BİR ŞEY YAPMALI

CUMHURİYET İÇİN DEMOKRASİ İÇİN HALK İÇİN GELECEĞİMİZ İÇİN ..................... cemaatlerin yönettiği bir coğrafya olmak istemiyorsak ................. Ama benim memleketimde bugün İnsan kanı sudan ucuz Oysa en güzel emek insanın kendisi Kolay mı kan uykularda kalkıp Ninniler söylemesi

25 Mayıs 2009 Pazartesi

A.İLHAN

aysel git başımdan aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan istemiyorum benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün dağıtır gecelerim sarışınlığını uykularımı uyusan nasıl korkarsın hiçbir dakikamı yaşayamazsın aysel git başımdan ben sana göre değilim benim için kirletme aydınlığını hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Islığımı denesen hemen düşürürsün gözlerim hızlandırır tenhalığını yanlış şehirlere götürür trenlerim ya ölmek ustalığını kazanırsın ya korku biriktirmek yetisini acılarım iyice bol gelir sana sevincim bir türlü tutmaz sevincini aysel git başımdan ben sana göre değilim ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim sevindiğim anda sen üzülürsün sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş uzak yalnızlık limanlarına aykırı bir yolcuyum dünya geniş büyük bir kulak çınlıyor içimdeki çetrefil yolculuğum kesinleşmiş sakın başka bir şey getirme aklına aysel git başımdan ben sana göre değilim ölümüm birden olacak seziyorum hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim aysel git başımdan seni seviyorum BÖYLE BİR SEVMEK ne kadınlar sevdim zaten yoktular yağmur giyerlerdi sonbaharla bir azıcık okşasam sanki çocuktular bıraksam korkudan gözleri sislenir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir hayır sanmayın ki beni unuttular hala arasıra mektupları gelir gerçek değildiler birer umuttular eski bir şarkğ belki bir şiir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir yalnızlıklarımda elimden tuttular uzak fısıltıları içimi ürpertir sanki gökyüzünde bir buluttular nereye kayboldular şimdi kimbilir ne kadınlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek görülmemiştir. CİNAYET SAATİ Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu Dört bıçak çekip vurdular dört kişi Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu Deli cafer ismail tayfur ve şaşı Maktulün onbeş yıllık arkadaşı Üçü kamarot öteki aşçıbaşı Dört bıçak çekip vurdular dört kişi Cinayeti kör bir balıkçı gördü Ben gördüm kulaklarım gördü Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü Hiçbiriniz orada yoktunuz Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu On üç damla gözyaşını saydım Allahına kitabına sövüp saydım Şafak nabız gibi atıyordu Sarhoştum Kasımpaşa'daydım Hiçbiriniz orada yoktunuz Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi Polis kaatilleri arıyordu Deli cafer ismail tayfur ve şaşı Üzerime yüklediler bu işi Sarhoştum Kasımpaşa'daydım Vapuru onlar vurdu ben vurmadım Cinayeti kör bir balıkçı gördü Ben vursam kendimi vuracaktım ben sana mecburum Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum.Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum, sen yoksun! Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlarda bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum, sen yoksun! Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor. Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin... istanbul ağrısı kanatları parça parça bu ağustos geceleriyıldızlar kaynarkenşangır sungur ayaklarımın dibine dökülenseneğer yine İstanbul'sanyine kan kopuklu cehennem sarmaşıkları büyüteceğimpancak pancak şiirler tüküreceğimdemek yine benlimandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyorkapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyelerYahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkılarımavi asfaltlara çokmuşdiz bağlıyoreğer sen yine İstanbul'sankirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatanSirkeci Garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıpintihar dumanları içindeki Haydarpaşa'danAnadolu üstlerine bakıp bakıpağlayansen eğer yine İstanbul'sanaldanmıyorsamyakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsakulaklarımdan kan fışkırıncaya kadaryine senin emrindeyimutanmasamgözlerimi damla damla kadehime damlatarakkendimi yani su bildiğim Atilla ilhan'ızehirleyebilirimsonbahar karanlıkları tuttu tutacaktarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyorimtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'dentophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoşdireksiyonlarının koynuna girmiş biçkin şoförleruykusuz dalgalanıyorulan İstanbul sen misinsenin ellerin mi bu ellerulan bu gemiler senin gemilerin miminarelerini kurdan gibi dişlerinin arasındaliman liman götürenulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin miaksamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlarneden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyorantenlerindennedenpeki İstanbul ya benya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boygümrük duvarlarına yapıştıran yolcu Abbasya benim kahrımya senin ağrınağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığınçaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibiburgu burgu içime boşalttığıno senin ağrıno senineğer sen yine İstanbul'sanyanılmıyorsamkoltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğimSicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok isçilerinesatir satir okumak istediğimseneğer yine İstanbul'saneğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğimulan yine sen kazandın İstanbulsen kazandın ben yenildimkulaklarımdan kan fışkırıncaya kadaryine emrindeyimölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsaparasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsamhiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasayanılmıyorsamsen eğer yine İstanbul'sansenin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklargöz bebeklerimde gezegenler gibi donen yalnızlığımdanbir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektirulan bunu sen de bilirsin İstanbulkaç kere yazdım kim bilirkaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken1949 eylul'unde birader mirc ve bensokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktıksana taptık ulanunuttun musana taptık sisler bulvarı elinin arkasında güneş duruyordu aylardan kasımdı üşüyorduk ağacın biri bulvarda ölüyordu şehrin camları kaygısız gülüyordu her köşe başında öpüşüyorduk sisler bulvarı'na akşam çökmüştü omuzlarımıza çoktan çökmüştü kesik birer kol gibi yalnızdık dağlarda ateşler yanmıyordu deniz fenerleri sönmüştü birbirimizin gözlerini arıyorduk sisler bulvarı'nda seni kaybettim sokak lambaları öksürüyordu yukarda bulutlar yürüyordu terkedilmiş bir çocuk gibiydim dokunsanız ağlayacaktım yenikapı'da bir tren vardı sisler bulvarı'nda öleceğim sol kasığımdan vuracaklar bulvar durağında düşeceğim gözlüklerim kırılacaklar sen rüyasını göreceksin çığlık çığlığa uyanacaksın sabah kapını çalacaklar elinden tutup getirecekler beni görünce taş kesileceksin ağlamayacaksın! ağlamayacaksın! sisler bulvarı'ndan geçtim sırsıklamdı SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN Sen benim hiçbir şeyimsinYazdıklarımdan çok daha azHiç kimse misin bilmem ki nesinLüzumundan fazla beyazSen benim hiçbir şeyimsinVarlığın yokluğun anlaşılmazGaliba eski liman üzerindesinNasıl karanlığıma bir yıldız olmakDudaklarınla cama çizdiğinEn fazla sonbahar otellerindeÜniversiteli bir kız uykusu bulmakYalnızlığı öldüresiye çirkinSabaha karşı öldüresiye korkakKulağı çabucak telefon zillerindeSen benim hiçbir şeyimsinHiçbir sevişmek yaşamışlığımHenüz boş bir roman sahifesindeHiç kimse misin bilmem ki nesinNe çok çığlıkların silemediğiZaten yok bir tren penceresindeSen benim hiçbir şeyimsinYabancı bir şarkı gibi yarımYağmurlu bir ağaç gibi ıslakHiç kimse misin bilmem ki nesinUykumun arasında çağırdığımÇocukluk sesimle ağlayarakSen benim hiçbir şeyimsin SEN BEYAZ BİR KADINSIN asıl büyük sarhoş benim uzaktaki ben ki tek damla şarap içmedim ekmeğin beyaz zeytinin siyah olduğunu biliyorum asıl büyük sarhoş benim uzaktaki benim kusturucu sarhoşluğum yoksulluğum yüzüme bakmasan da yağmura düşürsen de gözlerini gözlerime bakmasan da ne kadar o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor uykularımda nefesinin sıcaklığı o kadar hangi akşam kapımı çalan sen değilsin sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi gözbebeklerimde duran umutsuzlandığım her akşam senin rüzgârın almıyor mu uğultulu yorgunluğumu yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin iyimserliğin ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum senin için dokuduğum basma ve pazen denizin yeşilinden süzdüğüm balık göğün mavisinden çaldığım kuş senin için felsefe okudumsa iktisat okudumsa gece yarıları boğazım kurumuş içim bir kalabalık sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan senin için okudum geceyarıları sen beyaz bir kadınsın uzaktaki GÖZLERİN AKLIMDAN ÇIKMIYOR sen beyaz bir kadınsın karanlıkları dinleyen uzaktaki sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda yorgun başını üşümüş yastığına koyuyor musun uyuyor musun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

No Pasaran !