini kazanmış, ilkbahar (bahçeler ve çiçekler) tanrıçası olmuş, Poseidon’un yanında deniz tanrıçası olarak görünmüştür. Kimi metinlerde de cinsel dürtü tanrıçası olarak anılır. Hesiodos, onun deniz köpüğünden doğduğunu söyler. Homeros’a göre Zeus’le Dione’nin kızıdır, Hephaistos’un kocasını aldatan karısıdır. Thebai’de Ares’in karısı olarak görünür. Eros, Anteros, Himeros, Pathos, Peito, Himeneo, Aineias, Enea vb. gibi pek çok çocukları vardır. Romalılar ona Venus derler. Kythera adası yakınında deniz dalgalarının köpüğünden doğduktan sonra ilkin Kıbrıs adasına çıktığı için, ona Kipris (Kıbrıs’lı) ve Anadyomene (su yüzüne çıkan) adları da verilmiştir. Tatlı gülüşlü olduğundan Khrysee, güzel çelenkli olduğundan Eystephanos, sevgi dolu yüreğinden doğan güçsüzlüğünden ötürü Analkis Theos vb. gibi daha birçok adlarla da anılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !